KALBİ HASTALIKLARDAN ARINMAK
Kalplerin paslanmasından bahseden Kuran kalbi hastalıklara birçok örnekle dikkat çeker. Aşağıda kısa kısa belli başlı hastalıkların tanımı, sebepleri ve arınma yollarına dair tavsiyeler demetini okuyabilirsiniz. Rabbimiz bizi kalpleri pak insanlardan eylesin.
1. Bencillik/Cimrilik
Tanımı:
<!--[if !supportLists]-->Paylaşma konusunda gösterilen kalbe yerleşmiş bir hastalık
Sebepleri:
Aşırı mal sevgisi(tutkuyla bağlanmak)
Sahip olduğunu kaybetme korkusu. Bu da bir değerlendirme hatasından kaynaklanıyor, çünkü paylaştığı zaman ‘kaybetmez’.
İlacı:
Paylaşmanın yüce bir değer olduğuna dair bilinç yerleştirmek
Model/örnek olmak bu konularda
2. Haset
Sebepleri:
Kin ve Düşmanlık: Hased, kin ve düşmanlıkla beraberdir.
Çekememezlik: Başkasının kendisinden daha yüksek bir seviyeye geçmesinin kişiye ağır gelmesidir. Biri bir makam, ilim yahut mala kavuşursa o kimsenin kendisine karşı böbürleneceğinden ve kendisinin buna tahammül edemeyeceğinden korkmasıdır.
Tekebbür: Kişinin karakterinde bir büyüklenmenin var olması ve bu hasletin başkasını küçümseyerek onu emrinin altına alma çabasıdır. Şayet başkası bir nimete kavuşursa karakterindeki bu hasletin ona tahammül edemeyeceğinden korkar. Bir nevi savunma içgüdüsü.
İnsanın kendisini beğenmesi: Kendileri gibi bir insanın örn.: risalete ulaşmasını çekememe. Benim ondan ne farkım var ki demek.
Gayeye ulaşamama korkusu: Bir hedef üzerinde çekişenleri ilgilendirir. Onlardan her biri, başkasını o hedefe yaklaştıracak bir durumla karşılaştıklarında bunu hazmedemez. Davayı kişiyle özdeşleştirmekten kaynaklanır İslami gruplar arası rekabeti ele aldığımızda. Dava ancak benim nefsimle kaim, yalnız benimle yücelmeli, başkasıyla yücelmesini çekememek. İslam’ı kendi malı görürse haset eder.
Baş olma ve şöhrete kavuşma tutkusu: Mesela herhangi bir kimsenin bir ilimde benzersiz olma isteğinin olması. Bu kişi, çağın en büyük bilgini gibi övgülerle karşılaşır da en uzak bir memlekette bir benzerinin çıktığını duyarsa, ya onun ölümünü yahut ondaki bu nimetin zail olmasını ister. İslami gruplarda da bu tip bir haset olgusu var.
Kötü kalblilik: Bu hastalığa yakalanan kimse, başka bir kimseye bir iyiliğin dokunmasını istemez. Birinin iyiliğinden söz edilirse, onun zoruna gider. Bu hangi alanda olursa olsun, burada kalbin gerçekten bozulmuşluğu sözkonusu. Diğer sebepler olmasa bile bu kişi haset eder.
İlacı:
Başkalarını kıskanmanın bize hiç bir şey kazandırmadığını bilmek
Başkalarındaki güzelliklerin bize kesinlikle zarar vermiyeceğini, tam tersine gıpta edildiğinde bizi de o nimete kavuşma konusunda motor güç olabileceğinin bilincinde olmak
3. Riya/Gösteriş
Tanımı:
Başka insanların takdirini kazanmak, onlara şirin gözükmek için gösteriş yaparak bir amelde/eylemde bulunmak.
Sebebleri:
Kişinin kendini eksik görmesi
Aşağılık kompleksi
İnsanların takdirini gözde büyütmek
Onay alma, önemsenme doğal duygusunun ölçüsünü kaçırmak
İlacı:
İhlas=Halkın takdirini ve tekdirini/kınamasını kişinin nezdinde eşit olması
İnsanların gerçek manada insanlara hiç bir şey kazandıramıyacaklarının bilincinde olmak, kısacası takdire aslında ihtiyacımız yok
4. Tutku
Tanımı:
Bir şeye tutsaklık derecesinde bağlılık, o şeyin esiri olmak,
Aşırı bağımlılık hali
Bilinçsizce bir bağlılık
Gözü kör eden bir olgu
Kendini bir şeye kaptırmak
Dünyayı hedef tahtasına oturtmak
Sebepleri:
Dünyaya bakışta çarpıklığın meydana gelmesi
Hayatın asıl gayesini unutmak
Örnek:
Gruplara lider olma tutkusu, kadın tutkusu vs.
