*Peygamberimizin Şemail-i Şerifi*
*Kuran ayetlerinin yanı sıra sahabelerden aktarılan açıklamalarda da
Peygamberimiz (sav)'le ilgili pek çok bilgi verilmektedir. Peygamberimiz
(sav)'in ailesiyle ve çevresindeki müminlerle olan ilişkisi, günlük
hayatından detaylar, dış görünümü, görenleri hayran bırakan heybeti (hürmetle
beraber şiddetli heyecan hissini veren hali, azameti), sevdiği yiyecekler,
giyimi ve gülüşü gibi pek çok detay İslam alimleri tarafından "şemail"
kelimesiyle ifade edilir. Şemail kelimesi "şimal"den türemiştir. Bu kelime
"karakter, huy, hal, hareket, davranış ve tavır" gibi anlamlar taşır. Şemail
kelimesi ilk başlarda daha geniş anlamlar içerse de, zaman içinde özelleşmiş
ve Peygamber Efendimizin nasıl bir yaşam sürdüğü ile ilgili detayları ve
kişisel özelliklerini ifade eden bir terime dönüşmüştür. *
*Rabbimizin alemlere üstün kıldığı bu seçkin kulunun karakterine ve
görünüşüne dair aktarılan her bir detay, aynı zamanda onun üstün ahlakının
da bir yansımasıdır. *
* *
* *
* Peygamber Efendimizin Yaratılış Güzellikleri*
* *
*Peygamber Efendimizin Ashabı, bu kutlu insanın dış görünümünün güzelliği,
görenleri hayran bırakan heybetinden nuruna ve duruşundan gülüşüne kadar
Allah'ın onda tecelli ettirdiği çeşitli güzellikler hakkında pek çok detay
aktarmışlardır. Sayıca oldukça kalabalık olan sahabeler, bu güzellikler
hakkında birçok farklı detay vermiş, Peygamber Efendimizle aynı dönemde
yaşamamış olan Müslümanlara Allah'ın Resulünü birçok yönüyle tanıtmışlardır.
Bazı sahabeler onu genel özellikleriyle tarif ederken, diğerleri uzun ve
detaylı anlatımlarda bulunmuşlardır. Bu anlatımlardan bazıları şu
şekildedir:*
* *
* *
* Peygamber Efendimizin dış görünümü ve güzelliği*
* *
*Sahabeleri Peygamberimiz (sav)'in güzelliğini şöyle anlatıyorlardı:*
*"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem çok yakışıklı ve alımlı idi.
Mübarek yüzü ayın on dördündeki dolunay gibi parlardı... Burnu gayet güzel
idi... Gür sakallı, iri gözlü, düz yanaklı idi. Ağzı geniş, dişleri inci gibi
parlaktı... Boynu sanki bir gümüş hüzmesi idi... İki omuzu arası geniş, omuz
kemik başları kalın idi..."*
*Enes b. Malik (ra) anlatıyor:*
*"Resulullah Efendimizin boyu; ne çok uzun, ne de fazla kısa idi. Teni de ne
duru beyaz, ne de koyu esmerdi. Saçları ise ne düz, ne de kıvırcık idi. Kırk
yaşına geldiğinde, Allah Teala O'nu peygamber olarak gönderdi. Peygamber
olduktan sonra, Mekke'de 10 sene, Medine'de de 10 yıl kaldı ve 60 yaşlarında
vefat etti. Bu fani hayata veda ettiklerinde, saçında ve sakalında 20 tel ak
saç yoktu."*
*"Resulullah (sav) beyaz, güzel ve mutedil (yavaş ve mülayim, itidalli)
idiler."*
*Enes b. Malik (ra) anlatıyor:*
* "Peygamber Efendimiz orta boylu idi; uzun da değildi, kısa da değildi; hoş
bir görünüşü vardı. Saçı ise ne kıvırcık, ne de düzdü. Mübarek (İlahi hayrın
bulunduğu şey, bereketlenmiş, çoğalmış, hayırlı, uğurlu) yüzlerinin rengi
ise nurani beyazdı."
*
*Bera b. Azib (ra) anlatıyor:*
*"... Resullullah Efendimizden daha güzel birini görmedim. Omuzlarını döğen
saçları vardı. İki omuz arası genişçe idi. Boyu ise ne kısa idi, ne de
uzundu."*
* Hz. Ali'nin torunlarından İbrahim b. Muhammed (ra) rivayet ediyor: *
*"Dedem Hz. Ali, Peygamber Efendimizi anlatırken Onu şöyle tavsif
(vasıflandırırdı) ederdi:*
*"Peygamber Efendimiz, ne aşırı derecede uzun, ne de kısa idi; O bulunduğu
topluluğun orta boylusu idi. Saçları, ne kıvırcık ne de dümdüzdü; hafifçe
dalgalı idi. Mübarek yüzlerinin rengi kırmızıya çalar şekilde beyaz; gözleri
siyah; kirpikleri sık ve uzun; omuz başları iri yapılı idi... O, insanların en
cömert gönüllüsü, en doğru sözlüsü, en yumuşak tabiatlısı ve en arkadaş
canlısı idi. Kendilerini ansızın görenler, O'nun heybeti karşısında çok
şiddetli heyecanlanırlar; üstün vasıflarını bilerek sohbetinde bulunanlar
ise, O'nu herşeyden çok severlerdi. O'nun üstünlüklerini ve güzelliklerini
tanıtmaya çalışan kimse; Ben, gerek ondan önce, gerek ondan sonra, onun gibi
birisini görmedim, demek suretiyle, O'nu tanıtma hususundaki aczini ve
yetersizliğini itiraf ederdi. Allah'ın salat (dua, Peygamberimize (sav)
yapılan dua, istiğfar, rahmet, namaz) ve selamı O'nun üzerine olsun."*
*Hz. Hasan (ra) naklediyor: *
*"Resulullah Efendimiz, yaradılıştan heybetli ve muhteşemdi. Mübarek yüzü,
dolunay halindeki ayın parlaklığı gibi nur saçardı. Orta boyludan uzun, ince
uzundan kısa idi. Saçları kıvırcık ile düz arası idi; şayet kendiliğinden
ikiye ayrılmışlarsa onları başının iki yanına salar, değilse ayırmazlardı.
