Her günü aynı insanlarla geçen, her gün farklı olaylarla anlık heyecanlar yaşadığımız hayatımız... Tanımadığımız isimlerin karışmadığı, kahramanları sabit ama güzelliklerle dolu pembe hayallerimiz ve bize belki de her şeyden çok yaşama heyecanı veren, nerede nasıl karşılaşacağımızı bilmeden beklediğimiz küçük mutluluklarımız... Hepsi, belki de daha fazlası bizim...
Bu hayatta hiçbir zaman sahip olmadığımız eşyalar, bürünmediğimiz kişilikler yaşamadığımız olaylar da vardı. Hayallerimizde yer yoktu bize ait olmayanlara. Kendimizi hiç arkadaşları soğuk kaldırımlarda yatarken battaniyeye sarılıp uyuma lüksüne sahip bir sokak çocuğu olarak düşünmedik... Bu değildi bizim mutluluk anlayışımız.
Yeni insanlarla tanışıp konuşmanın zevk olduğu hayatımızda insanlarla tanışmadan konuşmanın ''abi bir mendil de sen al ne olur'' demenin adı yoktu. Önümüzdeki kışı nerede geçireceğimiz düşüncesi tedirgin etmedi bizi...
Çocukluklarını şehrin kalabalığında kaybetmiş olmaları mıydı onları bizden farklı yapan? Zayıf bel ve omuzlarına yüklenen ağır yükleri bizim kaldıramadığımız hafif yüklerden daha istekli kaldırmaları mıydı yoksa?
Tebessüm eden bir yüz görmenin mutluluğunu bizim duygusuzluğumuzda unutan gözleri yaşama sevinciyle parlamıyordu. Annemizin kollarında uyuyakaldığımız günlerde kendilerini kaldırımların soğukluğuyla avutan yüreklerin de bir insana ait olduğunu anlamamız zamanımızı mı almalıydı?
İnsanların sahip oldukları haklardan bihaber oluşları mıydı onları yaşadıkları hayata mahkum eden? Biz okullarımızda iyi bir eğitim görürken yaşıtlarımızın ekmek parası için çalışmasında değildi adalet. Bu kadarlık olmamalıydı sorumluluk anlayışımız. Onlar da insandı her insan kadar. Ne yapmamız gerektiğini düşünmek için zamana ihtiyacımız olmamalıydı, yarınlara umutla bakmalarını sağlamak bizi yoracak kadar zor değildi.
Uyuyan vicdanlarımız harekete geçsin artık. Onlara insan olduklarını hatırlatarak verelim haklarını. Gözlerinden isyan gözyaşları akmasın, bakışları yaşama sevinciyle dolu olsun onların da..akıllarını, o gece nerede uyuyacaklarını düşünerek değil; insanlık için ne yapacağını düşünerek yoracağı bir hayatı yaşama şansı tanıyalım onlara.
Yoksa susturulmuş vicdanlarımızı hayatın gerçekleri arasında ezilmiş yüreklerine tercih mi edeceğiz?..
EK KONUYLA BAGLANTILI ışarıda yağmur ve soğuk var.
Beni sarıp sarmalayan,
Islanmaktan ve üşümekten kollayan bu dört duvar,
Yüreğimi ısıtmaya yetmiyor.
Ne mümkün dışarıdakileri unutmak,
Ve sokak aklıma zincir vurarak
Bir yanımı alıkoyuyor.
İçim üşüyor içim, İçim üşüyor...
Vicdan nedir? kaç paraya satılır abi? hani şu lokantada önümüzdeki 3-5 çeşit yemeği kaşıklarken cam kenarına gelen çıplak ayaklı sokak çocuğuna "manzaramızı" kirlettiği için içimizden kızarak hatta kızgınlığımızı dışa vurmamıza engel olamayan güçmüdür vicdan?
ve yahut arabamızla yol alırken dışardaki ayaza aldırmadan 1 ekmek alabilmek için çıplak elleriyle bir selpak satabilme çabasıyla arabamıza dokununca sinirlenmemize neden olan, malımızı onların ellerinden değerli kılanmıdır?..
nedir abi vicdan dedikleri şey?
ınsanın kendısını yoklamasına ve manalara dalmasına yardımcı olacagı umıdındeyım:)