“Rabbin sana ne darıldı, ne de seni bırak-tı.” İnsanı en çok etkileyecek âyetlerden biri:Diye-lim başınıza istemediğiniz bir olay geldi. Yıkık, peri-şansınız. Kimse ile görüşmek istemiyorsunuz. Ço-ğunluk size küsmüş gibi. Yalnızsınız. Herkes benden uzak, herkes bana kırgın düşüncesi içinde çöküntü yaşıyorsunuz. Yalnızlığınızın karanlık mağarasına şu ayet bir güneş gibi doğuyor: "Rabbin sana ne da-rıldı, ne de seni bıraktı.”(93 Duha, 3)
Kim kırılırsa kırılsın, kim darılırsa darılsın, kim terk ederse etsin. Rabbim terk etmiyor, kırılmıyor ya, ne gam! .. Bu ne büyük ferahlık değil mi? ..
Başınızda ağır bir dert var. Sanki hiç bitmeyecek gibi geliyor. Sanki bu sorun hayatınızın sonunu ha-zırlıyor gibi. İşte o an ayet yetişiyor imdadınıza: "De-mek ki, zorluğun yanında bir kolaylık mut-laka var! Zorluğun yanında bir kolaylık mu-hakkak var! " (94 İnşirah, 5-6)
Garantiyi veren Allah! .. Hem de ne garanti, her zorlukla beraber bir de kolaylık geleceği
"mutlaka" ifadesi ile pekiştirilip ikna olalım diye iki kere tekrarlanıyor. Ayet; kolaylığın zorluk içinde saklı olduğunu, çözümün sorunda gizli olduğunu da fı-sıldıyor. Bu manayı duymuş olan Niyazi Mısrî(k.s) şöyle demiş: "Derman aradım derdime, derdim ba-na derman imiş."
Yakup, oğlu Yusuf'u yitireli 40 yıl olmuş. Bedeni bu ıstıraba dayanamamış da gözleri kör olmuş. Ama hala ümit içinde evlâdını bekliyor. Kardeşler Mı-sır'dan kervanla dönünce: “Kervanda Yusuf kokusu alıyorum” demiş Yakup. Oğulları acı acı gülerek:
"Baba, 40 yıl geçti, hâlâ mı ümit, hâlâ mı Yusuf? Geç bunları geç." demişler.
Yakup'un cevabı ümit dolu: “Allah'ın rahmetin-den ümit kesmeyiniz; Ümitsizlik çukurundan çıka-mayacak gibi hissediyorsunuz kendinizi. İşte hem teselli hem ümit size: "Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayan, çok merhamet edendir." (39 Zümer, 53)
Maddî sıkıntınız hat safhada. Yoksul düştüğünüzü hissediyorsunuz. İflas ettiniz. Sıfırı tükettiniz yani. Nasıl ayağa kalkarım düşüncesi içinde boğulurken ayet size yeni bir ümit veriyor: “Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah dilerse lütfuyla sizi zengin kılar. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hü-küm ve hikmet sahibidir.” (9 Tevbe, 28)
Bir yakınınız ölümcül hastalıkla yatağa düştü. Doktorlar fazlaca ümit vermiyorlar. Çoğu kere Onu nasıl teselli edeceğinizi dahi bilemiyorsunuz. Gerçek ortada iken moral vermeye çalışmak sanki sahte davranmak gibi geliyor size. Ciddi bir delil olmalı ki hastanıza siz de inanarak moral verebilesiniz. Eyyûb Nebi var Kur'an'da… Hastalıkların, dertlerin en ağı-rına müptela olmuş ama sıhhate kavuşmuş. Onun hali size dayanak oluyor: Kulumuz Eyyûb'u da an, o zaman Rabbine şöyle nida etmişti: "Bak bana, me-şekkat ve acı ile şeytan dokundu! Ve ona, bü-tün ailesini ve beraberlerinde bir misli daha tarafımızdan bir rahmet olarak bahşettik ki, temiz akıllılar için bir ibret olsun."(38 Sa'd, 41- 43)
Olayları, gelişmeleri yorumlamakta, tavır belir-lemekte zorlanıyorsunuz. Bazen her şey lehinize gi-derken, bazı dönemlerde de yığınla aleyhinize ge-lişmeler oluyor. Aslında Allah Sisteminde lehte yada aleyhte düzenlemeler söz konusu değil. Sadece ol-ması gereken; olması gerektiği en uygun vakitte ge-lişiyor. Ama yine de bazı şeyleri yediremiyorsunuz kendinize. Bir tutamak arıyorsunuz. Ayet el veriyor size: "Olur ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa o, hakkınızda hayırlıdır. Olur ki, siz bir şeyi seversiniz; ama o, sizin hakkınızda bir fe-nalıktır. Allah bilir, siz bilmezsiniz."(2 Bakara, 216)
Rabbimiz Allah, Rasülümüz Muhammed(s.a.v), Kitabımız Kur'an, Yolumuz Sırat-ı Müstakim!...Biz-den bahtiyarı yok dünyada, her ne olursa olsun zafer ve başarı bizim .
Fadıl Özdemir