Uzattıkları takdirde saçları kulak yumuşaklarını geçerdi. Peygamber
Efendimizin rengi, ezher'ul-levn (pek beyaz ve parlak renk) idi, yani nurani
beyazdı. Alnı açıktı. Kaşları; hilal gibi, gür ve birbirine yakındı.*
*Boynu, saf mermerden meydana gelen heykellerin boynu gibi gümüş
berraklığında idi. Vücudunun bütün azaları birbiri ile uyumlu olup yakışıklı
bir yapıya sahipti..."*
*Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor:*
*"Hazreti Peygamber, gümüşten yaratılmış gibi nurlu beyazdı; saçları da
hafif dalgalı idi."*
*"Efendimiz (sav) beyaza pembe karışık renkte idi. Gözleri siyah, kirpikleri
sık ve uzun idi."*
* "Allah Resulünün alnı geniş olup hilal kaşlıydı, kaşları gürdü. Iki kaşı
arası açık olup, halis bir gümüş gibiydi. Gözleri pek güzel, bebekleri
simsiyahtı. Kirpikleri birbirine geçecek şekilde gürdü... Güldüğünde dişleri
çakan şimşek gibi parıldardı. Iki dudağı da emsalsiz şekilde güzeldi... Sakalı
gürdü. Boynu pek güzeldi, ne uzun ne kısaydı. Boynunun güneş ve rüzgar gören
kısmı altın alaşımlı gümüş ibrik gibi gümüşün beyazlığı ve altının da
kırmızılığını yansıtır şekilde parıldardı... Göğsü genişti, göğsünün düzlüğü
aynayı, beyazlığı da ayı andırırdı... Omuzları genişti... Kol ve pazuları irice
idi. Avuçları ipekten daha yumuşaktı."*
*Peygamber Efendimizin hicret yolculuğu sırasında çadırını ziyaret ettiği
Ümmü Mabed isimli cömertliği, iffeti ve cesareti ile tanınan biri, Peygamber
Efendimizi tanımamıştır. Ancak Peygamberimiz (sav)'i anlatılanlardan tanıyan
kocasına, onu şöyle tarif etmiştir:*
*"Aydın yüzlü ve güzel yaradılışlı idi; zayıf ve ince de değildi. Gözlerinin
siyahı ve beyazı birbirinden iyice ayrılmıştı. Saçı ile kirpik ve bıyıkları
gümrahtı (bol, gür). Sesi kalındı. Sustuğu zaman vakarlı (ağırbaşlılık,
halim ve heybetli oluş), konuştuğu zaman da heybetli idi. Uzaktan
bakıldığında insanların en güzeli ve en sevimlisi görünümündeydi; yakından
bakıldığında da tatlı ve hoş bir görünüşü vardı. Çok tatlı konuşuyordu. Orta
boylu idi; bakan kimse ne kısa ne de uzun olduğunu hissederdi. Üç kişinin
arasında en güzel görüneni ve nur yüzlü olanıydı. Arkadaşları, ortalarına
almış durumda hep onu dinlerler; buyurduğu zaman da hemen buyruğunu yerine
getirirlerdi. Konuşması tok ve kararlı idi."*
*Kendisini görenlerin anlattıklarında da görüldüğü gibi, Peygamber Efendimiz
olağanüstü yakışıklı, görenlerin nefesini kesecek kadar güzel yüzlü ve güzel
endamlı idi. Ayrıca atletik ve son derece etkili bir yapısı vardı ve çok
kuvvetli idi. *
* *
* *
* Peygamberimiz (sav)'in Şemaili *
* *
*Osmanlı döneminin önemli alimlerinden olan Ahmet Cevdet Paşa Peygamber
Efendimizin anlatılan özelliklerini bir özet haline getiren bir çalışma
yapmıştır. Bu çalışması Kısas-ı Enbiya adlı eserinin IV. cüzünde, "Bazı
Evsaf-ı Seniyye-i Muhammediyye" başlığı altında gerçekleşmiştir: *
*"... Mübarek cismi güzel, hep azası mütenasip (uygun, aralarında muntazam bir
nisbet bulunan), endamı gayet matbu, alnı ve göğsü ve iki omuzlarının arası
ve avuçları geniş, boynu uzun ve mevzun (yakışıklı, her bir vasfı ölçülü) ve
gümüş gibi saf, omuzları ve pazuları ve baldırları iri ve kalın, bilekleri
uzun, parmakları uzunca, elleri ve parmakları kalınca idi. Mubarek cildi ise
ipekten yumuşak idi. *
*Kemal-i itidal üzere büyük başlı, hilal kaşlı, çekme burunlu, oval yüzlü
idi. *
*Kirpikleri uzun, gözleri kara ve güzel, büyücek ve iki kaşının arası açık,
fakat kaşları birbirine yakın idi, *
*O Nebiyy-i Mücteba (seçilmiş, kıymetli peygamber), ezherüllevn (rengi
nurlu, parlak) idi; yani ne ak, ne de kara esmer, belki ikisi ortası ve gül
gibi kırmızıya mail (benzer) beyaz ve, nurani ve berrak olup, mübarek
yüzünde nur lemean (parlardı) ederdi. Dişleri, inci gibi abdar (parlak,
sağlam vücutlu) ve tabdar (ışıklı, parlak, büklümlü, kıvrımlı) olup,
söylerken ön dişlerinden nur saçılır; gülerken, fem-i saadeti (saadetli
ağzı), bir latif (mülayim, yumuşak, nazik, güzel) şimşek gibi ziyalar
(ışıklar) saçarak açılır idi... *
