Ayrıntılı Konu Bilgileri
Sayfa BaşlığıKonu: KAHRAMAN TÜRK KADINI
Mesaj SayısıMesaj Sayısı: 0 cevap var
OkumaGösterim: 1742
Google Özel Arama

Gönderen Konu: KAHRAMAN TÜRK KADINI  (Okunma sayısı 1742 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

    ђ๏Ŧєєz

  • Özel Üye
  • *
  • Avatar Yok

  • İleti: 6692
  • Nerden: eksi25 - Erzurum
  • Rep: +586/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • MSN Messenger - hofeez@sevdaligul.com
    • Profili Görüntüle E-Posta
  • Çevrimdışı
KAHRAMAN TÜRK KADINI
« : 09 Mart 2008, 14:40:15 »


 

Necip Türk milletinin erkekleri kadar cesur ve basiretli kadınları da
milli mücadelelerde vatan ve bağımsızlığını canla başla korumuşlardır.
Yaradılış fıtratı olarak cesur evlatlar çıkarmış olan Türk milletinin
kadınlarıda birer cesaret, fazilet abidesi gibi erkeklerinin yanında
bulunmuşlardır.
 
Bu kahraman Türk kadınlarından bazıları şunlardır:
 
Tomris Hatun:
Yüce hakanı Tomris Hatun, yaklaşık 2500 yıl önce
Türkistan'da devlet kurmuş olan Saka ve Peçenek Türklerinin hakanı idi
aynı çağda İran'da da Ahamenid Sülalesi hakim bulunuyordu. Bu sülale
zamanında İran orduları birkaç defa Türklerle savaşmışlardı. Tomris
Hatın'un hakan olduğu çağda, İran'lıların başında Kirus adında bir
hakan bulunuyordu. Daha önceleri Sakalarla savaşmış olan Kirus,
Peçeneklere saldırdı. Bu savaşın nedeni Kirus'un Tomris'le evlenmek
istemesi ve Tomris Hatun'un da bu teklifi reddetmesi idi. Bu reddin
nedeni o çağın usullerine göre çok önemliydi. Çünkü Tomris Hatun
Kirus'la evlenirse Tomris'in ülkesi Kirus'un olacaktı. Tomris'in red
cevabından sonra Tomris'in oğlu ile Kirus savaştı bu savaşı Kirus
kazandı. Bunu gururuna yediremeyen Tomris'in oğlu kahrından kendini
öldürdü.
 
Bu öncü savaşı kazanan gözü dönmüş Kirus Tomris ile savaşmaya
başladı ama Tomris Hatun'a feci şekilde yenildi.  Tomris Hatun, azılı
bir gaddar olan Kirus'un kafasını kan dolu bir fıçıya attırarak
"hayatında kan içmeye doyamamıştın, şimdi doya doya iç" dedi. Bu olay
yıllarca hatırlandı. Bu kadın başbuğ Tomris Hatun ulusunu ve yurdunu
çok seven Türk kadınlarından birisiydi.
 

Süyün Bike:
Altın Orda Devletinin fiilen yıkımasından sonra ortaya
"Astrahan Hanlığı", "Kırım Hanlığı", Sibir Hanlığı" ve "Kazan
Hanlığı" gibi küçük Türk devletleri çıktı.
 
Kazan Hanlığı, iç mücadelerlerle de sarsılınca gittikçe zayıflamış ve
Ruslar'ın müdahaleleri de o nispette artmıştır. Kazan'da iktidarı
elinde bulunduran zümre bu sebepten dolayı Han seçiminde Rusların
arzularına boyun eğmek zorunda kalarak Safa Giray'ı Han ilan ederler.
Safa Giray'da 1547'de ölür. Bunun üzerine oğlu Ötemiş Giray iki
yaşında Han olduğundan varisi Süyünbike devleti yönetir. Ruslar
1550'de Kazan'a hücum eder. Süyün Bike'de kahramanlar gibi savaşır ama
şehir düşer ve diğer Kazan Beyleri ile birlikte o da esir alınır.
Gemilere bindirildiklerinde halk gözleri yaşlı nehrin kenarında
beklemektedir.
 
Kazan Melikesi var gücüyle bağırır:
 
"Kazan... Kaygulu, kanlı şehir!.. Başından tacın düştü... Sen şimdi
dul kadın gibisin! Sen şimdi efendi değil, kul oldun!.. Sen başsız
arslan gibisin! Her devlet akıllı Han ile idare edilir, güçlü çeri ile
ayakta kalır!.. Bunlar olmayınca, herkes senden Hanlığı alır! Eski
günlerini, bayramlarını hatırlayıp, benim gibi ağla artık... Nerede
senin eski Hanlık bayramların? Nerede sendeki çocuklar, beğler,
Töreler?... Nerede senin genç kadınların, güzel kızların; onların şen
sesleri nerde?.. Hepsi kayboldu değil mi? Bundan sonra sende, bunların
yerine ağlamalar, inlemeler olacak!.. Sende bal akan ırmaklar,
pınarlar vardı... Bundan sonra onlarda senin evlatlarının kanları ve
gözyaşları akacak!.. Rus kılıçları onları kırıp geçirecek!.. Ey
Tanrım!.. Bizim en azgın düşmanımız olan İvan'a tez cezasını ver!..
Kazan'ın başına bu belaları açan Şeyh Ali ile Türeleri cezasız
bırakma! Onlar beni düşman eline düşürünceye kadar çalıştı; çekmiş
olduğum eziyet ve sıkıntıları onların da, onları umursamayan ve
ülkelerine sahip çıkmasını bilmeyen Kazanlıların da başına ver
Tanrım!.. Ver ki, bundan sonrakilere ibret ve ders olsun; başka Türk
Yurtlarının başına böylesi gelmesin!... "
 
