SANA HAYRANDIR EFENDİM
Rûhum sana âşık, sana hayrandır Efendim,
Bir ben değil, âlem sana kurbandır Efendim.
Ecrâm ü felek, Levh u Kalem, mest-i nigâhın,
Dîdârına âşık Ulu Yezdân’dır Efendim.
Mahşerde nebîler bile senden medet ister,
Rahmet, diyen âlemlere, Rahman’dır Efendim.
Kıtmîrinim ey Şâh-ı Rusül, koğma kapından,
Asilere lütfun, yüce fermândır Efendim..
Ta Arşa çıkar her gece âşıkların âhı,
Medheyleyen ahlâkın, Kur’ân’dır Efendim.
Aşkınla buhurdan gibi tütmekde bu kalbim,
Sensiz bana cennet bile hicrandır Efendim...
Doğ kalbime bir lâhzacık ey Nur-i dilârâ,
Nûrun ki; gönül derdime dermandır Efendim...
Ulvî de senin bağrı yanık âşık-ı zârın,
Feryâdı bütün âteş-i sûzandır Efendim...
Ali Ulvi KURUCU
ÇOĞALDI CÜRMÜM
Çoğaldı cürm ü isyânım benim pek yâ Rasûlâllah
Kati müşkil huzûr-i Hak’ka gelmek yâ Rasûlâllah!.
Erişmezse bana lûtfun efendim rûz-i mahşerde
Mekânım nâr-ı dûzeh ola bî-şek yâ Rasûlâllah!.
Bırakma bendeni ol gün açılır çün Livâ-ül-hamd.
Beni de ol livânın tahtına çek yâ Rasûlâllah!.
Ümîdim var, yine mağfûr ü mesrûr olurum ol gün
Girince destime pây-i mübârek yâ Rasûlâllah!.
Bihâkkı Hazret-i Zehrâ bihakkı Hazret-i Sıbteyn
Sana geldi kulun Ulvi, dahîlek yâ Rasûlâllah!..
Ali Ulvi KURUCU
KEMAL-İ ZATININ
Kemâl-i zâtının na’tı anılmaz yâ Rasûlallah!
Kalır levh ü kalem mislin yazılmaz yâ Rasûlallah!
Senin medhinde şirket eylesem Mevlâ’ya ma’dûmum
Bu babda cürm ü isyâna bakılmaz yâ Rasûlallah!
Ne hâkim ben ki nâ-şüste kalam deryâyı cûdunda
Habâb-ı Nün felak hîçe sayılmaz yâ Rasûlallah!
Şafâk-veş her ki dâğ-ı âteşîn’i aşkını açmaz
Gül-i maksûd billâhî açılmaz yâ Rasûlallah!
Gabâr-ı âsitânın pertevinden âb olan hâtır
Fürüğ-i pençe-i mihre kapılmaz yâ Rasûlallah!
Ümîd oldur ki Galib çâker-i evlâd ü âlindir
Gürûh-i ehl-i hüsrâna katılmaz yâ Rasûlallah!
Şeyh Galib
EY SARBAN
Ey sârbân, zîmâm-ı çek semt-i kûy-i yâre
Virâne dilde zirâ, yer kalmadı karâre
Bîm-i zalâm şebden olma sakın vehmnâk.
Ah şerâre bârım hâcetimi kor eyleyen ferş.
Dibâce-i cebînim şecm ile rehgüzâre.
Ey sarbân-ı müşfik hiç olmadın mı âşık.
Aheste revlik etme rahmeyleyip bu zâre
Ben dermend-i aşkım her yerde kılmam âram.
Tâ vâsıl olmayınca serhadd-ı kûy-i yâre.
Ol kûy-ı cenfezâ kim ehl-i nazar değişmez.
Bir seng-i rizesini bin dûrr-i şâhvâre.
Ol kûy-ı arş ratbet kim hâk-i ıtırnâkin.
Melikşeh eylembiş Hak pişânî-i kibâre.
Dâr’üs-sekine yanî şehr-i Medine.
Izz ü şerefle me’vâ sultân-ı kâmkâre.
Sultan-ı mûlk-i sermed, mahbûb-ı Hak Muhammed
Kim kulluğu şereftir şâhânı tâcdâre.
Ey cümle âlemin mahzâ atâsı Hakkın.
Senden olur olursa Asım fakire çâre!.
AÇIKLAMASI
Ey deveci, yuları yâr yurdunun tarafına doğru çek,
Zirâ bu virâne gönülde beklemeye tahammül kalmadı.
Gece karanlığının dehşetinden sakın korkma,
Çünki benim âh ü enîmimden çıkan kıvılcım gündüze ihtiyaç bırakmıyor.
Eğer devenin ayağı bu yolda incinirse; ben onun yoluna aşk ile alnımı sereyim.
Ey şefketli deveci, sen hiç aşık olmadın mı?
Ne olur şu ağlayıp inleyen zavallıya acı da yavaş yürüyeyim deme.
Ben aşk derdine öylesine düşmüşüm ki,
Sevgilimin semtine varmadıkça yerimde duramıyorum.
Orası (Medine) öylesine cana can katan bir yerdir ki,
Gönül ehli o beldenin bir taş kırıntısını çok kıymetli binlerce inciye değişmez.
Ey arşın fevkinde olan yüce makam, senin misk kokan toprağını
Cenab-ı Hak büyüklerin yüz sürdüğü mubarek bir yer kılmıştır.
Huzur ülkesi olan şehir; yani Medine-i Münevvere,
Herkesin kavuşmak için çırpındığı Sultanın, izzet ve şeref dolu mekanıdır.
Ebediyyet mülkünün Sultanı, Hakkın mahbubu olan Muhammed (s.a.s),
Sana kul olmak tac giymiş sultanlara bile şereftir.
Ey bütün kâinata Hakk’ın rahmet olarak gönderdiği Rasûl,
Bu Asım kuluna çâre ancak senden olur.