Öncelikle şunu belirtmek isterimki yazdığınız cevabınızda bir kızgınlık gördüm ve üzüldüm.
Lakin beni daha çok üzen, Osmanlıyı bir düşman gibi algılamanız. Yazınızda Osmanlıları sanki başka bir Milletmiş gibi gösterilme fikrinize katılamıyorum. Osmanlıların her yeri yakıp yaktıgını, zorbalık ve yağmacılık yaptığını iddia etmişsiniz. Osmanlı dediğimiz sizlerin ve bizlerin ataları, dedeleridir.
Malesef tarih kitaplarımızda, özelliklede okul kitaplarında Osmanlıyı bir düşman gibi tanıtmalarına, onları birer felaket avcıları gibi körpe, ham beyinlere soktuklaırna şahidiz. Aynı zamanda çocuk programlarında kötüleme faaliyetleri devam etmektedir. Bu yüzdendirki insanlar, biz türklerin çoğu olmak üzere, ecdadlarımızı kötü ve düşman biliyoruz. Osmanlı karşıtı bir kaç filmde çekilmştir. Bunlardan en iyi örneklerden birisi de Keloğlan filimleridir galiba. O filimlerde Padişah aynı sizin, sayın iğneci’nin, tabir ettiği gibi halkı sömüren, kendisi ferah içinde yaşarken halkı sefalet içerisinde süründüren görünümü veriliyor. Ama bu senaryolar aslında Avrupa Kralları için geçerlidir. Bir çok gayri müslim tarihcide bunu tasdiklemektedir. Ecnebi tarihcilerin bu konularda iki ayrıldığını görebiliriz. Bir kısmı Osmanlıları, türkleri ve müslümaları kötülerken diğerleri övgü dolu yazılarını sunmaktadırlar.
Mesela : Enea Silvio Piccolomini (2. Papa Pius, 15.yy.)
“Bizim dinimize düşman olan Türk Milleti kutsal olan ne varsa yok edecek, ihtişamlı kiliselerimizi yakıp yıkacaktır. Her türlü ahlaksızlık ve fahişelikte tecrübe sahibidirler. Genelevlere büyük saygınlık gösterir, her türlü iğrenç şeyleri yerler; şarap, buğday ve tuz tanımzlar... ( Kaynak: Dracula – Das Leben des Fürsten Vlad Tepes / Ralf Peter Märtin )
Bunun gibi ifadeleri bir çok Tarih kitabında bulabilirsiniz. Bu vesile ile William Pitt’in (bir ingiliz devlet adamı) sözleri anlam kazanıyor: “Türklerin biricik sevdikleri şey hak ve hakikattir. Ve hiçbir haksızlık yapmadıkları halde haksızlığa uğramışlardır”.
“Kendi ulusuna karşı bu kadar dürüst ve cömert olan müslüman Türkler hangi
mezhebe bağlı olursa olsun aynı dürüstlüğü yabancılara karşı da yapar ve
yerine getirirler. Bu noktada müslümanla müslüman olmayan arasında hiçbir
fark gözetmezler”. (Monradgea D'ohsson)
Tarih profesörüm sayın Prof. Hartung bir dersinde şunları ifade etmişdir bize:
“Avrupa Kralları cahildi, okuma – yazma bilmezlerdi. Avrupa halkı bina dikmekten acizdi ve tüm eserleri yabancılar yaptı. Dünyanın en büyük Kütüphanesini ateşe verdiler. Lakin Müslümanlar ( Fatih zamanı ) kurtarabildikleri eserli kurtardılar. Bilimi ilerletip tüm dünyaya yaydılar. (Profesör Hartung, Duisburg Yüksek Okulu)
Günümüz Türkiyesi ile Osmanlıyı kıyaslamak ne kadar doğru tartışılır. O zamanın şartları ile bugünün şartları arasında büyük farklılıklar var. Her zaman şu vurgulanır: Osmanlı demokrat değildi.
Osmanlı zamanında hiç bir devlet demokrat değildi, kaldıki Demokrasi kelimesi bile yoktu belki. Ama mukayese yapıldığı zaman, o devletler arasında yine en hoşgörülü, en medeni Müslüman Türklerdi.
Osmanlının her zaman araplara benzemek istendiği vurgulanır. Osmanlı herzaman Peygamber ve İslamın peşinden gitmişdir ve mücadele etmiştir. Hiç bir zaman arap diye anılmamış, Türkler diye anılmıştır. Osmanlı kelimesi nadir kullanılmıştır tarihde. Ama şuda bir gerçekki, Osmanlılar ırk ayrımı yapmamışlardır. Hristiyanlar haçlı seferleri ile kendi dinlerini soykırımlarla diğer milletlere aşılamaya çalışırken, Müslümanlar adalet ve sevginin yolunu seçmişdir. Bu yüzden de bir çok gayr-i müslim osmanlıya sığınmıştır.
Sayın İğneci, elbette sizi kimse Osmanlı olmanız için zorlayamaz ve bunada kimsenin hakkı yoktur. Sonuçta aklı denilen bir nimet vermiş bize Allah. Herkes iyi düşünüp, taşınıp ve araştırdıktan sonra kendi aklının ve vicdanının el verdiği yoldan gider.
Bizim amacımız doğru bilinen yanlışları, haksızlığa uğramış bir imparatorluğun gerçek yüzünü ortaya çıkarmak ve insanları araştırmaya, düşünmeye yöneltmek.
Gerisi insanın mantığında saklıdır.
Saygılarımla
AvicennA