İnceden...
Gelip yerleştiği yeri çok da fazla düşünmeden, düşün içinden; düşe dokunarak...
Yâr kokusu düşmüyor kağıtlardan...
Baharın incelen yerlerinden kopup gelen kayıp bir dizenin, sıradışı bakışlarıyım ben..
Ne önsözüm ne de sona yakışacak bir son sözüm var...
Olup biten kargaşanın tam ortasında salınan bir rüzgar gibi dokunuyorum açık yerlerime.
Bir ses...
İç koridorlarımın kuytu bir bölmesinden çıkıp dışımda gülümsemeye dönüşen...
Bir tat...
O uzun yolda, üzerini örten sayısız başkalaşımlara karşı direnen ve kendisini koruyabilen..
ve bir çekim...
birlikteliğin böylesine sağlanabildiği...
Koşuyorum...
Soluksuz kalana ve ter damlacıklarının tenimde kristalleşerek, buğulu özlemlerimin canını acıtacak kadar...
Sürekli tırmandığım hayallerimin yokuşunda, küçücük sinyallerin canıma can olduğu noktada başlıyor mücadelem.. Yıllardan sonra açılan kapının ardından, bembeyaz ışıkla kaplı tünelin sonunda sıcaklığını hissedebiliyorum.. Tıpkı ilk geldiğin ağustos sıcağı gibi...
Kelimelerin beline dolanıp birkaç paylaşımı atkı niyetine boynuma dolayıp huzurla terk etmek istiyorum bu şehri... Ayaklarıma batan yüzlerce dikenin içerisinden, bir tek seninle yürümek istiyorum kum tanelerinin üzerinde sevdiğim... belki de siyah bir aşkın beyaz öyküleri olacağız -ki siyah huzurudur bakışlarımın...
Ayrı şehirlerin aynı yüreği ortaklaşa çizen elleriyiz seninle..
Yolumda yanımda ol