*Alem-i bekaya (geride kalanların dünyasını) rihlet (göçmek, ölmek)
buyurduklarında saçı, sakalı henüz ağarmaya başlamış başında biraz ve
sakalında yirmi kadar beyaz var idi. *
*Havassı (duyular) fevkalade kavi (sağlam, kuvvetli) idi. Pek uzaktan işitir
ve kimsenin göremeyeceği mesafeden görür idi. Elhasıl (sözün özü), en
mükemmel ve müstesna surette yaratılmış bir vücud-ı mes'ud (mutlu vücudu) ve
mübarek idi... Onu ansızın gören kimseyi sevgi alırdı ve Onunla ülfet ve
musahabet (sohbetler, konuşup görüşmeler) eyleyen kimse, Ona can ü gönülden
aşık ve mühib olurdu. Ehl-i fazl'a (kerem, ilim sahibi), derecelerine göre
ihtiram (hürmet, saygı) eylerdi. Akrabasına dahi pek ziyade (çok bol,
fazladan) ikram eylerdi. Lakin (ancak) onları, kendilerinden efdal (daha
faziletli, daha layık, daha iyi) olanların üzerine takdim etmezdi. *
*Hizmetkarlarını pek hoş tutardı. Kendisi ne yer ve ne giyerse, onlara dahi
onu yedirir ve onu giydirir idi. *
*Sahi (cömert, eliaçık, herkese iyilik etmek isteyen) ve kerim (herşeyin
iyisi, faydalısı), şefik (şefkatli, esirgeyen, merhametli) ve rahim (rahmet
edici, bağışlayan), şeci (kahraman, yiğit) ve halim (yumuşak huylu, hoş
muamele yapan) idi. Ahd ü va'dinde (söz vermede) sabit, kavlinde (sözünde)
sadık idi. Elhasıl (neticesi)- hüsn-i ahlakça (ahlak güzelliği) ve akl-ü
zekavetçe (keskin anlayışı olan akıl) cümle(bütün, tam) nasa (insanlara)
faik (üstün, üstünde) ve her türlü medh ü senaya (övgüye) layık idi. *
* Yemede, giymede kadar-ı zaruret (yoksulluk derecesinde) ile iktifa
(yetinir) ve ziyadesinden (fazlasından) iba eylerdi (çekinirdi)."*
* *
* *
* Peygamber Efendimizin nübüvvet (peygamberlik) mührü*
* *
*Allah, Hz. Muhammed (sav)'i alemler üzerine seçmiş ve onun "peygamberlerin
sonuncusu" (Ahzab Suresi, 40) olduğunu bildirmiştir. Ondan sonra hiçbir
peygamber gönderilmeyecektir ve Kuran insanlara hidayet rehberi olarak
gönderilen en son kitaptır. Allah, Peygamber Efendimizin bu eşsiz özelliğini
onun mübarek vücudunda bir izle tecelli ettirmiştir. *
*İslami kaynaklarda ve rivayetlerde Peygamber Efendimizin kürek kemikleri
arasında bulunan bu işarete "nübüvvet mührü" ismi verilir. Peygamberimiz
(sav)'in mührüne benzer peygamberlik işaretlerinin diğer peygamberlerde de
olduğu, ancak Peygamberimiz (sav)'inkinin daha farklı olduğu el-Müstedrek
tarafından Vehb b. Münebbih (ra)'den şöyle nakletmiştir:*
*"... Allah hiçbir peygamber göndermemiştir ki, onun sağ elinde Peygamberlik
beni (şamet'ün-nübüvve) olmamış olsun. Ancak bizim Peygamberimiz Muhammed
Aleyhisselam bunun istisnasını teşkil etmektedir. Zira Onun peygamberlik
beni, (sağ elinde değil) kürek kemikleri arasındadır. Peygamberimiz bu durum
sorulunca: "Kürek kemiklerim arasında bulunan bu ben, benden önceki
Peygamberlerin beni gibidir..." demiştir." *
*Cabir b. Semüre (ra) anlatıyor:*
*"Ben Resulullah Efendimizin kürek kemikleri arasında bulunan nübüvvet
mührünü gördüm. O, güvercin yumurtası büyüklüğünde kırmızımtırak bir yumru
idi."*
*Hz. Ali'nin torunlarından İbrahim b. Muhammed (ra) naklediyor:*
*"Dedem Hz. Ali, Peygamber Efendimizin vasıflarını anlatırken, Resulullah'ın
Hilyesi (güzel sıfatlar, süs, zinet, cevher, güzel yüz, suret, görünüş)
hakkındaki hadisi bütün uzunluğu ile zikreder ve:*
*"Kürek kemikleri arasında nübüvvet mührü vardı. Ve O, peygamberlerin
sonuncusudur" derdi.*
*Ebu Nadre (ra) anlatıyor:*
*"Ashabdan Ebu Said el-Hudri'ye Resulullah Efendimizin peygamberlik mührünün
nasıl bir şey olduğunu sordum. Mübarek sırtlarında gül tomurcuğu gibi bir et
parçası olduğunu söyledi."*
*"İki küreği arasında peygamberlik mührü yer alıyordu. Bu mühür sağ omzuna
daha yakındı."*
*Muhammed b. Müsenna, Muhammed b. Hazm, Şu'be Simak (ra)'dan: *
*"Cabir İbn-i Semure'nin şöyle dediğini duydum: Resulullah (sav)'in sırtında
mühür gördüm: güvercin yumurtası gibi idi."*
* *
* *
* Peygamber Efendimizin saçı*
* *
*Peygamber Efendimizin saçının uzunluğu ile ilgili farklı tarifler vardır.
