Stres Nedir?
Stres aslında her birimizin -küçük, büyük ayırt etmeden- yaşadığı belli bir olay ya da durum karşısında
duygusal ve fiziksel dünyamızın gösterdiği “zorlanıyorum” reaksiyonudur. Stresten arındırılmış
bir yaşam söz konusu olamaz. Hatta stres belli bir ölçüde “yaşamın zorlayıcısı” olarak gereklidir de.
Ama duygusal ve fiziksel dünyamız zaman zaman karşılaştığı zor durumun kalıcı olmaya başlaması halinde
ciddi bir yıkım sürecine girer. Bu yıkım içsel yıkım şeklinde olabileceği gibi, dışsal yıkım da yani
çevremizdekilere (canlı,cansız) zarar verme şeklinde de olabilir.
Stresin etkisini bir yıkım şeklinde göstermesi durumuna “stres fırtınası” diyebiliriz.
Stres fırtınası önlem alınmadığı takdirde kolaylıkla kalıcı ruhsal ya da fiziksel hastalıklara bizi götürebilir.
(Panik-atak, anksiyete, tansiyon ilk akla gelen bu türden rahatsızlıklar arasında kolaylıkla sayılabilir.)
Stresin Belirtileri
Stres altındaki kişilerde görülen en temel fiziksel belirtiler :
Terleme
Ateş yükselmesi
Tansiyon artışı
Kan atışlarında hızlanma
Ağız kuruluğu
Baş ağrısı
Baş dönmesi
Mide bulantısı
Sebepsiz kasılmalar
Halsizlik
İştahsızlık
Boşaltım sistemlerinde bozukluk (kabızlık ya da ishal)
Nefes darlığı
Stres altındaki kişilerde görülen en temel duygusal belirtiler :
Sinirlilik hali
Duygusal yorgunluk
İsteksizlik
Konuşma zorluğu ya da tam tersi fazla konuşma
Hatalı konuşma (sözcükleri karıştırma)
Unutkanlık
Çeşitli korkuların belirmesi (yakınlarını kaybetme kaygısı, uçuş korkusu, hastalanma korkusu, ölüm korkusu,…)
Cinsellikten uzaklaşma ya da tam tersi aşırı cinsel ilgililik
Küfürlü konuşma
Başarısızlık hissi
Kendini küçük ve yetersiz görme
Zaman zaman saldırganlık
Duygusal dengesizlik
Stresin Nedenleri
Bedenimiz mükemmel bir mekanizmadır. Bu mekanizma kendisine yönelen bir saldırı halinde savunmaya geçer.
Ama saldırının geliş kaynağı, etkisi ve yıkımı ölçüsünde bu savunma başarılı olur.
Saldırının savuşturulamaması halinde bu mükemmel mekanizma yara almaya ve parçalanmaya,
sistemini oluşturan öğeleri teker teker kaybetmeye başlar.
Stres de duygusal ve fiziksel bütünlüğümüze yönelmiş bir saldırıdır. Bu saldırının geliş kaynağı çok çeşitli olabilir.
En çok rastlanan nedenler :
İşyerinde yaşanan huzursuzluklar
Aile içi anlaşmazlıklar
Aile içi şiddet
Boşanma
Cinsel taciz
Cinsel engellenme
Ekonomik geçim zorluğu
Ağır eğitim
Ağır aile içi sorumluluklar
Belirli bir korkuya sebep olan durumun ortaya çıkması
Ölüm
Aniden ortaya çıkan fiziksel hastalıkların yarattığı korku
Stresin Neden Olduğu Sorunlar
Kendisine yönelen saldırı karşısında bedenin kimyasal dengesi, hormonal salgı durumunda değişme olur.
Stresin uzun sürmesi ya da saldırının bedence savuşturulamaması durumunda bedenin kimya dengesi bozulmaya başlar.
Midede asit düzeyinin yükselmesi, adet döneminde düzensizliklerin ortaya çıkması stresle de alakalı olabilir.
Özellikle stres halinde üretilen adrenalin bedenin kimya dengesini olumsuz yönde etkileyebilir.
Özellikle engellenme duygusunun yarattığı stres, deri dökülmeleri, kaşınma, uzun süre banyo yapmama gibi
durumlara yol açabilir.
Stres altındaki kişi bir korku yaşamaktadır. Bu korku onun normal yaşamını sürdürmesine engel olmaktadır.
