SON zamanlarda kiminle konuşsam konu trafik den açılıyorsa karşımdaki önce kasıklarını tuta, tuta gülmeye başlıyor, daha sonra gözlerinden gülmekten yaş gelerek anlatmaya başlıyor. “Aman kardeşim geçen gün bir trafik cezası geldi sorma gitsin” adam gülmekten lafın sonunu getiremiyor ki, ne demek istediğini anlayayım. Ben aval, aval yüzüne bakarken o kaldığı yerden hem gülmeye devam ediyor hem de anlatmaya çalışıyor. “Birader biliyorsun ben bu yıl bir araba aldım.Bankadan kredi alıp sıfır kilometre bir araç. Daha önce hiç arabam olmamıştı. Geçtiğimiz hafta eve bir trafik tebligatı geldi” (Gülmeye devam ediyor) “Benim adıma benim adresime. Plaka benim plaka. Arabanın rengi ve markası benim araba ile ilgisi yok.(Gülme kriz halinde devam ediyor) ben Çatalca da kırmızı ışıkta geçip, trafik suçu işlemişim. Hayatımda Çatalca ya ne gittim, nede civarından geçtim. Şimdi bu cezayı ödesem bir türlü, ödemesem bir türlü. Ne halt edeceğimi bilmiyorum”. Arkadaşın haklı olarak sinirleri bozulmuş,ağlanacak duruma sinirden gülüyor.
Şimdi düşünüyorum; Arkadaşım aklı başında biri. Yaptığı bir hatayı gizleyip sureti haktan görünenlerden değil. Olay anlattığı gibi ise gülmekte de haklı. Ne yapacağı konusunda kararsız kalmasında da haklılık var. Trafik mahkemesine itiraz etse, dilekçeydi, harçtı, git geldi. Ödemesi gereken ceza miktarından daha fazlaya mal olacak. Ödese kendine yediremiyor. Enayi yerine konmuş olacak. Yani öyle bir durum ki aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık. O da sinirleri bozulduğu için basıyor kahkahayı.
İnsanın başına gelmeyince olayın tam farkına varamıyor demek ki. Hoca Nasrettin boşuna söylememiş; “Benim gibi damdan düşmeyen halden anlamaz” diye. Geçenlerde bana da bir ceza geldi. Cezaya neden olan suçu güya ben 21 ay önce işlemişim.. Adres doğru. Göbek adıma kadar zarfın üzerinde her şey ben. Ama ne plaka ne araba ne de arabanın rengi benim arabam değil. Ceza nerede kesilmiş Ataşehir de. Ben de hayatımda Ataşehir’e bir defa gittim o da kendi arabamla değil Kadıköy Belediye Başkanı’nın makam arabasıyla . Onunla birlikte.
Hoş kendi arabamla da gitsem ne o marka, ne o renk bir arabam ne de öyle bir plakam oldu. Gel çık işin içinden. Aman şimdi ne yapacağım derken bir arkadaş git cezayı öde hiç mahkemelerle uğraşma diye salık verdi. Şimdi bende, bana ilk olayı anlatan arkadaşımın durumuna düştüm. Enayi yerine konup, cezayı ödemek mi? Yoksa birkaç misli masraf yaparak aklanmak mı?. Tam bunları düşünürken, Erzurum da
Üniversitede Kalp damar uzmanı doktor olarak görev yapan dayımın oğlundan bir telefon aldım. “Ağabey,sen konu sıkıntısı çekmezsin ama komik bir olay başıma geldi belki yazarsın” diye söze başlayınca;
“Adına sana ait olmayan bir araba için trafik cezası mı geldi” dedim. Dayı oğlu şaşkın,” “Ağabey, rüyanda mı gördün nereden bildin evet öyle araba eşimin üzerine. Arabayı 2008 de aldık. Sıfır km. acente den. Ceza 2006 yılında kesilmiş. plaka aynı. Aracın markası farklı ama eşimin ismi ve adresi doğru. Biz üstelik devamlı Erzurum da kalıyoruz.. Trafik suçunu Hendek de işlemişiz. . Hayatında Hendek’e gittiniz mi desen ne yolunu bilirim ne izini. Ne dersin ne yapalım” dedi. Kelin merhemi olsa kendi kafasına sürer doktor diye cevapladım. Aynı şey benim başımda. Ekonomik kriz yüzünden olur olmaz herkese ceza yolluyorlar. Onlarda ne yapacaklarını şaşırdılar dedim. Şimdi hakikaten ne yapalım? Kahkahalarla gülmek mi? Yoksa giderek ağlanacak duruma düşen ülkemizin haline hüzünlenip ağlamak mı gerekir? Bilemiyorum...
Yazan : Mete ALPMAN
Kaynak : Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor.
Üye Ol ya da
Giriş Yap