Kaybedeceğini bile bile sevmek,
şimdi seni sevmek ikliminde
Anadolu'nun bozkırları kadar sarı
sapsarı bir aşk
alabildiğince,
Tuz Gölü kadar beyaz
ve kokusu kadar keskin
bir aşk bizimkisi.
caresi olmayan bir dert,
alacakaranlık şafaklar kadar ,
görkemli bir yüreğin atışları
yeryüzünü titretirken
sen ve ben bulmuşken birbirimizi
kaybetmeye bu kadar yakın olmak niye?
Asırlardır yalnız kalmaya mahkum olmuş
yüce bir çınarın gölgesinde,
bir ırmağın , denize kavuştuğu o yerde
güneş,yeryüzünü kavururken
ve tutulmakta iken gökyüzünde
o an sen ve ben olsa idik evrende
birbirine yanmış iki yürek
önce ellerimiz kavuşsa
sonra gözlerimizin sevişmesinde
kaybolup gitse idik.
güneş bile kıskanırdı bizi o an,
milyarca yıllık yalnızlığına hayıflanırdı,
sevgilim, ay ışığım
yalnızlığımda solan gülüm,
seni severken,sensiz kalmanın
dayanılmaz sancıları bunlar,
her dizede daha da sana yakınlaşırım,
duygularım dökülürken
birer birer beyaz kağıtlara
anlatılması mümkün olmayan
nice kederli anlarımı
bir kalemde geçtiğim
koyu karanlık gecelerin,
ve gündüzlerin
ikindi vakti ,akşamı beklerken
boğaz'da maviyi yararak ilerleyen
bir vapurun siyah dumanında
kendimi anılarımla avuturum.
Bir kaç yitik zamanda
solan nice yılların
ardına bile bakmadan,
gelip geçen insanların
yüzlerindeki tebebssümün
katili olurum.
yitirdiğim aşkım, sevgilim
canımın neşesi
kalbimin tek sahibi olan sen,
yitirmek iklimindeyiz artık
geçen bir aşk mevsiminin
yorgun coşkusunda hala
gecelerime katık ettiğim
kokun,terinin tuzu var,
sensiz geçen saatlerin
neşeli kahkaları yükselir
gecemde ve gündüzümde.
artık yitirmek iklimindeyiz,
yanıma kar kalan
acılarım beni avutur,
her ne kadar kahrolası bir yalnızlık
sivri pençeleriyle
parçalarken beni
hayatta kalırım
senin o güzel hayaline tutunarak.