Bu esir alınıştan sonra Süyün Bike'ye ne olduğu konusunda kesin bir
şey yoktur.
 

İparhan:
Doğu Türkistan 1759 yılında Çin Mançu Yönetimi tarfından
işgal edildi. Uygur Türkleri vatanlarını işgal eden Çin ordusuna karşı
yıllarca direndiler. Tam 42 kez bağımsızlık mücadelesi verildi,
sonuçta sayı ve teçhizat bakımından kıyaslanamayacak derecede fazla
olan Çin ordusu, Rusların da yardımıyla bu mücadelelerden galip çıktı.
O dönemin Doğu Türkistan Hanlarından Cihangir Hoca şehit edildi.
Cihangir Hoca'nın eşi İparhan kocasının mücadele bayrağını ordunun
başına geçerek sürdürdü.
 
Büyük mücadelelerden sonra Çin ordusu tarafından esir alınan İparhan,
Pekin'e Çin İmparatoru Qienlung'a götürüldü. İmparatorun İparhan'a
evlenme teklifi İparhan tarafından şiddetle reddedildi.
 
Ve bu kahraman Türk Kadını iffeti ve milletinin geleceği için, bir
Çin'li ile evlenmektense canına kıydı. Bir kahraman gibi yaşadı ve bir
kahraman gibi şehit oldu. Türk kadınının yüreğinde "Gelinlerin Anası"
unvanıyla yaşayan kahraman İparhan'ı rahmetle anıyoruz.
 

Nene Hatun (1857-1955):
Erzurum'un Pasinler ilçesine bağlı Çeperler
köyünde dünyaya gelen Nene Hatun, henüz 20 yaşında bir gelinken
1877-1878 yılları arasında yapılan Türk-Rus Savaşı'nda (93 Harbi)
Aziziye Tabyası'nı sopayla, taşla, kazma, kürekle savunanlara
katılarak cesurca savaştı. Daha sonra oğlunu Çanakkale Savaşı'nda
şehit verdi. 1954 yılında 3. Ordu Müfettişi Orgeneral Nurettin
Baransel Paşa'nın gayretleriyle kendisine "3. Ordunun Nenesi" unvanı
verilip, cüzi de bir maaş bağlandı ve 1955 yılında anneler gününde
"Yılın Annesi" seçildi. Erzurum manevraları sırasında Amerikan
Generali Ridgway bu yüce insanın elini öptü. Nene Hatun bir
kahramanlık ve analık sembolü olarak 98 yaşına kadar yaşadı. Kabri,
uğruna savaştığı topraklarda, Aziziye Şehitliği'ndedir.
 

Halide Onbaşı (Edip Adıvar) (1884-1964):
1919'da Sultanahmet Meydanı'ndaki nümayişde halkı
işgallere karşı uyandırmak için yaptığı etkili konuşma sonrası
hakkında tevkif kararı çıktı. 1920'de
Anadolu'ya kaçarak Kurtuluş Savaşı'na katıldı. İstanbul Hükümeti
tarafından Mustafa Kemal ile birlikte hakkında ölüm kararı verilen
altı kişiden biriydi. Mustafa Kemal onu Garp Cephesine tayin etti.
Kendisine önce "onbaşı", sonra da "üstçavuş" rütbesi verildi. Savaşı
izleyen yıllarda Cumhuriyet Halk Fırkası ve Atatürk ile siyasal görüş
ayrılığına düştü. 1917'de evlenmiş olduğu ikinci kocası Adnan Adıvar
ile birlikte Türkiye'den ayrıldı. 1939'a kadar dış ülkelerde yaşadı.
1939'da İstanbul'a dönen Adıvar 1940'ta İstanbul Üniversitesi' nde
İngiliz Filolojisi Kürsüsü Başkanı oldu, 1950'de Demokrat Parti
listesinden bağımsız milletvekili seçildi. 1954'te istifa ederek evine
çekildi ve 1964'te öldü. Değerli kahramanımız Kurtuluş Savaşını ve
Türk kadınlarının mücadelesini anlatan ve Türk klasikleri arasına
giren pek çok esere imza atmıştır.
 

