Kütüb-ü Sitte - Hadisler 500 : 536 - Bir diğer rivayette, Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) şöyle demektedir: "Cenâb-ı Hakk'ın şu ayette: "Ey Muhammed! Kadın lar hakkında senden fetva isterler, de ki: "Onlar hakkında fetvayı size Allah veriyor: Bu fetva kendilerine yazılan şeyi vermediğiniz ve kendileriyle evlenmeyi arzuladığınız yetim kadın lara ve bir de zavallı çocuklara ve yetimlere doğrulukla bakmanız hususunda Kitab'ta size okunandır.." (Nisa 127) ayetinde atıfta bulunan bahis, önceki ayettir ki orada şöyle denmektedir: "Eğer velisi olduğunuz mal sahibi yetim kızlarla evlenmekle onlara haksızlık yapmaktan korkarsanız, onlarla değil, hoşunuza giden başka kadın larla iki, iç ve dörde kadar evlenebilirsiniz."
Kütüb-ü Sitte - Hadisler 500 : Hz. Aişe (radıyallahu anha) devamla şunu söyledi: "Sonraki ayette yani, "...kendileriyle evlenmeyi arzuladığınız yetim kadın lara..." (Nisa, 127) ifadesinin geçtiği ayette, Cenab-ı Hakk'ın mevzubahis ettiği arzu, kişinin terbiyesi altında bulunan yetimenin malı ve güzelliği az olması halındeki arzudur. Bu durumda onunla evlenmek istememektedir.
Kütüb-ü Sitte - Hadisler 500 : 537 - Bir başka rivayette "Ey Muhammed! Kadın lar hakkında senden fetva isterler..." (Nisa 127) ayeti ile ilgili Hz. Aişe şu açıklamayı yapar: "Burada sözkonusu edilen, kişinin terbiyesi altında bulunan vemalından kendisine ortak olan yetime kızdır. Adam bu yetime ile evlenmeyi düşünmediği gibi, başkasıyla evlendirip, yabancıyı malına ortak kılmak da istememekte, yetimeyi ortada tutmaktadır. Cenâb-ı Hakk, mezkur ayetle bu durumu yasaklamaktadır."
Kütüb-ü Sitte - Hadisler 500 : Bana cevap vermede acele etmedi. Derken miras âyeti geldi: "(Ey Muhammed!) Senden fetva isterler, de ki: "Allah size ikinci dereceden mirascılar hakkında fetva veriyor: Şayet çocuğu olmayıp bir kız kardeşi bulunan kimse ölürse, bıraktığının yarısı kız kardeşe kalır. Fakat kız kardeşinin çocuğu yoksa, kendisi ona tamamen varis olur. Eğer kız kardeşi kalmışsa, bıraktığının üçte ikisi onlaradır. Eğer mirasçılar erkek ve kadın kardeşlerse, erkeğe, iki kadın ın hissesi kadar vardır. Doğru yoldan saparsınız diye Allah size açıklıyor. Allah her şeyi bilir" (Nisa, 176).
Kütüb-ü Sitte - Hadisler 500 : 542 - Yine Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir kadın iki kızıyla gelerek: "Ey Allah'ın Resûlü, bu iki kız Sâbit İbnu Kays'ın kızlarıdır. Babaları Uhud'da seninle beraber cihâd ederken şihid oldu. Kızların amcası, babalarından kalan malların ve miraslarının tamamını aldı ve kızlara hiçbir şey bırakmadı. Bu hususta ne dersiniz ey Allah'ın Resûlü. Allah'a yemin ederim bunlar malları olmadıkça asla evlenemezler de!" dedi.
Kütüb-ü Sitte - Hadisler 500 : Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Bana kadın ı ve sahibini çağırın!" emretti. Çocukların amcasına: "Babalarından kalan malın üçte ikisini kızlara, sekizde birini kızların annesine ver, geriye kalan da senindir" dedi.
Kütüb-ü Sitte - Hadisler 500 : 544 - İbnu Abbas: "Ey iman edenler! kadın lara zorla mirasçı olmaya kalkmanız size helal değildir. Apaçık hayasızlık etmedikçe onlara verdiğinizin bir kısmını alıp götürmeniz için onları sıkıştırmayın..." (Nisa 19) ayeti hakkında şu açıklamayı yaptı: "Cahiliye devrinde bir erkek ölünce, karısı üzerinden en ziyade onun yakınları hak sahibi idiler: Onlardan biri dilerse onunla evlenir, dilerse kadın ı bir başkasıyla evlendirirlerdi, dilemedikleri takdirde de evlenmesine mâni olurlardı. Erkeğin yakınları bu hususta, kadın ı akrabalarından da çok hak sahibi idiler. Yukarıdaki ayet bu durumla ilgili olarak indi."
Kütüb-ü Sitte - Hadisler 500 : 545 - Ebu Dâvud'da gelen bir diğer rivayette şöyle denir: "Erkek, akrabasının hanımına varis olur, kadın ölünceye veya mehrini kendisine iade edinceye kadar müşkülat çıkarırdı. Cenâb-ı Hakk buna mani oldu ve kadın a uygulanan engeli yasakladı."
Kütüb-ü Sitte - Hadisler 500 : 548 - Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ) validemiz anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü, dedim, erkekler cihâda çıkıyorlar, kadın lar cihâd yapmıyor, biz kadın lara mirasdan da yarım veriliyor." Bunun üzerine Rabb Teâla şu ayeti inzal buyurdu: "Allah'ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyleri özlemeyin. Erkeklere kazandıklarından bir pay, kadın lara da kazandıklarından bir pay vardır. Allah'tan bol nimet isteyin. Doğrusu Allah herşeyi bilir" (Nisa 32).
