Ayrıntılı Konu Bilgileri
Sayfa BaşlığıKonu: Mugla İli Gelenekleri
Mesaj SayısıMesaj Sayısı: 0 cevap var
OkumaGösterim: 1766
Google Özel Arama

Gönderen Konu: Mugla İli Gelenekleri  (Okunma sayısı 1766 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

    sevdaligul

  • Administrator
  • *

  • İleti: 13121
  • Nerden: Konya
  • Rep: +6511/-0
  • Cinsiyet: Bay
  • GüLe SeVDaLı Bir GeNç
    • MSN Messenger - sevdaligul@gmail.com
    • Profili Görüntüle GüLe SeVDaLı BiR GeNçLiK
  • Çevrimdışı
Mugla İli Gelenekleri
« : 11 Aralık 2011, 18:46:55 »


 

ÖRF-ADET-GELENEK-GÖRENEKLERİ
Muğla ili çok eski çağlardan beri önemli yerleşme merkezi olup, 5 bin senelik bir târihe sâhiptir. Bu târihî seyir içinde birçok millet ve kültürler gelip geçmiştir. 1071’de Türkler tarafından fethedilmesinden sonra bölgeye Türk-İslâm kültürü hâkim olmuştur. Diğer kültürler unutulmuş sadece bâzı târihî yapılar günümüze intikal etmiştir. Muğla halkı asırlardır geleneklerine çok bağlı kalarak örf ve âdetlerini devam ettirmişlerdir.

Genel olarak:

Her il ve yörede olduğu gibi, Muğla’da da geçmişten bugüne süregelen bazı inançların gereğini yerine getirmek gelenek ve görenek haline gelmiştir. Bunları kısaca ele alacak olursak: Dini Bayramlarda, Kandil ve Arife gibi kutsal sayılan günlerde ölüler ziyaret edilerek mezarlarına “Mersin” adı verilen yeşil bir bitkinin dalları bırakılır. Halk inancına göre Mersin, ölünün kabir azabını azaltır, ona ortak olur ve ölünün üzerinde salavat getirir. Ölüler gömüldükten sonra, mezarın çevresine uzun ince kazıklar sokulur ve bu kazıklara boydan boya kefen bezinden yırtılarak elde edilen beyaz şeritler sarılır. Bunun yapılmasının sebebi ise, mezarın vahşi hayvanlarca deşilmesini engellemektir.


Kandil günlerinde ve ölülerin gömülmesinden hemen sonra mevlit okutulur. Gene Kandil günlerinde, ölenlerin yedinci ve elli ikinci günlerinde Lokma ve Katmer adı verilen hamur işleri yapılarak hayır için dağıtılır. Muğla’da ayrıca ölüler için de kurban kesme geleneği vardır. Ölü kurbanları, Kurban Bayramı’ndan bir gün önce yani Arife günü kesilir ve eti de aynı gün dağıtılır. Muharrem ayında Aşure yapılır. Lokma ve Aşure yapma geleneği, Regaip, Miraç ve Berat Kandili günleri için de geçerlidir. Yapılan bu lokma ve aşureler konu komşuya dağıtılır. Ayrıca namazdan sonra cemaate de yedirilir. Muğla’da ezana karşı ayrı bir saygı vardır. Halk düğünde, çalgılı toplantıda ve benzeri özellikteki eğlencelerde iken ezanın okunması halinde, ezan bitinceye kadar eğlenceye ara verir. Fal bakma, büyü yapma, rüya yorumu, uğurlu uğursuz günler, hayvan, eşya ve çeşitli davranışların anlamlandırılması gibi bazı inançları da Muğla’da görmemiz mümkündür. Halen bazı köylerde fal bakan, büyü yapan özel kişiler mevcuttur. Salı günleri uğursuz kabul edilir ve hayırlı bir iş tutulmaz. Cuma günleri ise uğurludur. Hayvanlardan tavşan uğursuz, tilki ise uğurludur. Aksesuar olarak hemen hemen her çocukta nazarlık vardır. Eskiden köy evlerinin kapılarına içi pamuk doldurulmuş, zeybek giysili, bezden bebekler asılırdı. Bu da kudret ve dürüstlüğü simgelerdi. Salı ve Cuma günleri çamaşır yıkanmaz, çamaşır ve bulaşık suları her yere dökülmez. Saçaklardan su damlalarının düştüğü yere çocuk bırakılmaz ve Zemheride çocuk çamaşırları dışarı asılmaz. Geceleri, ömür kısalır gerekçesiyle tırnak kesilmez. Yeni doğan çocuklar, kırkı çıkıncaya kadar yalnız bırakılmazlar. Şeytanın değiştireceğine inanılır. Ayrıca, yeni doğan çocuklar günden güne zayıflıyorsa, şeytanın değiştirdiği düşünülerek Allan Kavağı’na götürülür ve çocuğun elbiseleri buraya bırakılır. Mevlitlerin okunması esnasında Günlük Ağacı’nın kurutulmuş meyvesi yakılarak “Buhur” denen tütsü verilir. Muğla’da ayrıca göze çarpan bir özellik de evlat edinme geleneğidir. Ekonomik durumu iyi olan aileler, bakıma muhtaç olan çocukları, kendi çocukları olsa bile, evlatlık olarak yanlarına alırlar ve onları büyütürler. Daha sonra da okutarak evlendirirler.

