Zemzemin Tarihi; Denilmektedir ki Cibrîl-i Emîn ayağının topuğuyla veya kanadıyla yeri kazmaktadır ve su (kazı sonucunda) yeryüzüne çıkmıştır
Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor.
Üye Ol ya da
Giriş YapZemzemin Tarihi
İmam Buhârî [rahimehümullah], Peygamber Efen-dimiz’in (S.A.V) amcası İbn Abbas’tan (R.A) zemzemin yeryüzüne nasıl çıktığına dair şu rivayeti nakleder:
“İbrahim (A.S), Hacer annemiz ve oğlu İsmail (A.S) birlikte yola çıkarlar. Hacer validemiz İsmail’i (A.S) henüz sütten kesmemiştir. Mekke’ye gelirler. Hacer validemiz İsmail’i (A.S) Mescidin bugün bulunduğu yerin üst tarafında Beytullah’ın yanında, Zemzem Kuyusu’na rastgelen büyükçe bir ağacın yanına bırakır. O günlerde Mekke’de hiç kimse yaşamamaktadır. Hatta insanların ve hayvanların hayatlarını idame ettirecekleri bir damla su dahi yoktur.
Hz. İbrahim (A.S) yanlarına bir torbanın içinde hurma ve içi su dolu bir kırba bırakıp Şam’a gitmek üzere yola koyulur. Bu arada İsmail’in (A.S) annesi de onu takip etmeye başlar. (Hem takip etmekte hem de) şöyle tekrarlamaktadır:.
- Yâ İbrahim! Bizi bu vadide bırakıp nereye gidiyorsun? Burada ne bir canlının yaşam izi ne de görüp görüşecek insan var. Hacer validemiz aynı soruyu tekrar tekrar yöneltir; fakat Hz. İbrahim (A.S) cevap vermez. Nihayet Hacer annemiz,
- Bunu Allah (C.C) mı emretti, diye sorar. Hz. İbrahim (A.S),
- Evet, der.
Hz. İbrahim’in (A.S) bu cevabı üzerine Hacer annemiz,
- O zaman O (Allah), bizi zayi etmez, korur, deyip geri döner.
İbrahim (A.S) yoluna devam eder. Kendisini göremeyecekleri kadar bir mesafe yürüyüp Seniyye mevkiinde bir tepeciğe gelir. Yüzünü Beytullah’a dönüp ellerini kaldırarak şu niyazda bulunur:
“Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını, senin kutsal evinin (Kabe’nin) yanında ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için (böyle yaptım). Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki şükrederler” (ibrahim 14/37).
Hacer validemiz yanlarına bırakılmış olan sudan içip hurmadan yemekte ve oğlunu emzirmektedir. Bir zaman sonra kırbadaki su biter, Hacer validemiz ve oğlu İsmail (A.S) susamışlardır. İsmail laieyhisseiâm] susuzluktan kıvranmakta, kendisini kaldırıp kaldırıp yere vurmaktadır. Hacer validemiz çaresizlik içinde ne yapacağını bilemez durumdadır. Çocuğunun bu durumu dayanılacak gibi değildir ve İsmail (A.S) fenalaşmaya başlamıştır.
Çaresizlik içinde oğlunun yanından kalkarak bir şeyler bulmak umuduyla uzaklaşır. Kendini o bölgede Kabe’ye en yakın yer olan Safa tepesinde bulur. Tepeye çıkıp yardım istemek için birilerini görmek umuduyla etrafını gözetler. Fakat kimseyi göremeyince bir süre sonra Safa tepesinden iner. Vadiye varınca ayağına dolanmaması için entarisinin eteğini toplar. Sonra çaresizlik içinde, müşkül bir işle karşılaşmış insanın azmiyle (telaşlı adımlarla) koşmaya başlar. Vadiyi geçinceye kadar koşar. Sonra Merve tepesine doğru yürür. Ardından tepenin üzerine çıkıp birilerini bulabilme ümidiyle etrafına bakınır. Ancak yine kimseyi göremez. Böylece bunu (Safa ile Merve arasındaki bu telaşlı koşuşturmayı) yedi defa tekrarlar.
Abdullah b. Abbas (R.A) Hz. Peygamberin (S.A.V), “Bunun İçin insanlar (hacılar ve umreciler) sa’y ederler” diye buyurduğunu ifade etmiştir.
Hz. Hacer son defa Merve tepesine çıktığı sırada bir ses işitir. Kendi kendine şöyle der: “Sus! (gelen sesi) iyice dinle.” Sonra tekrar aynı sesi duyar. Bunun üzerine Hacer validemiz,
- Ey ses sahibi, bize yardım etme kudretine sahipsen yardım et, diye seslenir.
