Taş Devri hakkında ansiklopedik bilgi
a. Kabataş Devri (Paleolitik Çağ): insanların doğaya tamamen bağlı olduğu bir dönem olup insanlık tarihinde en uzun devreyi kapsar.
b. Yontma Taş Devri(Mezolitik Çağ): insanlar avcılık ve toplayıcılıkla geçinirler. Bunun sonucunda göçebelik egemendir. Havaların soğuması ile mağaralara sığınırlar. Mağara resimleri insanlığın ilk sanat eserleri arasında sayılır. Kadın-erkek arasındaki işbölümü sosyal örgütlenme olan Klan'ın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ayrıca ateş de bu dönemde bulunmuştur.
c. Cilalı Taş (Yeni Taş) Devri Neolitik Çağ):
İnsanoğlunun toprağı işleyerek tarıma açması büyük bir devrimdir. Böylece günümüz yaşantısının da temelleri atılır. Tarımsal faaliyet göçebelikten yerleşikliğe geçişe yol açar. Ayrıca hayvanlar da evcilleştirilir. ilk köyler kurulur. Çanak çömlek yani seramik sanatı da başlar.
Ok ve
yay da bu dönemde bulunmuştur.
Paleolitik Çağ
Paleolitik Çağ,
tarihöncesi uygarlığının gelişme sürecinde, kültürel evrelerin en uzunu (insanlık tarihinin %99'u) ve
Buzul Çağlarının kültürel karşılığı olan; insanlığın ilk ortaya çıkışından, M.Ö. yaklaşık 10.000 yıl öncesinde
Neolitik Çağ'ın başlamasına kadar süren
arkeolojik çağdır. Bu çağda
çaytaşı, çakmaktaşı, hayvan
kemikleri ve
ağaç gibi doğal maddelerden besinleri pişirmeye ve ısınmaya başlanmıştır. Mağara ve kaya sığınaklarının duvarlarına çizilen resimler yine bu çağın belirgin özelliklerindendir.
Paleolitik
Alt, Orta ve Üst olmak üzere üç alt döneme ayrılmaktadır...
Orta Taş Çağı
Orta Taş Çağı bilinen diğer isimleri Yontma Taş Devri, Mezolitik Devir.
Dönem: M.Ö. 100000-M.Ö. 6000
İnsanların taşları yontmaya başladığı, taşları kendilerini savunmak ve avlanmak için kullandıkları devirdir. Basit aletler yapılmıştır. İnsanlar mağara duvarlarına resimler yapmaya başlamışlardır. Bu dönemde insanlar yaşamlarını avcılık ve toplayıcılıkla sürdürmüşlerdir. İnsanlar bu çağda doğal sığınaklar sayesinde vahşi hayvanlardan korunmuşlardır.
Yeni Taş Çağı
Yeni Taş Çağının bilinen diğer isimleri Cilalı Taş Devri,
Neolitik Çağ.
Gezegende yaşanan son buzul çağının sona ermesi ardından, insan topluluklarının yayılma eğilimi gösterdikleri ılıman iklim kuşaklarında, yepyeni bir evrimsel açılım yaşanmaya başlanmıştır. Buzulların çekilmesiyle ılıman iklim kuşağında gerek fauna gerekse flora, hem çeşitlilik hem de popülasyon olarak belirgin gelişmeler göstermiştir. Bu mevsimsel farklılıkların oldukça belirgin olduğu ve genellikle kurak sayılabilecek yaşam alanlarında ortaya çıkan ve yayılabilen türler, kaçınılmaz olarak dayanıklı, uyum sağlama ve üreme yetenekleri geniş, görece daha küçük cüsseli türlerdi. İşte bu ortam, insan topluluklarına geniş olanaklar sunmuştur.
Buğday ve arpa gibi yaygın ve kurak iklime uyumlu bitki türlerinin ve koyun, keçi, sığır gibi otçul türlerin ortaya çıkması ve yaygınlaşmasıyla insan topluluklarının yaşam biçimi de değişmeye başlamıştır. Doğaya doğrudan müdahale ederek, besin olarak kullanılabilecek bitki türlerini yetiştirme ve bazı hayvan türlerini evcilleştirerek sürüler oluşturmak, bu dönemin belirgin özelliği olmuştur.
İnsan toplulukları bu yeni yaşam tarzında iki ana kolda gelişme göstermişlerdi. Bazı topluluklar evcilleştirdikleri hayvanlardan oluşan sürüleri temel besin kaynağı olarak kullanırken bazı topluluklar ise sınırlı ölçüde de olsa bahçe tarımına başlamışlardır. Her iki ana kol da avcı-toplayı topluluklar olmaktan zamanla çıkmış, bir anlamda besin üreten topluluklar haline dönüşmeye başlamışlardır. Kuşkusuz ağırlıklı olarak tarımla uğraşan topluluklar, avcı-toplayıcı toplulukların yaşam tarzını bırakarak yerleşik düzene geçmek zorunda kalmışlardır. Ağırlıklı olarak hayvan sürülerini kullanan topluluklar ise göçebe ya da yarı-göçebe topluluklar haline gelmişlerdir.