Tarifler arasında böyle bir farklılık olması ise doğaldır, çünkü bu
bilgileri aktaranlar Peygamber Efendimizi farklı zamanlarda gördükleri için,
saçının uzunluğu da farklı olmuş olabilir. Ancak bu tariflerden anlaşılan
Peygamberimiz (sav) saçını en kısa kulağı hizasında, en fazla ise omuzlarına
kadar uzatmıştır.*
*Enes b. Malik (ra) anlatıyor:*
*"Hazreti Peygamberin saçları, kulaklarının orta hizasına kadar uzamıştı."*
*Hazreti Aişe (ra) validemiz anlatıyor:*
*"Resulullah'ın mübarek saçları, kulakları ile omuzları arasındaydı.
Allah'ın selat ve selamı üzerine olsun."*
*Bera b. Azib (ra) anlatıyor:*
*"Peygamber Efendimiz orta boylu idi. Omuzları da genişçeydi. Saçları ise,
kulak yumuşaklarına değerdi."*
*Ebu Talib'in kızı ümmü Hani (ra) anlatıyor:*
*"Resulullah Efendimiz Mekke'ye geldiklerinde evimizi teşrif etmişlerdi. Bu
sırada mübarek başları dört belikli (örgülü) idi." *
* *
* *
* Peygamberimiz (sav)'in saç ve sakal bakımı*
* *
*Peygamber Efendimiz temizliğe çok önem verdiği için, saç ve sakal bakımına
da önem vermişlerdir. Bazı kaynaklarda onun yanında daima tarak, ayna,
misvak, kürdan, makas, sürmedan gibi eşyalar bulundurduğu
bildirilmektedir.Peygamberimiz (sav) ashabına da aynı tavsiyelerde
bulunmuş ve "Kim
saç bırakmışsa, onun bakımına dikkat etsin" şeklinde buyurmuşlardır.
Peygamberimiz (sav)'in saç ve sakalı ile ilgili diğer aktarılanlar şu
şekildedir:*
*Hz. Adda İbn Halid'den (ra):*
*"Mübarek sakalı gayet güzeldi."*
*Hz. Aişe (ra) validemiz anlatıyor:*
*"Resul-i Ekrem (sas)... saçlarını tarayıp yağladığında..."*
*Simak b. Harb (ra) aktarıyor:*
*"Cabir b. Semüre'den işittim. Ona, Hazreti Peygamberin saçlarının ağarma
durumu sorulmuştu. O da: Mübarek başlarını yağladıkları zaman saçlarının akı
gözle farkedilmez; fakat başlarına yağ sürmedikleri anlarda beyazları
görünürdü" dedi. *
*Peygamberimiz (sav), dış görünümüne ve temizliğine verdiği önemle,
müminlere güzel bir örnek olmuştur. Bir rivayette Peygamber Efendimizin bu
konudaki tavrı şöyle belirtilir:*
*"Bir gün Peygamber (sav) sahabelerinin yanına çıkacağı zaman küpteki suya
bakarak sarığını ve sakalını düzeltti ve şöyle dedi: 'Allah kardeşlerinin
yanlarına çıkarken kulunun kardeşleri için süslenmesini sever.'