Bir çok şeyden kaçar ve normal yaşam sürecini hızla değiştirmeye zorunlu olarak yönelir.
Özellikle sosyal yaşamdan kopuş, içe kapanıklılık ve kendisi ya da sevdikleri ile ilgili sorumluluklarını
yerine getirmeden kaçınmaya başlama stresin neden olabileceği durumlardandır. Zira stres altındaki kişi kendini
“hiç bir yükü taşıyamayacak derecede yorgun” hissetmektedir. Bir şeyleri yapmaya yönelik istek düzeyinde
ciddi bir düşüş söz konusudur. “Bir şeyleri yapmaya” yeltense de “başarısız olacağına” inanmaktadır.
Stresi Çözmek
Ne yazık ki bir çoğumuz eğer yaşadığımız stres kalıcı hale dönüşmüş ve duygusal ile fiziksel dünyamıza
zarar vermeye başlamışsa fark etmeyiz bile. Bu durumu “ılık suda pişirilen bir kurbağa” ile benzeştirebiliriz.
Ilık suda kendini güvende hisseden kurbağa, suyun yavaş yavaş ısınması ile gelecek tehlikeyi fark etmez.
Stresinin yıkıcı hale geldiğini hisseden kimilerimiz çareyi bir tıp adamından/kadınından danışmanlık almada buluruz.
Bu aslında oldukça sağlıklı bir yöntemdir. Öte yandan kimilerimiz ise özellikle metafizik alana yoğun bir yönelme gösterir,
yaşadığımız bu olumsuzluğun ne zaman sona ereceğini öğrenebilmek için falcılara, astrologlara, dua okuyucularına yöneliriz.
Modern insanın stres düzeyinin eskisine oranla çok artmış olmasından dolayıdır ki, alternatif tıp diye tabir edilen tedavi
ya da rahatlama yöntemleri son yıllarda bu sebeple çok yaygınlaşmıştır. (Reiki, taşlarla tedavi gibi)
Söz konusu yöntemlerin faydalı ya da faydasız olabileceği bu yazının konusunu teşkil etmemektedir.
Önemli olan stresi çözecek yolun doğru seçilebilmesidir. Bu çözümdeki kilit kişi öncelikle “biz”izdir.
Yani stresi çözmek konusunda ilk adımı atması ve kararlılık göstermesi gereken kişi bizzat kendimizdir.
Pekiyi stresi nasıl çözeceğiz. Tıbbi ya da dilediğimiz bir yöntemi seçerek yardım alabiliriz.
Ama bu yardımı alsak da almasak da öncelikle bizi neyin strese soktuğunu tespit etmeye çalışmalıyız.
Özellikle “iç sorgulama” bu anlamda faydalı bir yaklaşım olacaktır. Günlük yaşamımızda stres altında yaşadığımız
ortamda bir kaç gün süre ile mümkün olduğunca kendimizle ve yaşadığımız durumlarla ilgili not tutmaya çalışabiliriz.
“Olan neydi?”, “Ne hissettik?”, “Bize nasıl davranıldı?”, “Biz nasıl davranılmasını istiyorduk?”, “Bizi ne mutlu etti”,
“Bizi ne mutsuz etti?”, “Sıkıntılarımız saat kaçta başladı?” yanıtını arayacağımız sorulardan olabilir.
Bu sorular sizin durumunuza özgü olarak değişebilir. Sorularınızı kendiniz de oluşturabilirsiniz.
Önemli olan stresinizin “anatomisi”ni çıkarabilmektir.
Notlarınızı oluşturduktan sonra, herkesten uzak bir kaç saate ya da bir kaç güne ihtiyacınız olacaktır.
Notlarınıza bakarak geriye dönerek durumları çözümlemeye çalışın. “Sizi neyin mutsuz ettiğini”,
“sizi mutsuz eden bu durumun sona erebilmesi için olası çözümlerin neler olduğunu”,
“çözümlerin bedellerinin ve ödüllerinin neler olabileceğini” düşünün. Bu düşünme egzersizini yaparken
olabildiğince gerçekçi olmaya çalışın. Kendinize kızmayın, acımayın, kendinizi şövalye ya da kurban olarak nitelemeyin.
Kaldırabileceğinizden daha ağır ya da yapabileceğinizden daha hafif çözümlere hemen heves etmeyin.
