Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor.
Üye Ol ya da
Giriş YapBizler, biz aşka inananlar hep aynı hatayı yapıyoruz, yeryüzüne inemiyoruz ama sikayetimiz yok göklerde gezinmekten, soyutlardan kurdugumuz dünyamızdan. Her ne kadar aptal aşıkmış gibi birer görüntü çizsek de, tek korkumuz, olsa olsa bizi gökyüzünde kanatsız ucuran sevginin büyüsünün bozulması olurdu. Kimi insanlar sadece dostum olarak kalsın isterim çünkü bunun çizgisi değiştiğinde sevgiliden değil, bir dostumdan olurum. Bana ait olmayan duygular içinde mücadele etmek istemiyorum, kaybetmek istemiyorum dostlarımı. Ama sevgiliyle bir zaman diliminde karşılaşmak Einstein in izafiyet teorisini ispatlamak gibi, sevgiliyi düşünmek sanki daha önce gitmediğin bir yere gitmek gibidir. Gurbet bildiğin yerleri sılaya çevirmektir. Durmadan etrafındakiler ne der acaba deyip kendini dinlersen de dar olur yaşam, mantık ve savunma mekanizması çok güzel bahaneler bulur sana ve onu dinlersen, seni olmadığın şeye bile ikna eder, yüreğine aykırı bir yol tutmayı kabul edersin. Oysa göstermezsen duygularını, vermezsen yüreğindeki sevgiyi o arkadaşlık, o sevgi, o sıcaklık olmazki, yüzyıllar bir insanın farkında olmadan başka birine verdiği yaşam sevinci ve sıcaklığı ile dolu yaşantılarla geçmiştir, kitaplar filmler sadece hayal ürünü müdür? Öyle olsa bile hayaller özlemlerin aynası değil midir? Bir gecenin ortasındaki sessiz dinginlik bir de sabahın erken saatleri, yaşama bir bütün olarak uzaktan bakabildigim iki vakit bunlar. Neden bu cümleler dökülüyor klavyeme bugün diye düsündüm simdi, belki de bir an yaşamın icinde rol almayı bırakıp bu akıntıya dısardan bir göz gibi bakmak istiyorum. Belki de bazen bulundugum herşeyin dısına kacmak istiyorum. "Mola" dedigimde yaşamın icinde ama yasamın uzagında bir yerde verilen bir dinlenme arası geliyor aklıma. Çocuksu bir tavırla istedigim an bedenimin icinden ucup gitmek, istedigim anda da geri dönmek arzusu. Gerçek mekanlarda tutsak olmuş aşkımı hayallere sığdırmak ümidiyle özgürlüğün doruk noktasını yine parmak uçlarımla yakalıyor, yeniden döküyorum içimdeki tüm hislerimi. Hala hiç bir şey olmamış gibi davranacak mısın, yazılarımı okumamış, aşk şarkılarını duymamış gibi yapacak, senin icin akan bu sözcük ırmağına kayıtsız kalacak mısın? Ama benden bekleme, ben bunları yapamam, karanlığımı silen aydınlığa arkamı dönüp yürüyemem. Yağmuru içinde tutabilir mi bulutlar, yüreğimden dökülen sevgi damlaları harfler halinde bu ekrana da düşmeyecek olursa nefessiz kalır buruk sevdam. Nasıl böyle sevdiğimi anlamak istersen ışığı nicin sevdigini sor kendine. Farkettim ki, bazen yasamın güzelliklerine olan tutkumu zayıflamış gibi hissetsem de yüreğimde sevgiliye duyduğum sevgi her zamanki gibi canlı. Duyduğum güzel bir şarkı, yüreğimdeki sevginin etkisiyle, beni sadece önündeki işlerine yoğunlaşmış bir insan görüntüsünden çıkarıp birden duygusallığın sağanağı altına itebiliyor. Halbuki cok iyi bilirim hic bir şarkının beni etkilemedigi zamanları. Şimdi ise bedenimde, dünyamda bir ziyaretci misali bulundugumu hissettigim şu günlerde bile en çok duyumsadığım, farkındalığım seven bir yüreğim olduğu gerçeği ve ben bu gerçeklerden istesem de kaçamam. Gri dünyamdaki gökkuşağını gözden kaçırma riskini göze alamam.