*
* *
* *
* Peygamber Efendimizin giyim tarzı*
* *
*Peygamberimiz (sav)'in giyimi hakkında da sahabeler pek çok detay
aktarmışlardır. Bunun yanı sıra Peygamber Efendimizin müminlere nasıl
giyinmeleri gerektiğiyle ilgili olarak tavsiyeleri de onun bu konuya verdiği
önemi ortaya koymaktadır. Örneğin Peygamber Efendimiz hadis-i şeriflerinde
şöyle buyurmuştur:*
*"Allah güzeldir, güzelliği sever, güzel giyinmek kibir değildir, kibir
(mazhar olduğun nimeti kendinden bilip) hakkı reddetmek, halkı hakir
görmektir."*
*"Allah güzeldir, güzeli sever ve kuluna verdiği nimetin eserini üzerinde
görmekten hoşlanır."*
*Peygamber Efendimizin torunu Hz. Hasan, onun giyim konusu hakkındaki
görüşünü şöyle ifade etmiştir:*
*"Peygamber Efendimiz bize elde ettiğimizin en iyisini giymemizi ve
bulabildiğimiz en hoş kokuları sürmemizi emrederdi."*
*Bu konudaki Peygamberimiz (sav)'in bir başka hadisi de şu şekildedir: *
*"Ey müminler! Gönlünüzce yiyiniz, içiniz, giyininiz ve Allah yolunda sarf
ediniz. Ancak, israfa veya kibir ve gurura kaçmayınız.*
*Peygamber Efendimiz ashabından biri dış görünümüne önem vermediğinde veya
bakımsız olduğunda onu da hemen uyarırdı. Bu konuya ait bir rivayeti Ebu'l
Havas (ra), babasından şöyle nakletmektedir:*
*Üzerimde adi bir elbise olduğu halde Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın
yanına gelmiştim. Bana:*
*"Senin malın yok mu?" diye sordu. *
*"Evet var" cevabıma:*
*"Hangi çeşit maldan?" sorusunu yöneltti.*
*"Her çeşit maldan Allah bana vermiştir" demem üzerine:*
*"Öyle ise Allah Teala Hazretleri sana bir mal verdiği vakit Allah'ın
verdiği bu nimetin eseri ve fazileti senin üzerinde görülmelidir"
buyurdular.*
*Buna benzer bir başka olayı ise Hz. Cabir (ra) şöyle aktarmıştır:*
*Resulullah aleyhissalatu vesselam, binek hayvanlarımızı güden bir adamımızı
gördü. Üzerinde eskimiş iki parçalı giysi vardı.*
*"Onun bu eskilerden başka giyeceği yok mu?" diye buyurdular. "Evet var"
dedim. "Çamaşır torbasında iki giysisi daha var. Ben onları giydirmiştim."*
*"Öyleyse çağır onu da, bunları giysin" diye emrettiler. (çağırdım, emr-i
Nebeviyi söyledim.), o da onları giyindi. Geri gitmek üzere dönünce,
Resulullah aleyhissalatu vesselam:*
*"Nesi var da bu yenileri giymiyor? Bu daha hoş değil mi?" diye buyurdular.*
*Peygamberimiz (sav)'in giyim tarzı ile ilgili sahabelerin aktardığı
bilgilerden bazıları ise şunlardır:*
*İbnu Abbas (ra) anlatıyor:*
*Ben Resulullah aleyhissalatu vesselam üzerinde mümkün olan en güzel
elbiseyi gördüm."*
*Ümmü Seleme (ra) anlatıyor:*
*"Peygamber Efendimizin en çok sevdikleri elbise çeşidi, gömlek (kamis)
idi."*
*Ashabdan Kurre (ra) anlatıyor:*
*"Ben, biat eylemek üzere, Müzeyne kabilesinden bir grup insanla birlikte
Resulullah Efendimizin huzurlarına çıktım. Peygamber Efendimizin
gömleklerinin yakası düğmesiz olduğundan..."*
*Enes b. Malik (ra) anlatıyor:*
*"Peygamber Efendimiz, giydikleri elbiseler içerisinde, Hibere-i Yemani'yi
çok severlerdi"(Hibere, Yemen'de dokunan pamuktan yapılan, kırmızı çubuklu
yeşil bir kumaştır. Eskilerin "alaca" dedikleri desenli kumaşlar için
kullanılan bir tabirdir. Bu da kumaşın düz değil desenli olduğunu ve birkaç
renkten oluştuğunu gösterir.)*
*El-Bera b. Azib (ra) anlatıyor:*
*"Kırmızı desenli elbisenin, Peygamber Efendimiz kadar bir başkasına
yakıştığını görmedim. Bu kıyafetle Resulullah (sav)'ı gördüğümde, mübarek
saçları, omuzlarına değecek kadar sarkmıştı."*
*Semüre b. Cündüb (ra) rivayet ediyor:*
*"Hazreti Peygamber: "Beyaz elbise giyiniz. Zira o, son derece temiz ve
hoştur" buyurmuşlardır"*
*Hz. Aişe (ra) anlatıyor:*
*"Resulullah Efendimiz, bir sabah vakti, üstlerinde siyah yünden dokunmuş
bir izar (peştemal, futa, göğüsten aşağı örtülen elbiseler) olduğu halde,
evlerinden dışarı çıkmışlardı."*
* *
* *
* Peygamber Efendimizin dış kıyafetleri *
* *
*Eşa's b. Süleyn (ra) anlatıyor:*
*"Bana halam anlattı. Ona da amcası anlatmış. Halamın amcası demişti ki: Bir
gün Medine sokaklarında izarımı sürüyerek yürüyordum. Bu sırada arkamdan bir
ses işittim: "İzarını yukarı kaldır. Zira izarın yerde sürünmemesi, onun
daha temiz kalmasını ve uzun müddet dayanmasını sağlar" diyordu. Arkama