Böylesi bir iç sorgulamayı yaparken sadece çevrenizi ve çevrenizdekileri değil kendinizi de eleştirin.
Ama eleştirin yıkmaya yönelmeyin. “Ne yapsa idiniz durum daha iyi olabilirdi?” ve “bunu neden yapamadınız
ya da yapmadınız?”, “bunu nasıl yapabilirsiniz?” sorularına yanıt arayın.
Bu iç sorgulamayı yaparken notlar almayı ihmal etmeyin. Olabildiğince yazık, kağıt tüketin.
Sorunlarınızı ya da sorgulamanız sırasında başlık haline gelebilen durumlara ait sözcükleri bir
kağıda büyük harflerle yazarak çevrenizdeki duvarlara asın.
Unutmayın ki, stresi çözebilmek için mevcut durumun değiştirilmesi gerekir.
Mevcut durum bize bağlı sebepler içerebileceği gibi bize bağlı olmayan ama bizi etkileyen sebepleri de barındırabilir.
Örneğin, insanlara sert konuşan birinin çevresinden aldığı tepkinin sebep olduğu stres belki kişinin konuşma
tarzını değiştirebilmesi ile belli bir vadede çözülebilir. Ama işyerinde yeteneklerinin dışında çalıştırılan
bir kişinin stresini yenmesinin belki de en önemli çözümü mümkünse yeteneklerine uygun bir işe yönelmesidir.
Kuşkusuz stresi yenebilecek her çözüm kolay ve çabuk değildir. Zaten böyle olsa idi, stresi çözmek de
belli bir çaba isteyen bir eylem olmazdı. Stresin çözümü, belli vazgeçişleri ya da belli çabaları gerektirebilir.
Bu durumda yapılacak en doğru şey, “neyi gerçekten yapabileceğimize” ve ” bu çözümün bizi mutlu edip etmeyeceğini”
kurgulayabilmektir.
Yaşamı bu anlamda bir “kumar” olarak algılamaktansa “akıl ile çözümler üreterek problemleri çözme eylemi”
olarak görmek daha sağlıklı bir yaklaşım olacaktır.
Post-Stres Dönemi
Eğer stresi çözmek için bulduğumuz çözüm, işe yaradı ise bu durumda çalışmamızı hemen sona erdirmemeliyiz.
Zira stresin tekrar aynı şekilde ortaya çıkmaması için post-stres (stres sonrası) dönemde de “stresin tekrarlamaması”
için yapmamız gerekenli bilmeliyiz. Öncelikle bizi strese götüren şeyden uzaklaşmış isek ona yaklaşmamak/yaklaşmamaya
çalışmak iyi bir önlem olacaktır. Stresimizi yenmek için bir özelliğimizi değiştirmiş isek bunu devam ettirmek de
yine iyi bir önlemdir. Stresten uzaklaşmanın verdiği rehavet ve mutluluk ile “önlemler listesini” bir kenara atmamalıyız.
Stresten Uzak Durmak
Stresten uzak durabilmek pek mümkün değilse de kalıcı hale dönüşen ve başka duygusal ve fiziksel sıkıntılara yol
açan yıkıcı stresten uzak durabiliriz. Bu uzak duruşta başlangıç noktamız yine “biz”iz. “Kendimizi unutmamalıyız.
Sadece başkaları ya da işler için yaşamamalıyız. Yaşamı kendimiz için de yaşamalıyız. “Kendini çocuklarına feda eden
anne/baba” ya da “işi için kendisini unutan kişi” tiplemeleri toplumsal düzeyde bir tür “kahraman” mertebesi ile
adlandırılırsa da aslında böylesi bir durumda bir “kahraman”dan değil bir “kurban”dan söz etmek daha uygun olacaktır.
Siz kendinizi unutabilirsiniz. Ama beden kendini unutmaz. Siz bedeninize karşı sorumluluğunuzu yerine getirmediğiniz
takdirde bedeniniz de sizinle yapmış olduğu barış anlaşmasını bozacaktır.
Kendimizi nasıl hatırlayacağız?
Kendimizi sevmeliyiz. Her kusurumuzu değiştirmemiz gerekmeyebilir. Bazı “kusurlarımız” bizi biz yapan şeylerdir.
Bir diğerine benzemektense biz olabilmek daha sağlıklı bir şeydir. Bir başkasının bizi sevmesi,
bizim benzediğimizi sevmesinden daha elle tutulur bir sevinçtir.
