Hoşgeldiniz
Ziyaretçi
. Lütfen
giriş yapın
veya
kayıt olun
.
22 Kasım 2024, 03:35:38
Ana Sayfa
Yardım
Ara
Takvim
Giriş Yap
Kayıt Ol
GüLe SeVDaLi BiR GeNçLiK
»
AŞK VE HAYAT
»
Aşk Yeri
»
Resimli Aşk Şiirleri
»
Sanadır YAR !
Ayrıntılı Konu Bilgileri
Sayfa Başlığı
Konu
: Sanadır YAR !
Mesaj Sayısı
Mesaj Sayısı
: 0 cevap var
Okuma
Gösterim
: 862
Google Özel Arama
« kara sevda
|
Hüzün işgalinde yüreğim »
Yazdır
Sayfa: [
1
]
Aşağı git
Gönderen
Konu: Sanadır YAR ! (Okunma sayısı 862 defa)
0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
Sut@nesi
Özel Üye
İleti: 2090
Rep: +114/-1
Cinsiyet:
Sanadır YAR !
«
:
31 Mayıs 2007, 14:17:11 »
Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor.
Üye Ol
ya da
Giriş Yap
Demir kapılar arkasına sakla beni zaman. Karanlık kuyuları içime doldur. Bütün ağaçlarımı kurtlar kemirmiş, toprak sıvalarım un ufak. Son vaktinde bir bağdayim çöktü çökecek. Tabak taşları çizgi çizgi eğrilmiş bir tepeden bozkırı dinliyorum. Yazgım, bir rüzgarla son bulmak, bir rüzgarla yerle yeksan olmak. Sen hala yalan dokuyorsun gülerek nakış nakış. Kırk yamalı yorgansın işte, kırk umuttan arta kalan. Zaman, bütün ömürlerden daha kalleşsin sen. Bir yağmurda çözülür bütün ilmeklerin, alacalanır bir yağmurda bütün renklerin. Hayata dair her şey yalan, sen kendin bile yalansın zaman...
Sen her zaman haklıydın. İnce eleyip sık dokumadan, her cümleyi sözcük sözcük eşelemeden anlaşabilirdik. Zamanı geldiğinde susabilseydim, kendime “idare et işte ne çıkar” diyebilseydim. Sabır ekmek istemez, su istemez... Biraz sabırlı olabilseydim korukları helva yapacaktı ikimize de sonbahar. Kim öğretti bu kadar cümleyi, kimden öğrendik bu alışılmış bilgiç tavırları bilmiyorum. “O zaman ama ben kendim olamam ki” demeyi hangi şarkıdan ezberledik? “Çok ararsın beni, benim gibisini bir daha bulamazsın” demiştin. Haklı olduğunu anlamak için çok geç kaldım. Biraz daha nazlanırım, katlanırsın, dayanırsın sanmışım. Köprünün altından akıp geçecek kadar su kalmamış. Çaylarım kurumuş, derelerim susmuş, söğütlerim öksüz şimdi.
Az sonra son kum tanesi de düşünce önceden belirlediğim gibi yerimden kalkacağım. Kanepeye uzanıp aklımdaki bütün düşüncelerin yerine rüzgarda salınan geniş çayırları koyacağım. Güneşin altında nazlı nazlı salınan, içine sarı çiçekler serpiştirdiğim çayırları... Eğer sıkılırsam divanımdan aşağı süzülüp düşten çayırıma uzanacağım. Ot kokuları arasından göğün mavisi beni çağıracak. Kardan beyaz, pamuktan daha yumuşak Kasım bulutları geçireceğim üzerimden. İnsan yüzlerine, ağaçlara, arabalara, kuzulara, geyiklere, kuşlara benzeyecekler. Ardından ince, ılık bir yağmur gelecek. İlk damlalar incecik yapraklarda titreyecek, ardından bütün çayır irkilecek. Uzandığım yerde yağmuru karşılayacağım. Her damla yüzüm, ellerim ve çıplak ayaklarımda Kasım, ben sırılsıklam sarhoş olacağım.
Çaresizim, seni kendimden uzak tutmayı başaramıyorum. Beynimi, düşüncelerimi senden uzak tutabilmek için her yolu denedim. Elimde olsa bana seni anımsatan her nesneyi, her biçimi, her rengi, bütün güzel kokuları çelik bir kasaya kilitleyeceğim. Yedi kat çelikten yapılmış, yedi kat yer altı gibi bir kasaya...
Senden sonra, Suların dipsiz karanlıklardan sabahın ilk ışıklarında laciverde boyandığı, mavilere boyandığı zamanları bekledim. Güneşin yükselip denizi gümüş tellerle süslediği, ışığın dalgalarla oynaştığı saatlere kadar bekledim. Mavi kuşakları taptaze, beyazı martı gibi bir kayıkla gelmeni düşledim. Yorgun bir dalganın önünde koşa koşa gelip feneri kucakla istedim, köpük köpüğe... Bütün umutları ardından süpürüp gitmene rağmen, inatla seni bekledim.
Gün doğmadan umutlar tükenmez diyen sözlere inanmak istedim. Kucağında mucizeler getiren, mucizeleri emziren zamana sığındım. Meğer yeni doğan güneşin kollarında mayalansa bile zaman yine de yalanmış. Badanası yüz kat, her beyazı başka ait fener duvarına sırtımı yaslayıp oturdum. Sabah olmadan, tan yeri atmadan.
Ben hala bildiğin gibiyim. Uslanmadım, usanmadım, bildiğin gibi inatçıyım hala... Hala kızdığımda aklıma gelen, en son söylenmesi gereken sözleri söylüyorum, sözünü tutamadım, çenemi tutamadım ah ne kadar pişmanım bilsen… Tüm sözlerimi kilitledim duvarlara gömdüm harç harç… Bütün yanlışların suçunu kendime yüklemekten de vaz geçtim. Ben şuan beynindeki kişi değilim biliyorum, ben benim hala seni çıkarsız seven, bekleyen.Hatalı olduğum, yanlış yaptığım zamanlar senin de çok doğru davranmadığını biliyorum, hatalıydım, hatalıydın…Ama artık çok geç, mutlu olabilirdik, bir yerlerde yanlış yaptık sen de ben de biliyorum. Ah şimdi olmadık zamanlardayım, olmadık mevsimlerde, sende kendimi de yitirmişim bilmeden… Değişen tek şey özlemin…Önceden bekliyordum gelmeni, şimdi gelmeyeceksin biliyorum… Özlemin dağ olacak, deniz olacak, kuduracak dalgaları yüreğimde, paramparça edecek…
Zaman, Ey zaman…Koşarak geç, dört nala geç istersen ömrümün üzerinden. Mevsimleri savur , istersen senelerini yığ yoluma.Madem ki ben O’ nu yitirdim, Madem ki O beni sevmedi hiç… Git durmadan Koş zaman… Koş… Sen elleri kan içinde bir katilsin... Hüzün kadar gerçek, AŞK kadar yalansın...
SANADIR YAR...
Mesajı Paylaş
|
Kayıtlı
Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor.
Üye Ol
ya da
Giriş Yap
Yazdır
Sayfa: [
1
]
Yukarı git
« kara sevda
|
Hüzün işgalinde yüreğim »
Konuyu Paylaş