Ilginc...Ilginc oldugu kadar da güzel adetler...Ben de senin yazdiklarina bir baska boyut getirmek istiyorum HoFeeZ.
ESKI RAMAZAN'lar...
İslam inanışına göre ramazan ayı hilalin doğuşuyla başlar. Bu nedenle hilalin görülmesi büyük önem taşırdı. Hilali görebilmek için ramazan öncesinde yüksek yerlere , minarelere çıkılırve hilalin doğması beklenirdi. Hilali görüp ramazanın geldiğini söyleyen ve kanıtlayanlara belli bir ücret verilir, davullar çalınıp kandiller yakılarak ramazanın geldiği halka duyurulurdu.
Ramazan ayı geldiğinde herkeste bir heyecan başlar, ramazan ayı ibadetin en yoğun yaşandığı ay olduğu kadar ramazan eğlenceleri ile de özellikle çocukların beklediği özel bir zamandır. Cambazlar , hokkabazlar , macuncular , kağıt helvacılar , karagöz ustaları , meddahlar , ortaoyuncular ramazan ayının arefesinde aranıp bulunur ve ramazan eğlenceleri haftalar önceden ayarlanırdı.
Yaptığım bir karagöz gösterisi sırasında seyirciler karagöz ile birlikte oynuyorlar
Ramazan boyunca devlet önde gelenlerinin ve varlıklı kişilerin konaklarında halka açık iftar sofraları kurulur, sofraya oturanlara diş kirası adı altında armağanlar ya da para verilirdi. Akraba ve dostlar arasında ramazanın ilk haftasında habersiz iftara gitmek bir saygı belirtisi sayılırdı. Daha sonraki günlerde de büyükler, akraba ve dostlar iftara davet edilirdi.
İftardan sonra erkekler dışarı çıkar, özellikle yaz aylarına rastlayan ramazanlarda eski İstanbul'da Fatih, Şehzadebaşı, Laleli, beyazıt, Sultanahmet, Ayasofya, Eyüp, Mahmutpaşa, Sultanselim camisi meydanlarındaki açık hava kahvelerine gidilir, teravi namazına değin burada çubuk, nargile, kahve içilip sohbet edilirdi. Yatsı ezanından sonra teravi namazı için camilere gidilir, namazdan sonra da ramazan şenlikleri yapılan yerler gezilirdi. Ramazan şenlikleri yapılan yerler arasında özellikle Şehzadebaşı'ndaki direklerarası en canlı eğlence merkezlerindendi. Tavukpazarı'ndaki semai kahveleri, Şehzadebaşı'nda sergilenen kukla , Karagöz , ortaoyunu gösterileri , bazı ünlü meddahların devam ettiği kahveler en çok ilgi gören eğlence yerleriydi.
Son yıllarda belediyeler eski ramazan şenlikleri tarzı ramazan eğlenceleri düzenliyorlar ancak tabii ki o eski tadlar artık yok. Ramazan eğlenceleri bir organizatör şirkete veriliyor ve şirket de ucuz olsun da ne olursa olsun düşüncesiyle her sanatın amatörünü buluyor. Bir gazetecimiz bu durumu çok güzel tespit etmiş; "..Kesif sucuk ve kokoreç kokularının sardığı, zevkten ve estetikten yoksun baraka ve çadırların kurulduğu, sekizinci sınıf müzisyen ve komikçilere ozan ve meddah muamelesi yapıldığı bu zoraki ‘Ramazan eğlenceleri’, ‘Direklerarası’ eğlencelerine hiç mi hiç benzemediği gibi eskiyi yaşatma, geleneği ikame etme gayretini de boşa çıkarıyor...
Nerdeee o eski ramazan eğlenceleri , nerdee o eski ramazan şenlikleri , nerdee o eski ramazanlar.. Eskiden ramazan şenlikleri buram buram kültür kokardı, şimdi ise ticaret ve pespayelik...
Sabaha karşı bekçilerin davul eşliğinde okudukları maniler sahuru haber verir, sahur yemeği yendikten sonra yatılırdı. Minareler arasında kurulan mahyalar da onbir ayın sultanının renkli öğelerinden birini oluştururdu.
Eskiden ramazan aylarında iftar topu atılırdı, insanlar iftar vaktini televizyondan öğrenmezdi, onbir ay manken resimleri yayınlayıp ramazan ayında dindar kesilen gazetelere aldanmazdı, fakirlerin evine hiç kimse görmeden yiyecekler götürülür, yapılan iyilikler reklam edilmezdi, insanlar birbirleri ile sohbet eder televizyonun karşısına mıhlanmazlardı, çocuklar babaları ile birlikte teravi namazına gider, namazdan sonra macun , kağıt helva ya da horoz şekeri yenirdi.. Bayram sabahı bayram namazına gidilir dönüşte bayram şekeri alınırdı.. Bayramda el öpmeye gelen çocuklara bir mendil içinde şeker ve harçlık verilirdi.. Ama şimdi her şeyi unuttuk... Aslımızı unuttuk...