Ayrıntılı Konu Bilgileri
Sayfa BaşlığıKonu: Kulluk , İtaat ce İlah Edinmek Anlamında İbadet
Mesaj SayısıMesaj Sayısı: 0 cevap var
OkumaGösterim: 853
Google Özel Arama

Gönderen Konu: Kulluk , İtaat ce İlah Edinmek Anlamında İbadet  (Okunma sayısı 853 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

    sevdaligul

  • Administrator
  • *

  • İleti: 13121
  • Nerden: Konya
  • Rep: +6511/-0
  • Cinsiyet: Bay
  • GüLe SeVDaLı Bir GeNç
    • MSN Messenger - sevdaligul@gmail.com
    • Profili Görüntüle GüLe SeVDaLı BiR GeNçLiK
  • Çevrimdışı
Kulluk , İtaat ce İlah Edinmek Anlamında İbadet
« : 02 Aralık 2010, 22:09:25 »


 

KULLUK , İTAAT ve İLAH EDİNMEK ANLAMINDA İBADET

Takdim ettiğimiz misallerin hepsinde,.kesin olarak anlaşılmıştır ki, Kur'an-ı Kerim'de  kelimesi bazı yerlerde kulluk ve itaat, bazı yerlerde sadece itaat, üçüncü yerde de yalnız "ilâh" mânâsında kullanılmıştır. Şimdi de ibâdet kelimesinin, her üç mânâyı içine almış olarak geçtiği misalleri sıralamadan evvel, öncelikle zikredilmesi gereken bazı hususlara göz atalım.

Az önce birbiri arkasında sıraladığınız misallerin hemen hepsi, Allah'tan başkasına yapılan ibâdeti kapsamaktaydı. İbâdet kelimesinin itaat ve kulluk mânâları ile zikredildiği âyetlere gelince: Bu âyetlerde mabuddan maksat ya şeytandır; yahut Allah'a itaat ve ibâdette alternatif olarak kendilerine itaat ve ibâdeti teşvik eden ve kendilerini Tâğut kılan azgın kişilerdir, yahut da Allah'ın Kitabını hiçe sayarak insanları, uygun gördükleri hayat düzeni ve yaşayış tarzına sürükleyen lider ve önderlerdir. İbâdet kelimesinin "ilâh" mânâsında kullanıldığı âyetlere gelince: Bu âyetlerde mabuddan maksat, yol gösterme ve öğretilerine rağmen insanların kendilerine ilâh telakki ettikleri sâlih kişiler, peygamberler ve velilerden, yahut yanlış anlayışları dolayısıyla tabiat kanunu üzerindeki koruyucu Rab'likte ortak edindikleri cin veya meleklerden ibarettir. Veya bunlar, mücerret şeytanın teşviki ile namazlarına kıble ve ibâdetlerine yön teşkil eden heykel ve hayalî kuvvetlerden oluşmaktadırlar. Kur'an-ı Kerim, bütün bu mabudları batıl sayıyor. İnsanların onlara tapmasını, onlara itaat etmelerini, onların ilâh telakki edilmesini de büyük bir hata sayıyor. Bu ibâdetin, onlara tapınılması, itaat olunması, yahut onları ilâh kabul etmek şeklinde olması aynı şeydir. Kur'an ayıca şunu da vurguluyor: Sizin tapmakta olduğunuz bu şeylerin hepsi Allah'ın kulları ve köleleri olup, ibâdet olunmaya müstahak değildir ve siz de onlara ibâdet etmekle ümitsizlik, alçaklık ve musibetten başka bir şey elde etmiyorsunuz. Hakikatte onların da, yer ve göklerin de gerçek mâliki, bir olan Allah'tır. Bütün işler, bütün otorite ve salâhiyetler O'nundur. İşte bundan dolayı da, ibâdet edilmeye lâyık yalnız O'dur.

