10 yil önce , Matthew Bellamy, Chris Wolstenholme ve Dominic Howard ‘ in aileleri İngiltere'nin güneyinde bulunan Devon ‘ da Teignmouth kasabasına yerleşmişlerdi. Burası eğer 13 ve 18 yaşında iseniz size cehennem gibi gelecek sıkıcı bir yaşamın sürdüğü tipik bir sahil kasabasıydı.
Vokalist / şarki sözü yazarı / gitarist / keyboardist Bellamy: "Devon bize hiçbirsey vermeyen sıkıcı bir kasabaydı. Kasaba sadece yazları Londralılar için ucuz tatil olanağı haline geldiği zamanlar yaşıyordu. Ama her yazın bitiminde turistler gider ve bütün canlılığı beraberlerinde götürürlerdi. Orada tamamen kapana kısılmış hissederdik kendimizi. Bütün arkadaşlarımız uyuşturucu ve müziğe sarıldılar , biz ikincisine yoğunlaştık , kendimize müziği kaçıp kurtulmuş gibi hissedecek biçimde yapmayı öğrettik. “ diyor. 13 yaşlarında üçlü ilk gruplarını, Gothic Plague ‘i kurdu .
90’ basları çıkmış olan indie klasiklerini cover yapıyorlardı. Gothic Plague daha sonra Fixed Penalty ve Rocket Baby Dolls adini aldı. İlgi azlığı onları engellemiyordu , aksine onları kamçılıyordu. “Acikcasi bizi hayal kırıklığına uğratmıyordu.” diyor bascı Wolstenholme. “Kendi parçalarımızı yazarak ve çalarak daha tanınır hale gelecektik. Basta birçok boş barda çaldık ama cover yapmamaya söz vermiştik ve bir daha cover yapmadık .“ İsimlerinin Muse olarak değişmesi ile birlikte olaylar çok daha ciddileşmeye başladı. “Müzik kaçmak için kullandığımız bir yol olmaktan çıktı” diyor davulcu Howard. “ Bizim için bir tutku , kendimizi anlatım yolumuz haline geldi.”
Çalışmaları çok sıklıkla olmaya başladı ve bulabildikleri her fırsatta sahneye çıkmaya başladılar. Eğer Londra ‘dan 400 km uzaklıkta oturuyorsanız bu hiç de kolay değildir. Coşkulu soundlarını , heyecanla harmanlanan görkemli vokalle, bastan çıkarıcı atmosferle, yayılmak için bekleyen sözlerle birleştirmeyi başardılar ve artık kalabalığı toplanmaya başlaması doğaldı. İnsanlar duydukları Şeyi sevdiler – Muse’un Dangerous Records‘tan çıkan iki single’i 1997 Muse ve 1998 Muscle Museum – canlı performanslarında satılmaya başlandı ve çabucak tükendi .
1998 de Muse kendini İngiltere‘nin büyük yetenek avcılarının ve birkaç amerika şirketinin odaklandığı bir grup olarak buldu. Kasımda Muse CMJ ‘de çalmak üzere New York’ a uçtu. Göz kamaştırıcı şovlarından sonra Amerikanın ilgisi çok hızlı bir şekilde büyüdü. İki hafta sonra bu sefer Los Angeles’da Santa Monica rıhtımında kendilerini göstermek için çaldılar ve diğerleri düşünürken Madonna ‘nin şirketi Maverick Recording zaman kaybetmeyip oldukça cömert bir teklifle- yaklaşık 1 milyon pound - grubu kendilerine baglamis oldu. Anlasma 1998 de noel arifesinde imzalandı. Yukarıda Muse ‘un kuruluş öyküsünü anlattım artık buradan sonra olanları sanırım herkes biliyor. O kasabalı çocuklar 1999 da ilk albümleri Showbiz ‘i piyasaya çıkardılar. Milyonlarca kopya satan bu albümle beraber Muse kazandığı ödüller ile de basarisini kanıtladı.
Bunlardan bazilari : NME Carling Premier ödülleri “Brand New Band 2000”, Q ödülleri en iyi grup ve en iyi albüm adaylıkları , Kerrang ödülleri en iyi grup ve en iyi canlı performans ödülleri.
Daha sonra Muse ’un tarzında değişikler olduğu gün gibi ortadaydı bunu belkide en iyi NME ‘nin yeni albümlerini tanıtan yazısının büyük puntalarla yazılmış baslığından anlayabiliriz “Revelation of the 2000”
Başka Bir Açıdan MUSE SERÜVENİ
Yaşları 25 civarında olan İngiliz üçlü grup Muse, punk ve progressive rock'ı birleştiriyor. Birçok progressive rocker gibi çalışmaları operaya benziyor; sağlam bir altyapı üstüne Matt Bellamy'nin soprano aryalarını dinliyoruz. İlk albümlerinin yapımcılığını Radiohead'in The Bends albümünün de yapımcısı olan John Leckie üstlenmiş fakat Nirvana ve Tom Waits'ten olduğu kadar Jeff Buckley ve Deftones'tan da esinlenen Muse'u Radiohead taklidi olarak nitelendirmek çok acımasız olur...