dönüp baktığımda bu sözleri söyleyenin Resulullah Efendimiz olduğunu
gördüm."*
*Seleme b. El-Ekva'dan (ra):*
*"Hz. Osman, uzunluğu bacaklarının yarısına kadar ulaşan bir izar giyer ve
"Arkadaşımın (sahibi), yani Resulullah (sav)'ın izarları da aynen böyleydi"
derdi.*
* *
* *
* Peygamber Efendimizin yüzüğü ve mührü*
* *
*Enes b. Malik (ra) anlatıyor:*
*"Peygamber Efendimizin Mühr-i Şerifleri (şerefli, mübarek mühür) gümüşten
yapılmıştı. Kaşı ise Habeş taşındandı. *
*Resulullah Efendimiz yabancı devlet reislerine mektup yazmak isteyince, bir
mühür yüzük yapılmasını buyurdu.*
*"Peygamber Efendimizin parmağındaki yüzüğün parıltısı hala gözümün önünde
duruyor". *
*"Peygamber Efendimizin Mühr-i Şeriflerinin kaşına, üç satır halinde,
"Muhammed Resulullah" ibaresi kazınmıştı. Birinci satırda "Muhammed", ikinci
satırda "Resul", üçüncü satırda da "Allah" kelimeleri yer alıyordu."*
* *
* *
* Peygamber Efendimizin yürüyüş şekli*
* *
*Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor:*
*"Ben Resulullah Efendimizden daha güzel birisini görmedim; sanki güneş,
onun mübarek yüzünde devrediyor gibiydi. Peygamber Efendimizden daha hızlı
yürüyen birisini de görmedim; yürürken adeta yeryüzü ayakları altında
dürülürdü. Bizler, arkalarından giderken, geri kalmamak için büyük çaba
harcardık."*
*Hz. Ali'nin torunlarından İbrahim b. Muhammed (ra), "Dedem Hz. Ali,
Resulullah Efendimizi tanıtırken şöyle derdi: "Resulullah Efendimiz,
yürürken, adeta yokuş aşağı inercesine, ayaklarını sertçe
kaldırırlardı"diyerek, Peygamberimiz (sav)'in rahat bir yürüyüşü
olduğunu belirtmiştir.
*
*Hz. Yezid İbni Mirsad (ra) ise şöyle demiştir:*
*"Yürüdüğü zaman vakarlı fakat hızlı giderdi. Yanındakiler ona yetişemezdi."
*
*Hz. Ebu Atabe (ra)'den:*
*"Yürürken kuvvetli adımlarla yürürdü."*
*"... Yürürken, ayaklarını yerden biraz kaldırıp önlerine hafif eğilerek
yürürlerdi. Ayaklarını ses çıkarıp toz kaldıracak şekilde yere sert
vurmazlar; adımlarını uzun ve seri atmakla birlikte sukunet ve vekar üzere
yürürlerdi. Yürürken, sanki meyilli ve engebeli bir yerden iniyor görünümünü
arzederdi. Bir tarafa dönüp baktıklarında, bütün vücudları ile birlikte
dönerlerdi. Rastgele sağa sola bakmazlardı. Yere bakışları, göğe
bakışlarından daha çoktu. Çoğunlukla göz ucu ile bakarlardı. Ashabı ile
birlikte yürürken, onları öne geçirir kendileri arkada yürürlerdi. Yolda
karşılaştığı kimselere, onlardan önce hemen selam verirdi."*
*"Hep harekatı mutedil idi. Bir yere azimetinde (Yola çıkmak, gitmek) acele
ve sağ ve sola meyletmeyip, kemal-i vekar (ağırbaşlılığın olgunluğu) ile
doğru yoluna gider ve fakat sür'at (hızlı) ve sühulet (kolaylıkla) ile yürür
idi. Şöyle ki; adeta yürür gibi görünür, lakin yanında gidenler, sür'at ile
yürüdükleri halde geri kalırlar idi."*
* *
* *
* Peygamber Efendimizin oturuş tarzı*
* *
*Kayle binti Mahreme (ra) anlatıyor:*
*"Resulullah (sav)'i sonsuz bir mahviyet (alçak gönüllülük, tevazu) ve
tevazu içinde otururken görünce, heybetinden vücudum titremeye başladı."*
*Cabir b. Semüre (ra):*
*"Ben Peygamber Efendimizi, sol tarafına konmuş bir yastığa dayanmış
vaziyette gördüm."*
* *
* *
* Peygamber Efendimizin konuşma şekli*
* *
*Peygamber Efendimiz etkileyici üslubu, hikmetli ve keskin hitabıyla tanınan
bir insandı. Onun tebliği insanlar üzerinde çok büyük bir etki oluşturur,
sohbetinden herkes çok büyük bir zevk alırdı. Sahabelerden bizlere aktarılan
çeşitli rivayetler de onun bu özelliğini ortaya koyar. Bu konuda bazı
aktarımlar şu şekildedir:*
*Allah Resulü insanların en beliğ (belagatli kimse, meramını tamamen,
noksansız ve güzel sözlerle anlatmaya muktedir olan. Kafi derecede olan.
Yeter olan), en düzgün konuşanı ve en tatlı sözlü olanıydı (ağzından ballar
akıyordu)! O, şöyle diyordu: "Ben Arabın en fasihiyim (Hatasız olarak
söyleyen. Açık ve güzel konuşan)."*
*Hz. Aişe (ra), Resulullah (sav)'in sözlerini şöyle tarif eder:*
*"O, sizlerin konuştuğunuz gibi lafları çabuk çabuk ve peş peşe sıralamazdı,
sözleri az ve özdü. Halbuki sizler cümleleri birbirine ekleyip
duruyorsunuz."*
*"Allah Resülü çok veciz (kısa, öz, az sözle çok mana ifadesi) konuşurdu.