"(Ey kafirler!) Allah'ı bırakıp dua (ve ibâdet) ettikleriniz sizin gibi kullardır. Eğer dâvanızda doğru iseniz, haydi onlara dua edin de, isteklerinizi yerine getirsinler" (Araf, 194). (Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, burada icabetten maksat,açıktan açığa cevap vermek değil, bilâkis isteği amelî olarak yerine getirmektir.)

"Sizin Allah'ı bırakıp çağırdıklarınız ise, imdadınıza yetişmeye güçleri yetmediği gibi, kendilerine de yardımları dokunmaz." (Araf, 197)

"O çok esirgeyici Allah bir evlat edindi" dediler. O'nun şanı bundan yücedir; münezzehtir. Hayır! Evlat dedikleri, ikrama mazhar edilmiş kullardır" (Enbiyâ, 26)

"Bunlar, sözleriyle asla O'nun önüne geçemezler. (Bilakis) bunlar, O'nun emriyle hareket ederler" (Enbiyâ, 27)

"Önlerindekini de arkalarındakini de O bilir. Bunlar O'nun rızasına ermiş olandan başkasına şefaat etmezler. Bunlar, O'nun korkusundan titreyenlerdir." (Enbiyâ, 28)(Burada   'dan maksat meleklerdir.)

"Onlar, O çok esirgeyici Allah'ın bizzat kulları olan melekleri de dişiler yaptılar. (Melekler Allah'ın kızlarıdır, dediler)." (Zuhruf, 19).

"Bir de, O'nunla cinler arasında bir hısımlık uydurdular. And olsun ki bizzat cinler dahî, mutlaka (hesap gününde) yargılanacaklarını pek iyi bilmiş(ler)dir" (Saffât, 158)

"Ne Mesih, ne de en yakın melekler Allah'ın kulu olmaktan asla çekinmez. Kim O'na ibâdetten çekinir ve kibirlenmek isterse, bilsin ki Allah onların hepisini huzurunda toplayacaktır" (Nîsâ, 172).

"Güneş de, ay da hesaplıdır. Nebat da, ağaç da O'na secde ederler" (Rahman, 5, 6).

"Yedi gökle yer ve bunların içinde bulunan melekler, cinler, insanlar O'nu teşbih ve tenzih eder(ler). Hiç bir şey müstesna olmamak üzere hepsi O'na hamd ile teşbih eder. Fakat siz, onların teşbihini iyi anlayamazsınız. O hakikaten halimdir; gerçekten affedicidir" (İsrâ, 44)

"Göklerde ve yerde kim varsa O'nundur. Hepsi de O'na boyun eğicilerdir" (Rûm, 26).

"Yürür hiçbir mahluk hariç olmamak üzere, hepsinin alnından tutan O'dur..." (Hûd, 56).

"Göklerde ve yerde olan hiçbir şey yoktur ki, çok esirgeyici Allah'a kul olarak gelmiş olmasın." (Meryem, 93).

"And olsun ki O, bunları cemiyet olarak da saymış, fertler olarak da saymıştır"(Meryem, 94).

"Her biri kıyamet günü O'na tek başına gelecektir" (Meryem, 95).

"De ki: Ey mülkün sahibi Allah! Sen mülkü kime dilersen ona verirsin; mülkü kimden dilersen ondan alırsın. Kimi dilersen onun kadrini yükseltir, kimi dilersen onu alçaltır-sın. Hayır yalnız Senin elindedir. Şüphesiz ki Sen, her şeye hakkıyla kadirsin" (Âl-i İmrân, 26).

Böylece Kur'an-ı Kerim, insanların o ibâdet ettikleri şeylerin tümünün Allah'ın kulu ve onun karşısında âciz olduklarını açıkladıktan sonra, insanları ve cinleri ibâdet kelimesinin muhtelif mânâlarıyla yalnız Allah'a ibâdete, sadece O'na kulluk etmeye, ancak O'na itaatte bulunmaya, kişinin O'ndan başkasını ilâh kabul etmemesine ve ibâdetin hangi çeşidi olursa olsun, bir hardal tanesi kadar bile olsa O'ndan başkasına yapılmamasına çağırıyor.