Güney İngiltere'de küçük bir şehirde Muse grubunu kuran üç delikanlının, bulundukları can sıkıcı, tekdüze ortamdan müzik yaparak uzaklaşmaktan başka amaçları yoktu başlangıçta... Matthew Bellamy (gitar, vocal), Chris Wolstenholme (bass) and Dominic Howard (drums) çok erken yaşlarda bir araya geldiler ve birlikte müzik yapmaya başladılar...
13 yaşında Gothic Plague adında ilk kayıtlarını yaptılar. Basta Chris, davulda Dominic ve Matthew gitarist ve solist olarak yer aldı; 90'ların hit şarkılarının kendi soundlarıyla coverlarını yaptılar; bu onlara önemli bir başarı getirmedi; Gothic Plague'dan sonra Fixed Penalty, ve ardından Rocket Baby Dolls...
Grup üylerinin söylediklerine göre, bu başarısızlık onları yıldırmadı tam aksine daha da hırslandırdı. Daha seçici davranarak ve daha özenli çalışarak kendi şarkı sözlerini yazmaya, bestelerini yapmaya başladılar ve bir daha asla cover yapmayacaklarına yemin ettiler. Kendi şarkılarını seslendirmeye başladıklarında da her şey bir anda değişmedi, izleyicisiz konserler veriyorlardı...
Müzikte kendi kimliklerini ve tarzlarını arayışları devam etti. Britpop onlara klişe ve tutkusuz geliyordu, (Britpop, 90'ların başından günümüze dek, İngiltere'nin popüler grupları -özellkle alternatif rock grupları- için kullanılan genel bir tanımlama) kendi müziklerinin bu kategoride olmasını istemiyorlardı. Bütün ülke Blur ve Oasis'e kilitlenmişken onlar ilgilerini Atlantik'in öteki yakasına çevirdiler. Günler ve geceler boyu Amerikan alternatif rock gruplarını dinleyip incelerken, dinlemekten asla vazgeçemedikleri iki albüm vardı: Nirvana - Nevermind ve Radiohead- The Bends; bu iki albüm onlara müziğin anlamıyla ilgili net bir fikir veriyordu...
Bu ciddi arayış sonrasında ne yapacaklarına karar verdiklerinde "Muse" adını aldılar ve her şey esas bu noktada başlamış oldu. Müzik artık bi kaçış olmanın ötesinde bir tutku haline gelmişti onlar için... Provalar daha da sıklaştı, özellikle canlı performans fırsatlarını kaçırmamaya çalışıyorlardı, küçük büyük bir çok salonda sahne alıyorlardı. Daha hırçın bir müzik, atom-smashing gitar ve görkemli bir vokal, derin ve bol kelime oyunlu şarkı sözleri... Bütün bunlar Muse'u kendi tarzına ulaştırmıştı. İlk iki single Muse (1997) ve Muscle Museum(1998) ilk önemli başarıları oldu. insanlar bu dinledikleri şey her neyse, gerçekten hoşlanıyorlardı... Bu iki single'ın yanına canlı performaslarını da ekleyerek "Dangerous Records" adında bir bantta birleştirdiler. Giderek merak uyandırıyorlardı ve basınının kendilerine olan ilgisi artmıştı; New York'taki CMJ festivaline davet edildiler, Mercury Lounge'daki olağanüstü şovlarından sonra Amerika'da da ilgi uyandıran bir grup haline geldiler... Bundan bir yıl sonra Maverick Records'la antlaştılar ve ilk albümleri Showbiz'i Eylül 1999'da çıkardılar.
Showbiz New Musical Express dergisinde haftanın albümü seçildiğinde şöyle bir başlık atılmıştı : "Muse'a bakın, bu kadar genç insanların nasıl olup da böyle iç acıtan şarkılar yapabildiklerini merak edeceksiniz..." ve başlık şu ifadeyle devam ediyordu: "Muse öyle bir müzik yapıyor ki hem rock müzik tutkunlarına hem de duygusal romantiklere hitap ediyor... balo saonunda dans ettiren punk şiirler... gözlerindeki ateşle ve damarlarındaki cesaretle... Bu grup çok büyük olacak..."
Muse'un şarkı sözleri gerçekten, kelimenin tam anlamıyla iç acıtıyordu. "Size tuhaf gelebilir ama bu şarkıların nereden geldiğiyle ilgili olarak hiçbir fikrim yok" diyor Bellamy ve ekliyor, " açıkçası bunların içimden, derinlerde bir yerden çıkığını düşünüyorum ama nasıl olduğunu anlamıyorum, dürüst olmak gerekirse anlamak da istemiyorum; bir gün bunun yanıtını bulursam kaybedeceğimden korkuyorum..."