İlacı:
Kalbe sinmiş bir hastalık olduğundan tutkunu olunan şey hakkındaki düşüncede değişiklik/devrim yaparak
5. Kibir/Gurur
Tanımı:
Büyüklenme hissi
Kendini olduğundan fazla büyük görmek
<!--[endif]-->Diğer insanlara karşı üstünlük kompleksi
Sebepleri:
Başarıyı/ilmi/gücü kendine nisbet etmesi. Halbuki herşey Allah’tan.
Örnek:
Karun’un böbürlenmesi. ‘Bana bunlar bilgim sayesinde verildi’(ayet)
İlacı:
Objektif bir gözle insanın o kadar da büyük olmadığını görmek
Üstünlükleri Allah’a borçlu olduğumuzu ve bunların birer sınav olduğunu unutmamak. Örnek: Hz. Süleyman tahtı yanında bulunca ‘Bu Rabbimin lütfundandır. Şükür mü edeceğim yoksa nankörlük mü edeceğim sınamak istiyor beni...’(ayet) dediği gibi yaklaşmak
Kişi kendisini olduğu gibi görse bile büyüklenebilir. Gerçekten var olan o üstünlükleri/meziyetleri ile böbürlenir şımarabilir. Bu yüzden iyi yanlarımız bizi gurur gibi bir hisse sevketmemeli
İlmin gururunu kırmak:
Bu gurur biçimi en katı olanlarındandır. Diploma, ilmi makam ve ünvanlar bir tarafa, hitabet, yazarlık, öğretmenlik, yol gösterme ve diğer vesileler, şeytanın insan nefsine yol bulduğu en elverişli alanlardır.
Çünkü bu alanlar şöhret kazandıran, halkın dikkatlerini çeken ve beğenilerini kazanmaya vesile olan alanlardır. Bu gibi şeyler ise nefsin hoşuna gider.
Hz. Peygamberin (a.s.) rivayete göre ‘İlmin afeti, gururlanmaktır.’ sözüyle dikkatleri kendisine çekmek istediği husus işte budur.
Yine onun söylediği söylenen bir sözünde şöyle buyurulur: ‘Kim alimlerle yarışmak, cahilleri aldatmak ve halkın beğenisini kazanmak için ilim öğrenirse, Allah onu ateşe sokar.’
Tedavisi çok zor olan bu hastalığa karşı çok uyanık olmak gerekir. Bilinmelidir ki, bize hitabet kabiliyetini ve düşünme gücünü veren Allah’tır ve farkına varmadan bu nimetlerini bizlerden geri alabilir.
Allah’ın bizler üzerindeki hakkına karşı nankör davranmamalı, bilakis şükretmeliyiz: "Hatırlayın ki Rabbiniz size: Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artıracağım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir!" diye bildirmişti. (14/İbrahim suresi 7. ayet)
Nefis, güzel konuşma yahut takdirleri kazanmaktan dolayı gurur duyguları kabarmasın diye sürekli hesaba çekilmeli, duyguları yozlaştıran ve onlara bulaşan her şeyden temizlenmelidir.
Başkalarını Küçük Görmeyelim:
Kalbi hastalık olan kibir ve gururu besleyen en önemli dinamiklerden birtanesi de başkalarını küçük görmektir. Bu hal, içinde gizli bir tekebbür barındırmaktadır. Bu tekebbür kişiyi kendi eksiklikleri ve zaaflarına karşı körleştirmektedir. Başkalarını küçük görmek bilgi, tecrübe, (kıvrak) zeka ve kabiliyet vb. açılarından olabilir. Karşınızdaki insan sizden daha az bilgili olabilir, siz de başkalarından daha az bilgilisiniz. Aynısı diğer özellikler için de geçerlidir.
Konuyla ilgili Ercümend Özkan'ın 'Gençlere Tavsiyeleri'nden birkaç tavsiye aktarıyorum:
16. İnsanlarla ilişkilerinizde karşınızdakini sayınız ki onların da sizi saymasına yol açasınız. İnsanları, insan yerine koyunuz ki, Allah yarattığı her insanı insan olarak yaratmıştır ve insan saymıştır. Sizler de Müslümanlar olarak Allah'ın insan saydıklarına insan değeri veriniz. Bu, onlardaki yanlışlara değer vermek demek değildir. Yanlışlarını söylemeniz onları insan saymamak demek değildir, unutmayınız. Küçük olun büyük olun yalnızca doğrulara sahip çıkmaya bakın.
22. Sakın burnunuz yukarıda olmasın. Çabuk kırılır ve ayrıca burnunuzun ucunu bile göremezsiniz. Kibir ile vakârı birbirinden ayırdetmekte güçlük çekmeyiniz. Aradaki çok önemli farkı, fark ediniz. Müslüman?a yaraşan vakârlı (onurlu) olmaktır, kibirli olmak değil. Benlik davası gütmeyiniz.(İslam olana sahip çıkmaktır önemli olan, İslâmî olanı söyleyen ikinci plandadır, unutmayınız). Kendinizi bu açıdan çok gözden geçiriniz. Söylenenlere Allah için kulak veriniz. Her söyleyen size, çekemediğinden söylüyor sanmayınız. Bunu unutmayınız.