Böyle konuşmasını kendisine Allah katından Cebrail getirmişti. Kısa cümleler
içinde bütün maksadını yansıtırdı. Veciz sözlü cümleler söylerdi, sözlerinde
ne fazlalık ne de eksiklik bulunurdu. Kelimeleri bir ahenk içinde birbirini
izler, sözcükleri arasında duraklar ve böylece dinleyenleri sözlerini
belleyip ezberlerlerdi. Sesi gürdü ve tatlıydı. Gerektiğinde konuşurdu, kötü
laflar etmezdi. Hiddetli ve hiddetsiz anlarında (nefsi için değil, Allah'ın
rızası için) hep hakkı söylerdi."*
*"Güzel olmayan laflar edenlerden yüz çevirirdi. Hoşlanmadığı, çirkin
saydığı bir sözü konuşmak zorunda kaldığında onu kinaye yoluyla ifade
buyururdu.*
*Kendisi sustuğunda huzurdakiler konuşurdu. Katında tartışma yapılmazdı.*
*Sahabelerinin yüzlerine karşı son derece güler ve gülümserdi, onların
konuştuklarını beğenir, dikkatle dinler, kendisini onlardan biri sayardı.*
*Hz. Aişe (ra) anlatıyor:*
*"Mübarek kelamları seçkindi. Her işiten onu anlardı."*
*Hz. Ebu Umame (ra)'den:*
*"İnsanların en güleç yüzlüsü ve hoşcanlısı idiler."
*
*Hz. Enes (ra) şunu bildirmiştir:*
*"Efendimiz (sav) halkın en latifecisi(hoş söz, şaka, mizah, söz ile
iltifat) idi."*
* *
* *
* Peygamber Efendimizin güzel kokusu*
* *
*Peygamber Efendimiz temizliğe çok önem verirdi. Kendisi sürekli mis gibi,
tertemiz, hoş ve güzel kokar, Müslümanlara da temizliği tavsiye ederdi.
Sahabelerden rivayet edilen bilgilerde Peygamberimiz (sav)'in bu güzel
özelliği hakkında detaylar aktarılmaktadır. Bunlardan bazıları şu
şekildedir:*
*Enes b. Malik (ra) şöyle ifade etmektedir:*
*"Resulullah Efendimiz Medine sokaklarının birinden geçtiğinde O'nun misk
gibi kokusu hemen sezildiğinden, halk o yoldan Hazreti Peygamberin geçtiğini
söylerlerdi. Bizler, Peygamber Efendimizin gelişini, kokusunun güzelliğinden
anlardık."*
*İbn-i Ebi Adi, Humeyd, Enes (ra)'den:*
*Resulullah (sav)ın elinden daha yumuşak ne bir yün kumaşı, ne de bir ipeğe
(hayatımda) dokunmadım. Resulullah (sav)'in kokusundan daha güzel (kokan)
bir kokuyu da koklamadım.*
*Muaz b. Hişam (ra), babasından, Katade, Enes'den şöyle rivayet etmiştir:*
*"Resulullah (sav) güzel kokusu ile tanınırdı. Resulullah (sav) güzel idi.
Kokusu da hoş idi. Bununla beraber kokuyu severdi." *
*"Cismi nazif (temiz), kokusu latif (hoş) idi. Koku sürünsün sürünmesin,
teni en güzel kokulardan ala kokardı. Bir kimse onunla musafaha (el
sıkışmak, tokalaşmak, muhabbetini, arkadaşlığını, sevgisini izhar etmek)
etse, bütün gün onun rayiha-i tayyibesini (temiz kokusunu) duyardı ve
mübarek eliyle bir çocuğun başını meshetse, rahiya-i tayyibesiyle (temiz
kokusuyla) o çocuk, sair (diğer) çocuklar arasında malum (bilinirdi) olur
idi."*
* *
* *
* Peygamber Efendimizin sevdiği yemekler*
* *
*"Çok sıcak yemeği sevmezdi."*
*"En çok hoşlandığı yiyecek etti."*
*"Kabağı çok severdi."
*
*"Avlanan kuş etlerini yerdi."*
*"Hurmalardan Acve hurmasını severdi."*
*Hz. Aişe (ra) Peygamberimiz (sav)'in sevdiği yiyeceklerle ilgili şunları
söylemiştir:*
*"Tatlı ve balı severlerdi."*
*"Hazreti Peygamberin katık olarak yediği yemeklerin bir kısmı şöyle
sıralanabilir: Koyunun ön kolu ve sırt eti, pirzola, kebap, tavuk, toy kuşu,
et çorbası, tirit, kabak, zeytinyağı, çökelek, kavun, helva, bal, hurma,
pazı, anber balığı..." *
*Hz. Aişe (ra) ek olarak şunları bildirmiştir:*
*"Kavun, karpuzu yaş hurma ile yerlerdi."
*
*Hz. Cabir (ra)'den: *
*"Taze hurma ve kavun çok yerlerdi ve 'bunlar güzel meyvedir' derlerdi."
*
*"Hiçbir zaman bir yemeği yermemiştir. Hoşuna giderse yer gitmezse yemezdi.