Askalani’nin (R.A) İbrahim b. Naif b. Cerih’e dayandırdığı bir rivayette şu ifadelere yer verilmektedir:
Cebrail (A.S), Hacer validemize,
-Sen kimsin, diye seslenince Hacer validemiz,
- İbrahim’in (A.S) eşi İsmail’in (A.S) annesi Hacer, diye karşılık verir. Cebrail (A.S),
- İbrahim (A.S) sizi kime emanet etti, diye sorar. Hacer validemiz,
- Allah’a, deyince; Cibrîl-i Emîn şu cevabı verir:
- Sizi güç ve kudrette eşi ve benzeri olmayana emanet etmiş.
Denilmektedir ki Cibrîl-i Emîn ayağının topuğuyla veya kanadıyla yeri kazmaktadır ve su (bu kazı sonucunda) yeryüzüne çıkmıştır. İmam Buhârî’nin (R.A) bir diğer rivayetinde, “Suyun yerden fışkırmaya başladığı, Hz. Hacer’in bu olay karşısında dehşete düştüğü, bir yandan suyun etrafını toprakla kapatmaya çalışırken, diğer yandan eliyle suya işaret ederek ‘zemzem, zemzem böyle, böyle’ dediği” anlatılmaktadır.
Yine Fethu’l-Bârî’de Ebû Cehm’den rivayet edildiğine göre, İsmail’in (A.S) annesi suyun akıp gitmesine engel olmaya çalışır; ancak Cebrail (A.S) ona şöyle der: “Bırak, o susamışların susuzluğunu giderecek kadar çoktur.” Hacer validemiz, kırbasını doldurmak için suyu avuçlamaya başlar. Su topraktan oluk oluk akmaya devam eder.
İbn Abbas (R.A) Allah Resûlü’nün şöyle söylediğini rivayet etmektedir:
“Allah, İsmail’in (A.S) annesi Hacer’e rahmet etsin. O, zemzemi kendi halinde bıraksaydı da suyu avuçlamasaydı, muhakkak zemzem akar, bir ırmak olurdu.”
Yine İmam Buhârî’nin (R.A) bir diğer rivayetinde, “O (Hacer), suyu tutmasaydı, zemzem yeryüzüne yayılırdı” diye nakledilmektedir. İbn Abbas (R.A) anlatmaya devam eder: “Hacer, bu sudan içti ve İsmail’i (A.S) emzirdi.
Melek (Cebrail) ona şöyle seslendi:
- Helak olmaktan korkmayın. İşte burası Allah’ın (C.C) evidir. O evi şu çocukla babası yapacaktır. Muhakkak ki Allah, kendi ehlini zayi etmez.
Yine Fethu’l-Bârîöe, Cibril’in (A.S) Hacer annemize şöyle dediği nakledilmektedir: “Şu vadi ehlinin susuz kalacağı korkusuna kapılma. Bu su öyle bir sudur ki Allah’ın (C.C) misafirleri de ondan içeceklerdir.
Cürhümlüler’in Mekke’ye Gelişi
Günler geçip giderken günün birinde Cür-hümlüler’den oluşan bir grup insan vadiye gelir. Mekke’nin alt tarafına doğru inerler. O esnada gökyüzünde bir kuşun süzüldüğünü görünce kendi aralarında şöyle konuşmaya başlarlar:
- Şu kuş muhakkak bir suyun başında dönüp dolaşıyor. Halbuki biz bu vadide su bulunmadığını zannediyorduk.
Bunun üzerine gerçeği anlamak için bir iki kişiyi o tarafa gönderirler. Gidenler, orada su bulunduğunu görünce geri dönüp durumu haber verirler. Böylece Cürhümlüler Mekke mevkiine yerleşirler.
Cürhümlüler geldiğinde Hacer validemiz de suyun başındadır. Cürhümlüler ona,
- Bizim de gelip şuraya, senin yakınına yerleşmemize izin verir misin, derler.
Hacer validemiz,
- Evet, yerleşebilirsiniz (bu sudan da kullanabilirsiniz) ancak bu suda sizin mülkiyet hakkınız yoktur, deyince onlar,
- Evet, diyerek Hacer validemizi tasdik ederler.
İbn Abbas (R.A), Allah Resûlü’nden (S.A.V) rivayetle, “Bu teklif İsmail’in (A.S) annesine uygun düştü. Çünkü o da insanlarla kaynaşmak istiyordu” diye nakletmektedir.
Bir süre sonra Cürhümlüler Mekke civarına yerleşirler. Ardından kabilelerinin geri kalan kısmına haber gönderip onların da gelmelerini sağlarlar. Böylece Mekke zamanla gelişmeye başlar.
Cürhümlüler ve Zemzem
Cürhümlüler Mekke’ye yerleştikten sonra su ihtiyaçlarını Zemzem Kuyusu’ndan karşılamaktadırlar. Gerek kendilerinden geride kalanların gerekse civar yerlerden çeşitli kabilelerin o bölgeye yerleşmesiyle birlikte nüfusları giderek çoğalır.
“Cürhümlüler Mekke’de uzun bir süre hüküm sürerler. Ancak Beytullah’ın kontrolünün ellerinde olması onları zaman içinde şeytan ve nefislerinin esiri yapar. Daha önce hiç işlemedikleri günahları işlerler.
Abdurrahman ALTUNDAĞ