UZAK 2
Konuşmanın güzelmiş dostluğun yıkıcı
sisli sesinde martılar gizliymiş bir vakit
çığlıklarınla ürkmüş
denizden kalan bu esrik miras
sonra esvaplarından en güzeli entari
gri tonları seçer olmuşsun kış vakitlerinde
esrarı dumanlayıp üflemişsin Beyoğlu‘dan aşağı
onlar da demişsin onlarda her şey
sokağı ikiye bölen tinercilerde
pislik potinleri boyayanlarda her şey
bir de dilenciler de, aşağılanmanın duygusu
o her gün tok olmayanlarda birde, anasının ta şeyinden fırlatılanlar da
o içinde yokluğun ülkesini saklayanlarda demişsin.
Sonra kalırdı, birde sen…
Şimdi saçlarına hangi yaban otu değiyor
Hangi dehlizdesin nerden düştün düşüme
Kazağın ne renk, hangi ağaç kökünden daha çok
Tutunabildin toprağa…!
Hangi renkte yitirdin gözlerinin ferini
Ve sen hangi ismini severdin ki.
hangi sorumu linç etsem cevaplar kan revan,
ölümlüler bir bunu ister birde son istediklerini.
Zamanımın içinden geçti atların, bir hüzün dolusu barutla
Nal izleri kaldı kısraklığından
çingene bir yetimdim ismim Kazım
mevsim tensiz renkliğin mevsimiydi
Kars çok uzaktı hiç görmedim.
Kim severdi benim kadar geceleri
gündüzü küfre mühürleyenlerden başka
yamsılayıp durdum roller diyarında rol keşleri
düşürdüm maskesini insanın, küflenmiş ruhlar
çarmıha gerilmiş yüzler
artık gülmek de ayıp. Yasaklanmış bir meyve…
Usunu yitirmiş düş karantinalarında düşündüm seni birde
Bir de hayvan hapislerinin uzak havlamaları içinde
Bir buğdaya değer gibi bir de topraktan umarcasına
Sanırım saat beşi on geçerken
Akşamı eden yaşlılar düşünde düşündüm birde.
Harita dışı bir gezgindim,
Uzaktın, çok taze bir tanışmışlık içinde .