Hoşlanmadığında da bir başkasına kötülemezdi." *
* Peygamber Efendimizin sevdiği bazı yiyecekler için söylediği sözlerden bir
kısmı ise şöyledir:*
*"Etin en güzel yeri sırt etidir."
*
*"Sirke ne güzel katıktır"*
*"Mantar kudret helvasıdır."
*
*"Sinameki ve sennut (tereyağ tulumuna konulan bal) yemeye devam ediniz.
Çünkü bu iki şeyde samdan (ölümden) başka her hastalıktan şüphesiz şifa
vardır." *
*"Zeytinyağını yiyiniz ve kullanınız. Çünkü bu yağ mübarektir."*
* *
* Peygamber Efendimizin sevdiği içecekler*
* *
*Hz. Aişe (ra) bildiriyor:*
*"Şerbetlerin içinde tatlı ve soğuk olanını severlerdi.*
*Peygamber Efendimiz bal şerbeti, hurma ve kuru üzüm şırası gibi içecekleri
severlerdi.*
*Peygamber Efendimizin en çok sevdiği içecek, soğuk tatlı şerbetlerdi."*
*Şerbetlerin içinde en çok bal şerbetini severdi.*
*İçilecek şeylerde en çok sütü severlerdi.*
*Peygamberimiz (sav) süt için şöyle buyurmuşlardır:*
*"Allah bir kimseye yemek yedirdiği zaman o kimse, 'Allah'ım Bize bu yemeği
bereketli kıl ve bize bundan hayırlı rızık ver' diye dua etsin. Allah bir
kimseye bir miktar süt içirdiği zaman da o kimse, 'Allah'ım bize bu sütü
bereketli kıl ve bize daha çok süt ver' diye dua etsin. Çünkü yiyeceğin ve
içeceğin yerini tutan sütten başka bir şeyi bilmiyorum."*
* *
* Peygamberimiz (sav)'in su için söyledikleri*
* *
*Peygamberimiz (sav) özellikle yolculuklar sırasında ashabına su
dağıttırırdı. Örneğin bir yolculuğu sırasında, bir yerde durmuş ve
yanındakilerden su istemiştir. Elini ve yüzünü yıkadıktan sonra, sudan içmiş
ve yanındaki sahabelerine de "Siz de yüzünüze, boynunuza bir miktarını
dökün" demiştir. *
*Resulullah (sav) su içtikten sonra şöyle dua etmiştir:*
*"Rahmetiyle suyu tatlı olarak yaratan, acı ve tuzlu yaratmayan Allah'a hamd
olsun."*
*Resulullah (sav) bir başka sözünde ise su için şöyle buyurmuştur: *
*"Allah suyu temizleyici olarak yarattı. Tadını veya rengini veya kokusunu
değiştiren maddeler dışında hiçbir nesne onu pislemez."*
* *
* *
* Peygamber Efendimizin Güzel Huylarından Bazıları*
* *
*Hüccet-ul İslam olarak bilinen İmam Gazali; Tirmizi, Taberani, Buhari,
Müslim, İmam Ahmed, Ebu Davud, İbni Mace gibi büyük İslam alimlerinden
derleyerek, Peygamber Efendimizin güzel huylarından bazılarını şöyle
özetlemiştir:*
*"Resulullah insanların en yumuşak huylusu, en yiğidi, en adili ve en
namuslusu idi. O, insanların en cömerti idi. Allah'ın kendisine
verdiklerinden hurma, arpa ne olursa olsun yalnız senelik yiyeceğini
ayırırdı, geri kalanını Allah yolunda harcardı. Kendisinde bulunan bir şey
istendiğinde verirdi. *
*O haya olarak da insanların en mükemmeliydi. Rabbi için kızar, şahsı için
öfkelenmezdi. *
*Kendisi veya sahabeleri zarar görse bile hakkı uygulardı. *
*Allah Rasulü insanların en alçak gönüllüsü, lafı uzatmadan en beliğ
konuşanı, en güler yüzlüsüydü. Dünya işlerinden hiçbir şey kendisini
endişeye düşürmezdi.*
*Medine'nin öbür ucundaki hastaları ziyarete gider, güzel kokudan hoşlanır,
pis kokulardan tiksinirdi. Fakirlerle oturur, yoksullarla yerdi. Kimseye
kaba davranmazdı, kendisine özür beyan edenin özrünü kabul ederdi. Latife
yapar idi ama hakkı söylerdi. *
*Mübah oyunları gördüğünde men etmezdi, hanımlarıyla yarış yapardı.
Zavallıları yoksulluklarından dolayı horlamaz, zengine de varlığından dolayı
saygı göstermezdi, onu da bunu da Allah'a eşit olarak çağırırdı. Allah Teala
üstün huyu ve mükemmel siyaseti onda birleştirmişti...*
*Allah Teala ahlakın bütün güzelliklerini, iyi yolları, öncekilerin ve
sonrakilerin başlarından geçmiş ve geçecek hadiselerin haberlerini, ahirette
kurtuluşa ve saadete erdirecek hususları, dünyada gıpta edilip peşinden
gidilecek ve gidilmeyecek herşeyi ona öğretmişti.*
*Allah Teala, onun buyruklarına itaat ve hareketlerinde kendisinin izinden
gitmeye bizleri muvaffak kılsın."*
alıntı