KARAMAN VE SEN
Karaman’a hiç gitmedik seninle
Görmedik çarşısını, pazarını, insanlarını
Dolaşmadık caddelerde, sokaklarda
Kalesine tırmanmadık elele
Sen görmedin karaman’ın güzelliğini
Hiç gitmedik ki seninle
Karaman’ın insanları bir başka candan
Hilesiz, riyasız,. Yabansı değil, sokulgan
Saman tozu, taze buğday, taze ekmek kokusu
Öpülesi, nasırlı elleri toprak toprak
Yüzleri güneş yanığı, gözleri bulutlarda
Karamanoğlu Mehmet Bey’in dili konuşulan dil
Yanımda, yöremde Türkmen kocası Yunus’lar
Erdemi, sevgiyi, güzelliği anlatır…
Sana Karaman’dan sesleniyorum, duy beni dinle
Sen görmedin karaman’ın güzelliğini
Hiç gitmedik ki seninle…
Açları doyuran verimli toprak
Göklere el açan uzun kavaklar
Konuksever, iyi yürekli insanlar
Tertemiz caddeler, sokaklar
Hele bir de mevsim baharsa
Rengarenk açılır güller, çiçekler
Çam kokulu, kekik kokulu solunan hava
Kendi ürünleridir yedikleri
Anaların ak sütü kadar helalinden
Buz gibi içilen sular
Şu dağlar Toros Dağları
Şu dağın ardında benim köyüm var
Karaman kimseye yad değil, yaban değil
Türk’e vatan olmuş bir kutsal toprak
Selçuklular, Karamanoğulları, Osmanlılar ve daha!
Daha niceleri de var..
Ulu Mevlanalar, büyük ozanlar
Ve Karacaoğlanlar, Aşık Yunuslar
Yiğitler, gaziler, kahramanlar
Gelip yurt edinip kutsamışlar…
Karaman Kalesine çıkıp seslensem
Sesim yankı yapar Toroslarda, ovalarda
Selam desem kuşa, kurda tüm insanlara
Sesimi ulu Mevlana duyar
Derviş Yunus duyar
Karamanoğlu Mehmet Bey
Sonra Karacaoğlan duyar…
Sana Karaman’dan sesleniyorum
Sen de kulak ver sesime, duy beni dinle
Sen görmedin Karaman’ın güzelliğin
Hiç gitmedik ki seninle.
AHMET TUFAN ŞENTÜR