Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor.
Üye Ol ya da
Giriş YapPelvik Konjesyon Sendromu (PKS), kronik pelvik ağrı nedenlerinden birisi iken, kronik pelvik ağrı ise milyonlarca kadının, günlük yaşam ve ilişkilerini olumsuz olarak etkileyen bir durumdur. Medikal yada cerrahi tedavi gerektirecek kadar ciddi, 6 aydan uzun süren, kronik non-siklik pelvik ağrı olarak tanımlanan bu sendrom, kadınların yaklaşık olarak yüzde 40’ında hayatlarında en az bir kere görülmektedir.
Pelvik Konjesyon Sendromu Risk Faktörleri, Gebelikle İlişkisi ve Belirtileri
Çevresel faktörlerin yanında birçok tıbbi rahatsızlık da Pelvik Konjesyon Sendromu riskini artırmaktadır. Bu rahatsızlıkları; önceki pelvik cerrahi girişimler, östrojen tedavisi, obezite, damar iltihabı, ağır kaldırma, uzun süreli ayakta durma gerektiren meslekler, nutcracker sendromu, may thurner sendromu, vena kava inferior trombozu, endometriyozis, fibroidler ve cerrahi veya enfeksiyonlar sonrası yapışıklıklar olarak sıralayabiliriz. Ancak asıl tetikleyicilerden biri gebeliktir.
Gebelik sırasında pelvik toplardamar kapasitesi %60 oranında artmaktadır. Bunun en önemli nedeni ise rahim ve içerisinde bulunan bebeğin toplardamar üzerine olan mekanik baskısıdır. Bunun yanında rahim pozisyonunun kilo alımı ile değişmesi ve bu durumun yumurtalık toplardamarlarında konjesyona (kan göllenmesi) neden olmasıdır. Ayrıca gebelik dönemimde artan ve damar genişletici etkileri olan progesteron hormonu da bu sendromun başlıca nedenlerindendir.
En sık görülen semptom ise pelvik ağrıdır. Sık tekrarlayan, 6 aydan uzun süren bu non siklik alt karın ağrısı hastaların çoğunda, özellikle oturma, ayakta durma, veya gün sonunda daha da kötüleşir. Bazı hastalarda; cinsel birleşme sırasında veya hemen sonrasında ortaya çıkan ağrı, azımsanmayacak bir hasta grubunda ise adet öncesi veya sırasında görülebilir. Bunun yanında karın veya pelvis bölgesinde hassasiyet, vajinal akıntı, ağrılı adet görme, vulva bölgesinde şişme ve dolgunluk olması, bel bölgesinde ağrı, sık, sık idrara çıkma, hemoroid, vulva – vajen bölgesi ile kasık bölgesinde varis de görülebilen belirtilerdendir.
Pelvik Konjesyon Sendromu Tanısı ve Tedavisi Nasıldır?
PKS tanısı, vulva veya vajen bölgesinde belirgin variköz damar genişlemeleri bulunan, şiddetli alt karın ağrısı çeken hastalarda fiziki muayene ile konulabilmektedir. Bunun yanında pelvik ultrasonografi, Manyetik Rezonans Venografi (MRV), bilgisayarlı tomografi (BT) ilk kullanılan yöntemlerken, klinik şüphenin fazla olduğu ancak teşhisin tam olarak konulamadığı durumlarda ise tanısal (diagnostik) venografi en önemli tanı yöntemidir.
Yakın zamana kadar teşhisindeki zorluklar ve nedenlerinin tam olarak anlaşılamamasına bağlı olarak etkili şekilde tedavisi yapılamayan PKS, yakın dönemde kronik pelvik ağrı ve yumurtalık ile rahim varisleri arasında bir bağlantının olduğunun gösterilmesi ile önemli aşama kaydetti. Günümüzde, pelvik konjesyon sendromu tedavisinde kullanılan yöntemler üç başlık altında incelenebilir. Tıbbi tedavi; psikoterapi, hormon yapısındaki ilaçlar ve hormon replasman tedavisi, dihidroergotamin ve steroid yapıda olmayan ağrı kesicileri içermektedir.
Cerrahi tedavi ise yumurtalık toplardamarlarının kesilmesi veya bağlanması ile
rahimin (uterus) tek başına veya yumurtalıklar (over) ile beraber çıkarılması operasyonlarını kapsamaktadır. Bunlara ek olarak girişimsel tedavi başlığında ise venografi eşliğinde mikrokateter yardımıyla pelvik venlerin embolizasyonu ve vulvar ve vaginal varislerin sklerozan ajanlarla kapatılması yer almaktadır.
Ancak pelvik konjesyon sendromunda son yıllarda en sık tercih edilen tedavi yöntemi Transkateter Pelvik Ven (toplardamar) Embolizasyonudur. Genellikle, PKS hastalarına uygulanan tıbbi tedavinin başarısız olması halinde uygulanan bu yöntemin uygulanmasında, kasık veya boyun toplardamarı kullanılmaktadır. Bu yolla, toplardamar içerisine yerleştirilen ince tel üzerinden gönderilen guiding katater yardımıyla sol ve/veya sağ yumurtalık toplardamarlarına sklerozan madde, yapıştırıcı, emilebilir jelatin, vasküler tıkaç ve OnyxR embolizasyon yerleştirilerek rahim varisleri kapatılır. Pelvik venöz embolizasyon işleminin teknik başarısı %99, tekrarlama oranı ise %6’in altındadır.
Doç. Dr. Mert Dumantepe
Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı