Susma,
Sen sustun diye bozuldu büyü;
Dağıldı periler, yıkıldı Kaf,
Anka öldü.
Sen sustun,
Derinleşen bir kuyudur
Şimdi içimde zaman.
Yiter dibinde uyku,
Yiter rüya,
Yiter benim Yusufluğum.
Ah, kırılır çıkrığı bu kuyunun,
El atmaz kimse,
Çürür çöl ortasında, çürür…
Bulamaz beni hiçbir bezirgân.
Çünkü sen sustun diye durdu
Heybesinde umut taşıyan kervan.
Susma, susarsan
Kim çıkarır beni bu dipsiz kuyudan?
Ey saçlarında aydınlık,
Ninnilerinde yağmur saklayan!
Asi saçlarımı okşa dizinde,
Dokun bir yangın yeri alnıma ellerinle
-Göğümde gezinen buluttur ellerin.
Parmaklarının arasında büyür
Toprağa can veren yağmurlar.
Dokunduğun yerden günah silinir,
Baktığın yerden karanlık-
Ve çöz masal yumağını üstüme,
Çekip al beni bu karanlıktan.
Sen sustun,
Sustu ninni, masal sustu…
Ey rüyaları çalan haramiler!
Alın gözlerimdeki buğuyu,
Kerpiç bir damın bacasında tüten
Alın, ekmek kokusunun hazzını.
Alın çıkınımda ne varsa:
Çizmelerimde sakladığım hıçkırığı,
Çakıma sürülen söğüt suyunu…
Nasılsa,
Koptu elimden annenin saçları,
Zamanın ipi koptu.
Gök mavi olmayacak artık,
Nasılsa yağmura küstü nisan,
Çiçekler kanmayacak bahara.
Geri dönmeyecek bir daha,
Geri dönmeyecek;
Son sefere çıktı göçmen kuşlar.
Sustu masal,
Ah, bir Şehrazat kadar bile
Yer tutmuyor insan.
Veysi Atıcı
[/color]