1-İl Merkezinde:

Muğla il merkezindeki evlenmelerde, kız anne ve babadan istenir, uygun görülürse hemen söz kesilip nişan takılır. Nişan, yüzük ve çeşitli süs eşyaları takılmak suretiyle olur.
Nişan:
Nişan ve düğün arasının uzaması erkek ve kız tarafı için çok masrafa yol açar. Hele Kurban Bayramı’na rastlarsa, bu bayramda erkek tarafı gösterişli bir koç alır. Koçun her tarafı kurdele ve tellerle süslenir. Üzerine veya boynuzlarına kız evine gidecek altın türünden değişik hediyeler bağlanır ve bu şekilde gönderilir. Kız tarafı da damat adayına, iç çamaşırı ve börek gibi hediyeler gönderir.
Nikah:
Tamamen medeni kanunlar çerçevesinde yapılır. Bu nikaha ek olarak imam nikahı kıyılır. Erkek tarafı değişik değerli altın ve benzeri takıları büyük nişan olarak ayrıca gelin adayına nikahta takar. Buna karşılık kız evi de çeyizin tamamını yapar.
Düğün:
Düğünler Cuma günü başlar ve Pazar günü “Gelin Alması” ile biter. Erkek düğünlerinin baş çalgıları davul ve zurnadır. Kız düğünleri ise sadece defle ritim tutularak kadınların okumasıyla yapılır. Günümüzde genellikle her iki düğün de, yörede “İnce Saz” tabir edilen klasik çalgılarla icra edilmektedir.
Gelin Alma Töreni: Eskiden davul ve zurna eşliğinde yapılan gelin alma törenleri, bir dönemde yerini şehir bandosuna bırakmıştır. Otomobil ile evlerinden alınan gelinin yanına, erkek tarafından kadınlar biner. Oğlan evine gelen gelini kapıda damat karşılar. Koluna girerek evine çıkarır. Daha sonra damat dışarıda bekleyen arkadaşlarıyla buluşup, akşam ezanına kadar onlarla birlikte olur. Akşam namazı kılındıktan sonra davetlilerle eve gelinir. Dua okunur, tebrikler kabul edildikten sonra gerdeğe girilir. Gerdekten birkaç gün sonra damat ve gelin, kız evi tarafından yemeğe çağrılır. Buna “Artça” denir. Bu arada damadın arkadaşlarından biri de sağdıçlık görevini üstlenir. Böylece evlilik başlar.

2-Kırsal Kesimlerde:

