Türkce Dilin Katili Basın?
Bir millet dilini koruyabilirse, geliştirebilirse, yayabilirse, bozmayıp olduğu gibi muhafaza edebilirse, işte o zaman millet olur ve milli değerini koruyup nesillere aktarabilirse var olur bu deryada. Aksi takdirde yavaş yavaş yerzüyünden yok olup gitmeye mahkumdur. Heleki yabancı dillerin istilasına uğrar ise, yok olduğu gibi lisanına soktuğu yabancı kelimelerin ecdadlarınada, onların dilini yaymasına vesile olur.
Uzun bir süreç içerisinde türkcemizde yabancı kelimelerin mahkumu olmuş ve bir türlü kurtulamaz olmuş. Çırpınışları ise umut vadediyor. Bakalım gücü nereye kadar dayanabilecek.
Herhalde türkcemiz elden gidiyor desek fazla abartmış olmayız sanırım. Hergün yeni bir yabancı kelime günlük hayatımıza tecavüz ediyor ve bir zaman sonra aslını unutup yabancı kelimeyi kullanıyoruz. Bunda da en büyük etken görsel ve yazılı basın şüphesiz. Ve sanki bilinçli bir şekilde yapılıyormuş gibi, basında söz sahibi olan kişilierin özellikle yanabcı kelimeleri kullandıklarına şahit oluyoruz. İlk başlarda duyduğumuz ve okuduğumuz yabancı terimin manasını anlamıyoruz, tuhafımıza gidiyor ve bir zaman sonra alışıyoruz. Önemli olan süreç ve sürekli tekrardır.
Basın uzuvları türkcemizi bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde kirletmektedir. Ekran karşısına çıkan sunucuların yabancı kökenli kelimeleri sözcüklerin arasına yedirip izleyenleri bu kelimelerle tanıştırıyor, sonra bu kelime sürekli tekrarlanıp hafızamıza yerleşiyor. Aynı şekilde ünlenmiş şahısların yaptığı söyleşilerde, yabancı kelimeleri kullanması hayranları tarafından kapılıp zihinlere yerleşiyor. O öyle konuşuyor diye onu taklit etmeye başlıyoruz. Ama asıl dilimizin, türkcemizin can çekiştiğini anlamıyoruz.
Mesela bir futbolcu yaptığı bir mülâkatta MENTAL olarak hazırım diyor. Artık avrupalıyız ya, zihinsel veya mânevi yönden demeye ne hacet. Ve daha buna benzer nice kelimeler. Ahlâkî yerine etik, ruhsal ve manevi yönden yerine moralman ve daha niceleri. Bu kelimeleri bir futbolcu, bir şarkıcı söylediği zaman, halkı gerçekten etkiliyor. Ve onların bu kelime tercihleri türkcemizi katlediyor.
Bazı kelimeler vardır ki, bunların türkce karşılığı yoktur. Bu nedenle o kelimeye türkce bir karşılık bulmak, o kelimeyi çeşitli kılıflara sokmak gülünç sonuçlar doğurabilir.
Elbette yabancı kelimeler bilmek bir zenginliktir. Yabancı bir lisan öğrenirken kolaylık sağlayabilir ama bunları türkceleştirmek, kaş yapayım derken göz çıkarmak olur.
En büyük sorunlarımızdan biri de, yabancı dilleri telafuz etmektir. Mesela ingilizce kelimeleri çok yanlış telafuz ediyoruz. İngilizceyi türkçeleştirip de konuşuyoruz. Bu hususta eğitimcilerin mutlaka müdahaleleri gerekiyor.
Almanya’da ikamet etmem hasebiyle, kaldığım şehire 20 kilometrede bir mesafede NATO üssü var. Orada çalışan bir hanım ile konuşurken mevzu ingilizceden açıldı. Dünyanın her ülkesinden gelen telefonlarla ingilizce konuşulduğu için, en kötü ingilizceyi türklerin konuştuğunu söyledi. Bizim ardımızdan ikinci sırayı italyanlar alıyormuş.
Bir çok Yazar kitaplarında yabancı şahısların isimlerini okunduğu gibi yazmaları ise ayrı bir konu. Oysaki isimler hangi dilde olursa olsun, değişmez. Kitablarında Michael Jackson’u, Maykıl Ceksın diye yazanlar vb.
Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’de son derece mükemmel bir ingilizceye sahip. Lâkin iş teláffuz etmeğe gelince sınıfta kalıyor.
Evet, dilimize sahip çıkmaz isek, yok olmamız fazla sürmez. Türkçemize büzük özen göstermek herkesin görevi. Görsel ve yazılı basın artık bu yabancılaşma ve yabancıya özenti duyma sevdasından vazgeçmeli. Halkı yabancılaştırmağa yönlendirmemeli. Basın Türkce Dilin Katili olmamalı…
05.06.2008 / Hückelhoven
Mehmet Kemal Akbaş