6. Gıybet
Tanımı:
Başkasının aleyhinde o kişinin gıyabında atmak suretiyle kendini tatmin etme
Casusluk yapmak, laf getirip götürme özelliği
Gıybeti sözün amaç ve hedefi belirler(örn.: düşmanlık için arkadan konuşmak)
Kişi değerlendirmesi yapmak gıybet değildir, eğer karşıdaki kişi üzerinde bir hareket oluşmuyorsa, sadece bilgi aktarımı oluyorsa o zaman gıybet olur(örn.: üye yapılacak kişinin arkasından zaaflarını konuşmak ilgili/yetkili kişiler meclisinde(herkesin yanında olur olmaz zamanlarda değil) gıybet değildir.
Kitleleri peşlerinde sürekleyenlerin arkasında konuşmak da gıybet değildir.
Sebepleri:
Kalpteki bir boşluğa delalet eder. Bu eyleme ihtiyaç hissedilmesi bu boşluktan dolayıdır.
Tatmin olma isteği
Başkasının kusurlarını sıralayarak kendini aklama ve ne kadar da üstün biri olduğunu bu şekilde vehmetme, dolayısıyla rahatlamak
Dili terbiye etmemek
İlacı:
Nefsimizdeki başkalarının aleyhinde konuşurken oluşan bu arzuyu/doyumu farketmek ve bunun bayağı bir duygu olduğunu anlamak
Kendimizi bu suretle aklıyamayacağımızın farkında olmak, bunun(aklama niyetinin) kendini aldatma olduğunu görmek
Aynayı kendimize tutmayı alışkanlık hale getirmek, kendi kusurlarımızı daha fazla önemsemek, bunları daha fazla aramak
7. Atalet/Tembellik/Uyuşukluk
Tanımı:
Kalpteki dinamikliğin uyuşturulmuşluğunu ifade eder.
<!--[endif]-->Düşüncede tembellik aklı felce uğratır, akıl terazisini paslandırır ve bu yüzden yanlış tartmalar artar. İnsanda başkalarını taklide yol açar. Aceleci bir şekilde çok yönlü, derin konularda hüküm vermeye sevkeder.
Sebepleri:
Zaman içerisinde birçok faktör bu uyuşukluğu sağlamıştır.
Rahat etme, kendini yormama
İlacı:
Düşünce ve eylem hareketliliğinden kaçan kişi rahatı arzulayıp istemesine rağmen, çoğu zaman bunu bulamaz. Kim tembelliğe alışıp, rahata meylederse rahat edemez. Ağırlık ve gevşekliği sevmek yorgunluk getirir. Denilmiştir ki:’Yorulmamak için yorul’
8. Bağnazlık:
Bizde ‘Hakikati kabul etme hakikatine öncelik verme’ veya ‘Gerçeği kabul etme gerçeğine öncelik verme’ özelliği olmaz ise hakikat kendini ortaya koymaz. Kalbimiz hakikate açık ise doğru düşünmenin metodları bizi hedefe götürür. Hakikat işimize gelmese de onun sevdasıyla tutuşmalıyız. Buna ‘gerçeği yalnız gerçek olduğu için aramak’ da denir.
Hakikat kendini ortaya dökebilmek için insandaki ‘hakikati kabul etme hakikatine öncelik verme’ özelliğine muhtaç. Yalanın da insandaki ‘yalana meyilli yalanla hoşnut olma’ eğilimlerine ihtiyacı vardır.
“Hakikati kendi malımız gibi görmeliyiz, nerede bulursak almalıyız.” (Hadis).
“Yalana razı olanlar gerçeğin vasıflarını anlayamazlar.”
“Gerçeği aramada ısrarlı olan kişi yalanın cazibesini tanıyamaz.”
Gerçeği taleb edenlerin anlayış alanında yalanın sığacağı yer yoktur. Gerçeği ve gerçeğiarayan türdeş yaratıklardır.Yalan ve yalancı da aynı türdendir.
87/A’la suresi 8-13. ayetler:
Seni en kolaya muvaffak kılacağız.O halde eğer öğüt fayda verirse öğüt ver.(Allah'tan) korkan[hakikati arayan] öğütten yararlanacak. Kötü kimse ise öğütten kaçınacaktır. O ki,en büyük ateşe girecektir. Sonra o, ateşte ne ölür ne de yaşar.
Yanlışlığını farkettiği an ondan hemen dönme uyanıklığı içindeki bir insanın dünyada yaşayan öteki insanlardan ne ölçüde ileri, ne ölçüde haklı ve ne ölçüde üstün olduğunu söylemeye bile gerek yoktur.
Kişi camı elmas zannetiğini farkettiği an camı duvara fırlatıp elması sahiplenmeli.
Ömer Karaarslan
Alıntı