Müvâlât akdi şöyle yazılır:
Şahitler, şöyle şehâdet ettiler: "Gerçekten filan şahıs nasrânî (veya yahûdi yahut mecûsî veya putperest harbî idi veyahut aya, güneşe, yıldıza ve benzeri şeylere tapan vesenî) idi. Allahu Teâlâ ona hidâyet ederek, onu iman ile tezyin etti. ( = süsledi) Ve Habibi Muhamın ed sallallâhu aleyhi veseleme iman ile süsledi. Ve ona, takvayı ikram eyleyip, onu şirk elbisesinden soydu, çıkardı ve ona tevhid elbisesi giydirdi. Ona, Rubûbiyyetini ve ulûhiyyetini ve vahdaniyyetini ikrar ettirme iyiliğinde bulundu ve kendi tarafından, Muhammed (S.A.V.)'in getirdiğini tasdik ettirerek içinde bulunduğu küfür ve tuğyandan uzaklaşdırdı. Onun lisanına kelimei ihlası (ki eşhedü enlâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resulünü kelime-i tayyibesidir.) söylemeyi nasip eyledi ve onu küfürden, sapıklıktan ve tağuta ibâdet etmekten uzaklaştırdı. Ona, kulları için razı olduğu, doğru yolu gösterdi. Ve onu, eKm ıkabından kurtardı. Onun is-lâmiyetini filanın önünde kıldı yani o, o filanın önünde müslüman oldu.
Sonra da o, onun velîsi oldu. Şayet o bir cinayet işlerse; onun diyeti onun âkilesinedir. O da, çok zaman, beşyüz dirhemdir. Bu müslüman, ona (sonradan müslüman olana) vâris oldu. Bu, insanlar arasında hayatında da ölümünde de en haklı olandır. Onun velâsı, (vârisi yoksa ve sahih ve caiz müvâlât akdi yapmışlar, o filan da onu anlatıldığı gibi sahih bir kabulle kabul etmişse) o önünde müslüman olduğu şahsa aittir.
Çünkü, onun önünde müslüman olmuş ve onunla Allah'ın ahdi ve mîsakı ve Resulünün zimmeti üzerine, velâsından dönmemeye akid yapmış ve nefsini bu müvâlâta ilzam eylemiştir. Ve aralarında cereyan eden sözleşme yardım ve benzeri gibi şeyleri tazammun eder. Velâsı başkasına tahavvül etmedikçe bu böyleder. Nefisleri üzerine bu hususlarda şahit edindiler. Yazıda böylece tamam oldu. [49]
Müvâlât Akdi İçin Kısa Bir Örnek
Bu akid şöyle yazılır:
"Şahitler şöyle şehâdette bulundular:
Filan şahıs, bizim (filan, filanın) önümüzde müslüman oldu. Ve islâmını güzel eyledi." sözümüze kadar yazar ve devamla şöyle der: Onun, müslüman olan bir yakını yoktur. Asabasından uzağı da yoktur veya ferâiz ehlinden yahut zevi'l-erhamından da kimse yoktur. Velîsi,' önünde müslüman olduğu filandır ve muvâlâtı sahihtir. Aralarında onun yerine âkile olmak üzere caiz olan bir akidleşme yaptılar. Şayet bir cinayet işlerse, şer'an onun akîlesi olacak; ölüncü — eğer yakın, uzak bir vârisi olmaz ise— vârisi olacak. O filan da, bu sözleşmeyi, sahih bir kabul ile —bedenleri sıhhatli, akılları yerinde, işleri geçerli olduğu halde, isteyerek (rağbet ederek,) tasarruf ve ikrarlarının sıhhatine mâni bir şey olmadığı hâlde kabul eyledi. O şahıs, "velâsının başkasına çevrilmeyeceğine dair" ahdü misak eyledi. Ve nefisleri üzerine şahit edinerek, yazı tamamlandı.
Bu yazıya "müvâlâtün lâzimetün" diye yazmak uygun olmaz. Gerçekden onun için, velânm başkasına hakkı —ona âkile olmayınca— vardır.
Bir kimse kendi kendine müslüman olur; bir başkasının önünde müslüman olmuş olmaz ve bu şahsa bir adam vâlî olursa; bu sahih olur.
Ve bu durum şöyle yazılır:
"Şahitler, şöyle şehâdet ettiler: Filân adam müslüman oldu; is-lâmiyetini de güzel eyledi. Uzaktan, yakından müslüman bir varisi de yoktur. Ona da, filan adam, sahih ve caiz bir müvâlâtla vâlî oldu ve onunla ona karşı âkile olması hususunda akidleştiler." denir ve sonuna kadar yazılır.
Şayet bir. adam, bir adamın önünde müsîüman olur ve ona, ondan başkası vali olmaz ise, bu sahihtir ve bu husus şöyle yazılır:
Şahitler, şöyle şahitlik ettiler: Filan şahıs, filanın yanında müslüman oldu. Ona kimse veli olmadı; onunla akidleşme de yapmadı. Ve filan adam, ona veli oldu." denilir ve önceki vecih üzere yazı tamamlanır. Şayet, müslüman olan o şahıs, bir cinayet işler ve onun diyeti beşyüz dirheme veya daha fazlaya ulaşırsa; o âkilesine âit olur.
Sonra, bu yazı şöyle yazılır:
Bismillâhirrahmanirrahîm... Bu, ikisinin arasında yazdığımız yazıdır. Gerçekten filan, cinayet işledi. Onun diyeti beşyüz dirhemdir. (Şayet, beşyüz dirhemden fazla olursa, onun mikdarını da açıklar.) Hakikaten filan ve onun kavmi, onu, müslüman bir hâkimin hükmüyle öderler. Hâkim onların üzerine hükmeder. Onun hükmü (nafizdir, (- geçicidir.) [50]
Müslüman Olan İki Zimmînin Birbirine Velayeti
İki zimmî, müslüman olurlar ve birbirlerine de velî olurlarsa, bu husus da şöyle yazılır:
Şöyle şahitlik yapıldı; Filan ve filan nasrâni iken, Yüce Allah, onların ikisini de İslama hidâyet eyledi ve ikisi de güzelce müslüman oldular. Onlar müslüman olduktan sonra da, birbirlerine veli oldular ve sahih caiz olarak, "hayatta oldukça her biri diğerinin yükünü taşımak üzere" müvâlât akdi yaptılar.
Şayet birisi cinayet işler, onun diyeti ise beşyüz dirheme ulaşır veya daha çok olursa, bu akid geçerli olur.
Ve hangisi ölürse, diğeri ona vâris olur ve ondan sonraki atîki-na da velî olur.
Eğer onlardan herhangi birisinin, yakından veya uzakdan müs-lüman bir vârisi yoksa, (ashâb-ı ferâizden veya asabadan yahut zevil-erhamdan) o takdirde, onların her biri, diğerinin velisi olur. Bu mü-vâlat sahih ve akidleri caiz olur. Ve her biri, bu müvâlatı sahih bir kabul edişle kabul ederler. Onlardan her biri, diğeri için, velâları başkasına dönüşmesin diye ahd-i mîsak yaparlar ve bu hususta şahit edinirler. Yazı da böylece sona erer. Zehiyre'de de böyledir.