Türkiye, son yıllarda bir ‘festivaller ülkesi’ haline geldi.
Özellikle yaz aylarında, gazeteye geldiğimizde, çalışma masalarımızın üzerinde mutlaka şöyle bir davetiye ile karşılaşırız:
- “Falanca tarihte yapılacak filan festivale katılırsanız, bizleri mutlu ve bahtiyar eylersiniz. Uçak biletleriniz ve bütün konaklama giderleriniz tarafımızdan karşılanacaktır.”
İl, ilçe ve belde belediyeleri tarafından ‘elma’, ‘karpuz’, ‘domates’, ‘sarımsak’ gibi meyve ve sebzeler üzerine düzenlenen bazı festivallerin görünürdeki amacı oldukça makul ve masumdur:
“Yöreyi tanıtmak.”
Ancak arka planda yatan gerçek niyet tamamen farklıdır:
“Yolunu bulmak.”
Festivallerin kaç paraya patladığı, ‘az tanınmış’ sanatçıların sırtından kimlerin ‘çok zengin’ olduğu, vatandaşları pek fazla alakadar etmez.
‘Vur patlasın, çal oynasın’ misali her sene devam eder gider bu şenlikler.
Birçok festivale, ‘belediye sınırları’ dışından gelen kimselere pek fazla rastlanmaz.
Katılanların çoğu ‘yerli’ ahalidir.
Kimin kime, neyi tanıttığı pek anlaşılmaz.
Festivallerin, ‘milli’ ve ‘manevi’ kültürün geliştirilmesine de hiç bir faydası olmaz.
Aksine, ‘bedenlerini’ teşhir etmekten başka hiçbir marifeti olmayan ‘karga sesli’, cahil, beşinci sınıf kevaşeler sayesinde, ‘kültürel yozlaşma’ daha da ivme kazanır.
* * *
Herkes, eğlenceden payını alır.
Ancak kimse çıkıp da belediye başkanlarına şunu hatırlatmaz:
- “Beyefendi, belediyelerin birinci görevi, ‘imar’, ‘temizlik’, ‘su’, ‘kanalizasyon’ gibi ‘altyapı’ sorunlarına çözüm bulmaktır. Bütün meseleleri çözdünüz mü ki, vatandaşın parasını festivaller için harcamaya kalkışıyorsunuz?”
Tabii ki hayır.
Birçoğu ‘personel maaşlarını’ dahi ödemekte zorlanıyor.
Birçoğunun ‘yol’, ‘su’, ‘kanalizasyon’ gibi alt yapı sorunları sanki yüzyıllardan beri hiç el atılmamış gibi yerli yerinde duruyor.
Ama olsun.
‘Toz toprak içerisindeki’ caddelerini asfaltlamak, ‘sokak aralarında akan’ kanalizasyon borularını tamir etmek için kaynak bulamayan belediyeler, bir bakıyorsunuz gereksiz festivaller için ‘oluk gibi’ para akıtıyorlar.
‘Bir yıllık’ ödeneği ‘bir hafta’ içerisinde tüketiyorlar.
‘Nereden’ geliyor bu değirmenin suyu peki?
Hiç soran olmuyor mu?
Hayır olmuyor.
Çünkü, belediyelerin yaptıkları harcamalar, kamu niteliğindeki diğer kurum ve kuruluşlar gibi ‘ciddi bir denetime’ tabi değil.
Ol sebepten dolayı, ellerindeki kaynakları ‘istedikleri gibi’ har vurup harman savurabiliyorlar.
* * *
Eğer festivali düzenleyen belediye ‘muhalefete’ mensup ise, “Şeytanın kulağına kurşun” deyip, ‘iktidar nimetlerinden’ faydalanmayan belediye başkanlarının, merkezi idareden ‘zaruri işler’ için gönderilen tahsisatı kısa yoldan ‘ham yapmak’ istedikleri hemen akla getirilmedir.
Eğer festivali düzenleyen belediye ‘iktidara’ mensup ise, ilkönce belediye başkanlarının en azından, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan bir ‘festival ödeneği’ kaptıkları anlaşılmalıdır.
‘İktidar mensubu’ olmanın daha başka avantajları da vardır:
1-) Kamu kuruluşlarından ve özel sektörden, ‘destek’ verecek birkaç ‘sponsor’ ayarlamak...
2-) Diğer kentlerde yaşayan hemşehrilerden, ‘katkı’ adı altında epey bir ‘indirme’ yapmak...
Sonra gel keyfim gel.
Bir kısım belediye başkanları, milletin parasını har vurup harman savururken, bir taşla birkaç kuş vururlar:
Hem ‘eğlendirdikleri’ seçmene şirin görünürler, hem ‘sonraki seçimleri’ garanti altına alırlar, hem ‘esnafa’ ve ‘müteahhite’ olan borçlarını bir yıl daha ötelerler, hem de yapılan harcamaları ‘en az on katı’ daha yüksek gösterip aradaki farkı özelleştirirler.
‘Gelir dağılımındaki adaletsizlik’ daha da arttıkça, ‘açlık sınırına dayanan’ insan sayısı daha da fazlalaştıkça, ‘israf’ ve ‘savurganlık’ da katlanarak devam edecek.
Belediyelere ise şu slogan damgasını vuracak:
- “Yap bir festival de yolumuzu bulalım usta.”
Yazan: İsrafil K.KUMBASAR
Kaynak : Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor.
Üye Ol ya da
Giriş Yap