Kütüb-ü Sitte - Hadisler 500 : Mücahid der ki: "Cenab-ı Hakk şu ayeti de Ümmü Seleme hakkında inzal buyurdu: "Doğrusu erkek ve kadın Müslümanlar, erkek ve kadın mü'minler, boyun eğen erkekler ve kadınlar; doğru sözlü erkekler ve kadın lar, sadaka veren erkekler ve kadın lar, oruç tutan erkekler ve kadın lar, iffetlerini koruyan erkekler ve kadın lar, Allah'ı çok anan erkekler ve kadın lar, işte Allah bunların hepsine mağfiret ve büyük ecir hazırlamıştır" ( Ahzâb 35). Ümmü Seleme Medine'ye hicretle gelen ilk kadın dır."
Kütüb-ü Sitte - Hadisler 500 : 551 - Dâvud İbnu'l-Husayn anlatıyor: Ümmü Sa'd Binti Rebî'ye Kur'ân'dan okuyordum. Bu kadın Hz. Ebu Bekir es-Sıddîk (radıyallahu anh)'in terbiyesinde yetişen bir yetime idi. Ben Nisa suresinin 33. ayetini "vellezîne âkadet eymânukum" diye okuyunca müdahele edereke: "Öyle okuma fakat "vellezîne akadet eymânukum" diye oku. Bu âyet Hz. Ebu Bekir ve oğlu Abdurrahmân hakkında nazil oldu. Oğlu, İslâm'ı kabul etmeyince Hz. Ebu Bekir, ona miras bırakmayacağım diye yemin etmişti. Bilâhare Abdurrahman Müslüman olunca, Cenâb-ı Hakk, mirasdan nasibini ayırması için Hz. Ebu Bekir'e bu âyetle emir buyurdu" dedi.
ütüb-ü Sitte - Hadisler 800 : 836 - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) balı ve tatlı şeyleri severdi. Ayrıca, ikindi namazlarını kıldıktan sonra (hergün) kadın larını teker teker ziyaret eder, her birine yaklaşır (sohbette bulunurdu.) Bu ziyaretlerinin birinde Hz. Hafsa (radıyallahu anhâ)'nın yanına girmişti. Bu defa onun yanında, her zamanki kaldığı mutad müddetten fazla kaldı. Ben bunu kıskanarak sebebini (Resülullah'ın diğer hanımlarından) sordum. Bana: "Yakınlarından bir kadın Hafsa'ya bir okka (Tâif) balı hediye etti, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a ondan şerbet yapıp ikram etmiş olmalı, (o da şerbet hatırına sohbetini biraz uzatmıştır)" dediler. Ben:
Kütüb-ü Sitte - Hadisler 800 : 842 - Ebu Saîd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı dinledim, "Baldırların açılacağı, kendilerinin secdeye dâvet edileceği gün..." (Kalem 42) meâlindeki âyetle ilgili olarakşöyle diyordu: "Rabbimiz baldırını açar, her mü'min erkek ve her mü'mine kadın O'na secde eder. Dünyada iken kendisine riya ve gösteriş olarak secde edenler geri kalırlar. Onlar da secde etmeye kalkarlar, ancak sırtları bükülmeyen yekpâre bir tabakaya dönüşür (ve secde edemezler)."
Kütüb-ü Sitte - Hadisler 800 : Bu açıklama üzerine bir kadın sordu:
Kütüb-ü Sitte - Hadisler 800 : " Ey kadın ! "O gün herkesin kendine yeter derdi vardır" (37. âyet).
Kütüb-ü Sitte - Hadisler 800 : Sonra Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in (bu meseleyi bırakarak) kadın larla ilgili şeylerden bahsetmeye başladığını işitim. Buyurdular ki: "Sizden biri hangi düşünceyle hanımını köle dövercesine dövmeye tevessül eder? Akşam olunca aynı yatakta berâber yatmayacaklar mı?"
Kütüb-ü Sitte - Hadisler 800 : Resûlullah (aleyhissalâtu vessselâm) hastalanmıştı, bir veya iki gece kalkamadı. Bir kadın gelerek:
Kütüb-ü Sitte - Hadisler 800 : " Bu haber, kadın ve erkek her kulun arz üzerinde işlemiş oldukları amellere şâhidlik etmesidir. Her kul için arz: "Şu ayda, şu günde, şu şu işlemi yaptı" diyecektir."
Kütüb-ü Sitte - Hadisler 900 : dediler. Beraberce yürüdük. Fırın gibi bir yere geldik. İçinden birtakım gürültüler, sesler geliyordu. Gördük ki, içinde bir kısım çıplak kadın lar ve erkekler var. Aşağı taraflarından bir alev yükselip onları yalıyordu. Bu alev onlara ulaşınca çığlık koparıyorlardı. Ben yine dayanamayıp:
Kütüb-ü Sitte - Hadisler 900 : - Taşla başı yarılan, o ilk gördüğün adam, Kur'ân'ı atıp reddeden, farz namazlarda uyuyup kılmayan kimsedir. Ensesine kadar yüzünün derileri, burnu, gözü soyulan adam, evinden çıkıp yalanlar uydurup, etrafa yalan saran kimsedir. Fırın gibi bir binanın içinde gördüğün kadın lı erkekli çıplak kimseler, zina yapan erkek ve kadın lardır. Kan nehrinde yüzüp ağzına taş atılan adam fâiz yiyen adamdır. Ateşin yanında durup onu yakan ve etrafında dönen pis manzaralı adam, cehennemin, ateşin bekçisidir. Bahçede gördüğün uzun boylu adam İbrahim (aleyhissalâtu vesselâm)'di. Onun etrafındaki çocuklar ise, fıtrat üzere (bûluğa ermeden) ölen çocuklardır. "