"And olsun ki biz her ümmete, Allah'a ibâdet edin, ve tâğuttan kaçının diye tebligat yapması için, bir peygamber göndermişizdir..." (Nahl, 36).

"Tâğût'tan, (ona) ibâdet etmekten kaçınıp da Allah'a yönelenlere gelince, Onlar için de müjde vardır. O halde kullarımı müjdele" (Zümer, 17).

"Ey Adem oğulları! "Tâğût'a ibâdet etmeyin. Çünkü o, sizi Rabbinizden ayıran bir düşmandır. Bana ibâdet edin. İşte dosdoğru yol budur" diye size emretmedim mi?" (Yasin, 60, 61)

"Halbuki bunlar da,ancak bir olan Allah'a ibâdet etmelerinden başkasıyla emrolumamışlardır." (Tevbe, 31)

"Ey iman edenler! Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin en temiz olanlarından yeyin; Allah'a şükredin, eğer hakikaten O'na ibâdet ediyorsanız" (Bakara, 172).

Allah-u Teâlâ, bu âyetlerde boyun eğme, itaat, kulluk ve kölelikten ibaret olan ibâdetin yalnız kendisine has kılınmasını emrediyor. Zaten âyetlerde buna dâir açık işaretler vardır. Çünkü Allah-u Teâlâ bu âyetlerde atalara, rahiplere, bilginlere, şeytanlara ve Tâğût'lara itaat etmekten sakınmayı ve bir olan Allah'a kulluk için gerekeni yapmayı emrediyor.

"De ki: Bana Rabbimden (aklî delilleri takviye eden) apaçık (ilâhî) deliller gelince, o sizin Allah'ı bırakıp dua ettiklerinize (taptıklarınıza) ibâdet etmekliğimden kat'i olarak men edildim. Alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolundum." (Mü'min, 66).

"Rabbiniz şöyle buyurdu: "Bana dua edin; size icabet edeyim. Çünkü bana ibâdetten büyüklük taslayıp uzaklaşanlar hor ve hakir cehenneme gireceklerdir" (Mü'min, 60)

"...işte bunları yapan Allah'tır; sizin Rabbinizdir. Mülk yalnız O'nundur. O'nu bırakıp dua ettikleriniz ise, bir hurma çekirdeğinin zarına bile mâlik olamazlar" (Fâtır, 13).

"Eğer onlara dua ederseniz duanızı işitmezler; (şayet) işitseler bile size cevap veremezler. Kıyamet gününde de onlar sizin müşrikliğinizi tanımayacaklardır..." (Fâtır, 14).

"De ki: Allah'ı bırakıp da size ne bir zarar, ne de bir yarar vermeye gücü yetmeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Halbuki her şeyi işiten, her şeyi bilen Allah'ın kendisidir" (Mâide, 76).

Allah-u Teâlâ bu âyetlerde "ilâh edinme" mânâsını içeren ibâdetin kendisine ait olması gerektiğini belirtti. Buna dâir açık işaret, âyetteki "ibâdet" kelimesinin dua mânâsında kullanılmış olmasıdır. Yukarıda geçen ve aşağıda gelecek olan âyetlerde, Allah-u Teâlâ'ya tabiat üstü koruyucu Rabliği konusunda ortak koştukları ilâhlardan söz edilmiş bulunuyor.

Şimdi akl-ı selim sahipleri kolayca anlarlar ki, Kur'an-ı Kerim'de Allah'a ibadetin zikredildiği her âyette, ibâdet kelimesinin çeşitli mânâlarından sadece birine hasredilmesini gerektirecek herhangi bir ifade bulunmuyorsa, o zaman bu gibi âyetlerde ibâdet kelimesinden kastedilen kulluk, itaat ve ilâh edinme mânâlarının her üçüdür. Meselâ şu âyetlere bakalım:

"Şüphe yok ki ben, (evet) ben Allah'ını! Benden başka hiçbir ilâh yoktur. Öyle ise bana ibâdet et..." (Tâ-hâ, 14).