Kendimize zaman ayırmalıyız. Mutlaka günde belli bir zaman dilimini kendimize ayırmalıyız.
Bu zaman diliminde bencil olma hakkımız vardır. Bu zaman dilimini sevdiklerimizle paylaşmaya yeltenmemeliyiz.
Ayırdığınız zaman size ait olmalıdır. Bu zaman diliminde sizi ne mutlu ediyorsa onu yapmalısınız.
Bu koşma, yürüyüş, kitap okuma, resim yapma, dikiş dikme, bilgisayarda oyun oynama, .. olabilir.
Kısacası seçtiğiniz eylem her ne olursa olsun o eylem sizi mutlu eden eylemdir ve size ait zamanda bu eyleme
yönelmenizde hiç bir sakınca yok. (Tabii söz konusu eylem stresinize de dolaylı olarak katkıda bulunan eylem olmamalıdır.)
Stres altında oluşan bağımlılıklarımızla mücadele etmeliyiz. Stres altında başta sigara, alkol, ilaç kullanımı olmak
üzere kimi bağımlılıklara meyil edebiliriz. Aynı şekilde yalan söyleme, gerçeği süsleme, abartı da bu tür
bağımlılıklara benzer şekilde gelişir. Bunlar nomal doğamızın dışındaki durumlardır ve bunlardan
kurtulabilmek de belli bir çaba göstermemizi gerekli kılar.
Gülmeyi unutmamalıyız. Gülmek insanı gevşeten, yenileyen bir eylemdir. Beden güldüğünde mutluluk hormonları salgılar.
Nükteden, küçük tatlı şakalardan, komik hikayelerden uzak durmayalım. Kahkaha atmaya utanmayalım. Kahkanızı sevin.
Çünkü bu kahkaha dünyaya “ben mutluyum” demektedir. Onu susturmayın.
Sinirlendiğimizde sinirimizi yenmesini öğrenmeliyiz. Sinirlendiğimiz bir anda ilk elde sinirimizi
boşaltmak yerine ya da dişlerimizi sıkmak yerine karşımızdaki kişiye içimizden geçen kötü şeyleri söylemek yerine
“bu sözlerin beni yaralıyor” diyebilmek emin olun daha faydalıdır. Karşımızdaki kişinin bize yaptığının bizde
hissettirdiklerini rahatlıkla söyleyebildiğinizde karşımızdaki kişinin sinirini bile kontrol edebiliriz.
Özür dilemekten ya da barışmaktan çekinmeyelim. Bazen bir özür, bir çiçek, bir tebessüm ve de en önemlisi bir
“seni seviyorum” seslenişi her şeyi çok hızlı bir şekilde çözer.
İnsanları olduğu gibi kabul etmeye çalışalım. İnsanları değiştirmek kolay değildir.
Eğer bazı durumlarda karşımızdakini olduğu gibi kabul eder ve onu olamayacağına değiştirmeye zorlamaktan vazgeçersek
hem kendimiz hem de onun için faydalı bir şey yapmış oluruz.
Spor aktivitelerine katılalım. Düzenli spor yapmak, bedeni fizik olarak bir şeyle meşgul etmek hem fiziksel
hem de duygusal olarak faydalıdır. Ama aşırı spor aktivitesinin de stresle alakası olduğunu göz ardı etmeyelim.
Dünyadan kopmayalım. Dünya değişirken köşemizde kalamayız. Değişen renklerle birlikte büyümeliyiz.
Okumaktan, dinlemekten, öğrenmekten vazgeçemeyiz. Yeni öğrendiğimiz şeyler bizi yeniler.
Öğrendiğimiz yeni şeyleri paylaşalım, tartışalım. Düşünce dünyamızdaki yoksulluk gelişmemizin,
sorunları çözmeyi öğrenebilmemizin önündeki en temel engeldir.
Düzenli ve dengeli beslenmeye çalışmalıyız. Bedenimizin stresle mücadelesinde kimyasal dengesini koruyabilmek
ve ona bu mücadelede gerekli olan enerjiyi verebilmek adına doğru şeyleri yemeliyiz. Bu açıdan sağlıklı ve
dengeli beslenme önemlidir. Aşırı yağlı ya da aşırı şekerli yiyecekler bedenin fiziksel dengesini,
metobolizmasını bozabilir.
Alıntı