Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor.
Üye Ol ya da
Giriş YapSana söyleyeceklerim b/aşkaydı Behram. Ağlayan bir Kudüs bıraktıktan sonra bileklerinin çilesine, Diyâr-ı Saadet’e gitme arzusuydu seninle yalınayak, yüreğimde nefes alan.
En had bilmez ağıtımla, konmayacaktım omuzlarına.
Gün batımında alnından öperek günahının eski teceddütle, derin ve sükûn...ama hiç söylenmemiş sözler üzerine yeminle...Bir tan vakti hicrete...İkindi güneşinde Nebevî’de, akşam Mekke’de. Ağlayarak Taif’te, kanayarak vakt-i Mirâc Kudüs’te. Çıkarıp lügâtimde saklı duran tüm sevdaları, keşfedilmemiş kelimelerin bulunamayan ağrısında. Annemin kanaviçe işli duası, babamın vakarıyla...
Ve Mevlâna’nın tennureler eteklerinde söyleşen aşkıyla... Sana söyleyeceklerim başkaydı Behram.
En sessiz şarkılar çığlık çığlığa ağlaşır...Çizilmemiş resimde görmektir murâdımız renklerin her tonunu. Gözlerinden yaş ile akıtırlar yakarışlarını kainatın selameti için çocuklar. Dil edep hâlindedir de büyülü ve güzeldir bakışlar. Haya duyduğu zaman “sus”a eklenir ar, o sebeple “susar”. Güllerdeki çiyi boynuna kolye diye takar sabahlar. Sahralara yakındır yıldızlar. Elif’in esrârında çoğalır tüm kelâmlar ve sonra “zelamnâ enfüsenâ” ile çağlar. Sözün cana kıyma korkusundan kapanır usulca ağızlar. Leylâ bağırırken Mevlâ’yı bulur vahalar.
Bilmem kaç bin asırlık bir rüyâyı doğrulayıp secdeleri öpen alnımla Doğu’nun nevâsında, su’yun çöle gidişini nezaketle izleyerek lâkin avuçlarında hıçkırma arzusuyla
Ateşin İbrahim’e vurulduğu o an’da...
Zekeriya Aleyhisselam’ın sessiz inleyişine şahit olan ağaçta...
Eyüp’ün kendisinden ayrılan çilesine ağlayışıyla.
İsmail’in bıçak altına uzanışına
Zindanlara “medrese-i Yusuf” dedirten sûretin nûruna –ki hâla kuyudadır O, hasetçinin korunda-
Yâkub’un gözlerine sürülen kanla
Balık karnında duyulan feryâdın zikrine vuran damgaya
Yüceliği târih olan ne varsa hepsinin aşkıyla
.... sana söyleyeceklerim başkaydı...
Kendimi hep göremediğim ve hiç görmeyi dilemediğim aynaların sırrında o mücrim ve çocuksu edâyla, usulca kapatarak gözlerini bilmem kaç ummanlık buseyi fedâ etmek isterdim edep bakışlı mâneviyatına.
Vuslat olduğu için sevilen hasret bir hayale dokunsa da hicran kadar güzeldir demeli ve daima en derin çukurlarda boğulan sözlere itibar ederek akan gözyaşlarımı içime gömmeliyim. Ağlama hakkı bile elinden alınmış bir cezalı vasfıyla susarak anlatmaya mahkûm kalırken ebedî
Sana söyleyeceklerim başkaydı Behram.
Aşk’ (ay) dı.
Nuray Alper