Kırsal kesimlerde ise evlenme törenleri biraz daha farklı ve zengin bir görünümdedir. Bu adetler ise şöyledir:
Kız İsteme:
Önce görücüler gider. Kız beğenilirse, birkaç gün sonra istenir. Kız evi cevap için süre ister, karardan sonra kız verilecekse iki ailenin büyükleri toplanarak nişan gününü tespit ederler. Ertesi günü kız evi, oğlan evine baklava gönderir.
Nişan:
Hısım-akraba ile kararlaştırıldığı şekilde oğlan evi, kız evine nişana gider. Kıza yüzük, bilezik ve diğer ziynet eşyaları takılır. Bir hafta sonra kız evi de oğlan evine nişan ardına gider.
Pusat (Giysi):
Düğünden onbeş-yirmi gün önce pusat (giyim-kuşam eşyaları) almak üzere gelin adayı ile birlikte çarşıya gidilir. Kız ve oğlan evinin ihtiyaçları alınır. Bunların parası oğlan evi tarafından ödenir. Bu arada kızın ve oğlanın akrabalarına da hediyeler alınır. Buna “Dürü” denir.
Okuntu Dağıtılması:
Düğünden bir hafta önce okuntu dağıtılır. Okuntu bir nevi davetiyedir. Düğün sahipleri bu davetle birlikte kumaş, mendil, havlu, sabun, şeker ve fincan gibi küçük hediyeler gönderir.
Buğday Dövmesi:
Düğünden birkaç gün önce düğün yemeği için yapılan bir hazırlıktır. Tanıdıklar çağrılır. Hep birlikte evde veya çevrede bulunan taş dibekte “Keşkek” için buğday dövülür. Sofralar kurulur. Misafirlere çerez ve meyve ikram edilir. Bu arada gelini bağlarlar. Damada haber salarlar. Damat gelini kurtarmak için hediyeler yollar. Kız kurtulunca “Buğday Dövmesi” sona erer.
Düğün: Salı günü başlayıp, Cuma günü biten düğüne “ön düğün” Cuma günü başlayıp, Pazartesi günü bitene “ters düğün” denir.
Birinci Gün:
Düğün Salı veya Cuma günü başlar. Oğlan evine bayrak dikilir. Çalgılar çalınır. Gece “Çörek Kapma” gibi eğlenceler düzenlenir.
İkinci Gün:
Gündüz veya bazı yörelerde gece Yağlı Pehlivan Güreşleri düzenlenir. Güreşenlere düğün sahibince ödüller verilir. Oğlan evi kız evine çalgılar eşliğinde kına götürür. Buna “Kına Verme” veya “Yük Verme” denir. Bu kına kız evinde yakılır. Gece, çengiler tarafından çalınan def veya dümbelek ile kadınlar kız evinde eğlenirler. Bu arada gelin getirilir ve ortaya oturtulur. Başının üstüne sini tutulur. Ayrıca sini üstünde şeker paralanır. Misafir ve akrabalar bu sininin üstüne paralar atarlar. Atılan bu paralar, kız anasının olur. Davet edilip de gelmeyenler ise sonradan para gönderirler. Buna “Şeker Paralama” denir. Kına yakılırken, gelinin avucuna metal para konur. Sonra “Kına Havası” okunur.
Üçüncü Gün:
Gelin alma günüdür. Davul ve zurnalarla gelin almaya gidilir. Kız hazırlanıncaya kadar çeyiz oğlan evine götürülür. Sonra gelin ata bindirilir. Kıbleye dönülerek dua edilir. Oğlan evine gelince çalgılar susar. Oğlanın anası ve babası çağrılır. Geline civcivli tavuk, köklü ağaç gibi indirmelikler verilir. Gelin ata binerken ve inerken başına şeker ve paralar atılır. Gelin kapıdan girerken eşiğe yağ sürülür ve sonra dini nikah kıyılır.
Gerdek: Damat akşam namazını kıldıktan sonra sağdıçlarıyla eve gelir. Geline bir hediye vererek duvağını açar.
Dördüncü Gün:
Gerdeğin ertesi gününe “Duvak” denir. Gelin süslenerek yanında kız arkadaşı ile gelenleri karşılar ve ellerini öper. Gelenler bu arada gelinin çeyizlerine bakarlar. Buna ayrıca gelinlik giyme denir.
Gelinlik Gezmesi: Gelin yakınlarınca alınıp, eşe dosta ziyarete götürülür. Buna “Gelin Gezmesi” denir.
Bu arada sağdıca ve akrabalara, içinde hediyeler bulunan bohçalar verilir. Düğün de böylece sona erer.
YÖRESEL YEMEKLER:

Kuzu ve oğlak etinden yapılan Püryan Kebabı, Milas’ın Keşkeşi, Bodrum’un Paşa Makarnası ve Saraylısı, Datça’nın Mürdümerik Çorbası ve Hernep Pekmezi meşhurdur.
YÖRESEL GİYİM:

Mahallî Kıyâfet: Millî ve dînî günlerde, düğün ve törenlerde mahallî kıyâfetlere rastlanır. Mahallî erkek kıyâfetleri: Hoca, ağa ve zeybek kıyâfeti olarak üçe ayrılır. Hoca kıyâfeti. Cübbe ve sarıktan ibârettir. Ağa kıyâfeti: Fes üzerine Şam kumaşından abani sarık sararlar, üzerlerine cübbe yerine ceket, elifli veya alelâde pantolon giyilir. Zeybek kıyâfeti: Zeybekler kendi aralarında efe, zeybek ve kızan olarak ayrılır ve herbirinin kıyafeti ayrıdır. Efeler başlarına narçiçeği renginde fes giyerler. Feslere püskül veya oyalı yazma sarılır. Püsküle koza ismi verilir. Siyah renklidir ve 100 dirhemdir. Giyilen şalvar diz kapakları üzerinde ise de dizlik giyilerek açık yerler örtülür. Üzerlerine giyilen kısa ceketin kolları varsa “cepken” yoksa “camedan” denir. Çuhadan yapılırlar. Üzerleri sırma ile işlenir. Cepkenlerin altına pullu mintan giyilir. Bele “acemşalı” denilen kuşak sarılır. Kuşağın üzerinde silahlık vardır. Arasına bir yatağan, gümüş tütün tabakası, kehribar ağızlık, mendil ve yara sarmak, kesici silahlardan korunmak için 2 hokka temiz yapağı konur. Giyilen çizmeye “kayılık” denir. Üzeri işlemelidir. Baldır kısmına gelen yerinden püsküller sarkar. Çizme giyilmediği zaman dizlik giyilir. Buna “kepmen” denir. Kepmen içine kama sokulur.

Kadın kıyâfetleri: Başa“şamı” denilen ince bir bez sarılır. Şamı sarılmadan kenarları kesilmiş sadece üstü bulunan fes giyilir. Fes çene altından geçen iki şeritle tutturulur. Boyuna gerdanlık takılır. İç gömleğin yakası ve bağrı renkli ipliklerle işlenir. Üçetek topuklara kadar iner. Üçetek üzerine sim ve kaytandan işlemeli kadife cepken giyilir. Cepkenin altına kuşak bağlanır. Parlak ve satenden yapılmış şalvar ile kıyafet tamamlanır. Ayağa renkli veya beyaz yün çorap, yemeni şeklinde burnu sivri ve yukarı kalkık arka kısmından yukarı çıkıntısı olan ayakkabı giyilir.

HALK OYUNLARI VE FOLKLOR:

Muğla; oyun, müzik ve türkü folkloru bakımından çok zengindir. Zeybek havaları, teke oyunları ve kaşık oyunları yaygındır. Teke oyunları Fethiye’de; Zeybek oyunları ise Bodrum, Milas, Köyceğiz ve Muğla’da yaygındır. Kına gecelerinde “Temel devren” adıyla söylenen türküler çok ve meşhurdur. Türkülerde gurbet havaları, Avşar beyleri, uzun yol havaları, semahlar, gemici türküleri, gelin ağlatma ağıtları ve zotlatmalar ağır basar. Bölgenin meşhur oyunları Bilalin Zeybeği, Satı Zeybeği, Ferayı, Bıçak Oyunu, Kalkan Oyunu, Kuruoğlu, Zapbak, Buhurcular Zeybeği, Çıktım Tepe, Gidene Bak Gidene, Demirciler, Eydim Kavak Dalını ve Kadıoğlu Zeybeğidir.

NELERİ İLE ÜNLÜ:

Bodrum, Marmaris, Datça, Fethiye, Dalyan, Göcek Gibi Turizm Merkezleri, Kelebekler Vadisi, Bodrum Kalesi, Beyaz Bodrum Evleri, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi, Saklıkent Kanyonu, Ölü Deniz, Çamur Banyosu, İztuzu Plajı, Sedir Adası, Knidos-Letoon-Kaunos-Labranda-Keramos Antik Kentleri, Milas Halıları, Halikarnas Balıkçısı, Marmaris Çam Balı, Sığla Ağacı ve Yağı.

İL İSMİ NEREDEN GELİYOR?

Eski adı "Mobolla"dır. Türkler buraya daha sonra Muğla demişlerdir.

Aklımdaki sensin
Fikrimdeki Sen
Sen tekderdimsin
Gülüm Benim


Paylaş delicious Paylaş digg Paylaş facebook Paylaş furl Paylaş linkedin Paylaş myspace Paylaş reddit Paylaş stumble Paylaş technorati Paylaş twitter
 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son İleti
0 Yanıt
884 Gösterim
Son İleti 20 Mayıs 2007, 08:20:20
Gönderen: sevdaligul
8 Yanıt
22880 Gösterim
Son İleti 17 Kasım 2007, 23:41:44
Gönderen: sevdaligul
0 Yanıt
1938 Gösterim
Son İleti 11 Aralık 2011, 18:48:55
Gönderen: sevdaligul
0 Yanıt
1282 Gösterim
Son İleti 18 Haziran 2013, 12:26:19
Gönderen: sevdaligul
0 Yanıt
1266 Gösterim
Son İleti 18 Haziran 2013, 12:41:56
Gönderen: sevdaligul