"İşte Rabbiniz olan Allah! O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Her şeyi yaratandır. O halde O'na ibâdet edin. O, her şeyin üstünde güvenip dayanılacak mutlak bir vekildir" (En'âm, 102).

"De ki: Ey insanlar! Eğer benim dinimden bir şüphede iseniz, (iyice bilin ki) ben Allah'ı bırakıp da, sizin ibâdet etmekte olduklarınıza ibâdet etmem. Ancak sizin canınızı alacak olan Allah'a ibâdet ederim. Bana mü'minlerden olmam emredilmiştir" (Yûnus, 104).

"Sizin O'nu bırakıp ibâdet ettikleriniz, kendinizin ve atalarınızın takmış oldukları kuru adlardan başkası değildir. Allah bunlara (ilâh olduklarına) dâir hiçbir burhan indirmemiştir. Hüküm Allah'tan başkasının değildir. O, kendisinden başkasına ibâdet etmemenizi emr eylemiştir. Dosdoğru din işte budur..." (Yûsuf, 40).

"Göklerin ve yerin gaybı Allah'ındır. Her iş, O'na döndürülür. Öyle ise O'na ibâdet et; O'na güvenip dayan..." (Hûd, 123). "...önümüzde, ardımızda ve her ikisinin arasında ne varsa O'nundur. Senin Rabbin unutkan değildir."

"O göklerin, yerin ve onların arasında bulunan şeylerin Rabbidir. O halde sen, O'na ibâdet et ve ibâdetinde de iyice sebat et..." (Meryem, 64, 65).

"...Artık kim Rabbine kavuşmayı ümit ediyorsa güzel bir amel işlesin ve Rabbine ibâdette hiçbir kimseyi (ve hiç bir şeyi) ortak tutmasın" (Kehf, 110).

Öyleyse ibâdet kelimesinin, bu ve buna benzer ayetlerde yalnız ilâhlık veya sadece itaat ve kulluk mânâlarıyla sınırlandığına dair herhangi bir işaret yoktur. Bilâkis Kur'an-ı Kerim buna benzer âyetlerde davetini en mükemmel şekilde ortaya koymaktadır. Şurası açıktır ki, Kur'an-ı Kerim kölelik, itaat ve tapınmanın tümüyle ve bir arada olmak üzere yalnız ve içtenlikle Allah'a ait olmasına davet etmektedir.

Buna göre, ibâdet kelimesinin sadece bir mânâda dondurulması, doğrusunu söylemek gerekirse Kur'an çağrısının çok dar mânâlara sıkıştırılması demektir. Bunun kaçınılmaz sonucu ise, Kur'an davetini böylesine dar kalıplar içerisinde düşünerek Allah'ın Dini'ne inanan kimsenin, Kur'an'ın öğretilerine ancak sınırlı bir şekilde uyabilecek olmasıdır.

   
 
Aklımdaki sensin
Fikrimdeki Sen
Sen tekderdimsin
Gülüm Benim


Paylaş delicious Paylaş digg Paylaş facebook Paylaş furl Paylaş linkedin Paylaş myspace Paylaş reddit Paylaş stumble Paylaş technorati Paylaş twitter
 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son İleti
0 Yanıt
891 Gösterim
Son İleti 15 Temmuz 2008, 13:37:57
Gönderen: Felex
0 Yanıt
945 Gösterim
Son İleti 02 Aralık 2010, 22:07:46
Gönderen: sevdaligul
0 Yanıt
248 Gösterim
Son İleti 05 Mayıs 2016, 15:25:34
Gönderen: DenizTendik
0 Yanıt
289 Gösterim
Son İleti 18 Haziran 2018, 17:28:00
Gönderen: BazKriz
0 Yanıt
289 Gösterim
Son İleti 04 Haziran 2020, 11:55:03
Gönderen: halukgta