Tebessum etmek, basit bir vucut hareketi ve yuz ifadesi degildir. Peygamberimizce sadaka yerine gecen bu hareketin; topluma kazandiracagi etki kadar, insanin ic huzuru ve ruh sagligina katkisi da yadsinamaz. Aksi davranisin, yani ofke ve siddetin cozum olmayacagi da dikkate alindiginda; kazancli bu hareketin, insanda aliskanlik halini almasi ogutlenmelidir. Atalarimizin ’Tatli soz, yilani deliginden cikarir’ sozundeki, ’tatli soz’un sessiz ifadesi tebessum olarak adlandirilabilir. Icinden cikilmaz sanilan tartismalarda; taraflardan birinin yerinde susmasi ve ’Haklisin, ama...’ diye baslayan ve tebessumle desteklenecek ve surecek cevabi, bu tartismalarin baris ve sagduyu icinde sonuclanmasini saglayacaktir. Ruh sagligimizin tedavisi icin gidilen psikiyatr ve psikologlara verilecek onlarca paralardan da tasarruf edilmesini saglayacaktir hayata tebessumle bakmak. Kotuluk, eninde – sonunda bozguna ugrayacak ve zafer iyiligin olacaktir. Bu inanc ve umut, tebessumle fiiliyata gecirilirse bir anlam kazanacaktir. Karamsar ve kotumser insanlarin uygarliga hic bir katkilari olmamis ve olamaz da, bunun icin: ’Karanliga kizmaktansa bir mum yak!’ denir. Iste o mum, baslangicta bir tebessum ve digergamlik ruhunu benimsemekle yakilir.
Soararim: ’Tebessum etmekten zarar gormus ve pisman olmus bir insana hic sahit oldunuz mu?’ Ama bunu cevresinden sakinan, yalnizliga, yalniz kaldikca aklini ve ruhunu kemiren dertlerinin altinda daha da ezilen insana raslamak ve belki kendinizde bunu hissetmek mumkundur. Babam, dertlerinden sikayetci olanlara teselli mahiyetinde: ’Dertsiz insan, olmus insandir’ der ve ekonomik acidan daha asagida bulunan insanlari ve daha agir ve dayanilmaz olabilecek dertleri ornek gostererek gogus germemizi ogutlerdi. Yani; insanin karsilacagi sorunlarin ve dertlerin insani canli kildigina ve intihar eden insanlarin, daha cok zengin ve her turlu doyuma ulasmis insanlar arasindan ciktigina isaret ederdi. Dolayisiyla; bireysel ve toplumsal mutluluk, interaktif kavramlardir, yani icice gecmis davranis bicimleridir. ‘Gelse celalinden cefa, Yahut cemalinden vefa, Ikisi de cana safa, Kahrin da hos, lutfun da hos!’(*) diye Allah’a seslenen sair Ibrahim Tennuri hazretleri, bunu bir acizlik ifadesi olarak soylememistir, belki bunu yuzune tebessum olarak akseden insanin ic huzurunu bulmasi olarak anlamak gerekir. Gelin tebessum ile biz uzerimize duseni yapalim ve boylelikle domino etkisi olan tebessumumuzle degil sadece kendimize, belki fazlasiyla topluma katkida bulunalim.