Nezahat Onbaşı:
Eşini yitiren 70. Alay Komutanı Hâfız Hâlid Bey, 8
yaşındaki kızı Nezahat'ı kimseye emanet edemeyip, yanına almıştı.
Küçük Nezahat Çanakkale cephesinde muharebe havasına alışmış, Alay
İzmit'e nakledildiğinde talimlere katılarak mükemmel at binmesini,
silah kullanmasını öğrenmiş ve 12 yaşında "onbaşı" rütbesini almıştı.
Babasının yanında cepheden cepheye koşmuş, çarpışmalara girmiş ve
100'den fazla düşman askeri öldürmüştü.
 
Nezahat Onbaşı 30 Ocak 1921 yılında Türkiye Cumhuriyeti' nin İstiklal
Madalyası ile ödüllendirilmesi önerilen ilk vatandaşıdır ve bu öneri
TBMM'de hararetle kabul edilmiş, ancak Kurtuluş Savaşı'nın hengamesi
içinde işleme konulamamış, daha sonra da kararın yerine getirilmesi
unutulmuştu. TBMM'nin "Şükran Belgesi'ne" 65 yıl sonra 78 yaşında bir
nine iken kavuşmuştur.
 

Şerife Bacı:
1921 yılı Kasım ayında İnebolu'ya önemli miktarda savaş
malzemesi gelmiştir. Malzemenin bir an önce Kastamonu'ya iletilmesi
gerektir. Cepheye gidemeyip de köylerinde kalan yaşlılar sakatlar,
kadınlar, Menzil komutanlığının malzeme taşınması haberi üzerine
kağnılarla yola çıktı. İnebolu'dan kağnılara yüklenen cephaneler
Kastamonu'ya doğru yol aldı. Bu cephane kollarında hep kadınlar vardı.
Bunlardan biri de Şerife Bacı idi. Şerife Bacı top mermileri
ıslanmasın diye kazağını mermilerin üzerine örtmüş, yavrusu ölmesin
diye üzerine abanmış ve soğuktan ölmüştü, ama ölene kadar vücut
sıcaklığını yavrusuna vermişti. Bugün Kastamonu'da şanına lâyık güzel
bir anıtı vardır. Kastamonulular şehit Şerife Bacı'nın adını her yerde
yaşatıyorlar.
 

Erzurumlu Kara Fatma (Fatma Seher Erden):
1888'de Erzurum'da doğdu.
Subay Suat Derviş Bey ile evlenip Balkan Savaşı'na katıldı. I. Dünya
Savaşı'nda Kafkas Cephesine gitti. 1919'daki Kongre günlerinde,
Mustafa Kemal'le bizzat görüşebilmek için Sivas'a gitti. Bu görüşmenin
ardından, Milis Müfreze Komutanı olarak Batı Cephesinde
görevlendirildi. 300 kişiyi aşkın birliği ile Başkomutanlık Meydan
Muharebesi'nde Mehmetçikle birlikte destanlar yazdı. Büyük Taarruz'un
ilk günlerinde General Trikupis'in birliğine esir düşmüşse de, kaçarak
yeniden müfrezesinin başına geçmiştir. Kahraman kadın Kurtuluş
Savaşı'ndan sonra "üstteğmen" rütbesi ile emekli oldu. Emekli maaşını
Kızılay'a bağışladı. 1954 yılında TBMM kendisine yeni aylık tespit
etti.
 

Halime Çavuş (Kocabıyık):
Kastamonu'da doğan, anne-babasının "kızım
gitme" şeklinde yalvarışlarını dinlemeden milli mücadeleye katılan
Halime Çavuş, uzun yıllar Halim Çavuş zannedildi. Kurtuluş Savaşı'na
giderken erkek kılığına girdi, erkek gibi tıraş oldu, saçını kazıttı
ve kimseye kadın olduğunu söylemeden Türk askerinin arasına karıştı.
Gün geldi savaş bitti, ancak o ne asker üniformasını çıkardı ne de her
sabah tıraş olmaktan vazgeçti. Savaş sonrası Mustafa Kemal Paşa
tarafından Ankara'ya çağrıldı. O'nun "Seni yollamıyorum, bizim kızımız
ol" önerisine "Annem babam beni bekler" şeklinde cevap veren Halime
Çavuş, "Ben ana-babaya itaatli evlada saygı duyarım" diyen Mustafa
Kemal Paşa tarafından çeşitli hediyeler verilerek tekrar evine
yollandı ve kendisine maaş da bağlandı.
 

Hafız Selman İzbeli:
Kastamonu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Kadınlar Kolu
kurucularından ve Kastamonu'da ilk kadın meclisi üyesidir. Kurtuluş
Savaşı sırasında Kastamonu'daki kadınları toplamış, asker için çorap,
kazak, fanila ördürüp cepheye göndermişti. Asker Kastamonu'ya
geldiğinde hepsini yolda karşılayıp doyurmuştur.
 

Gördesli Makbule Hanım:
1921'de eşi Ustrumcalı Ali Efe ile birlikte
Milli Mücadelede çete savaşlarına katılmıştır. 17 Mart 1922'de Akhisar
Sungurlu hududu üzerinde bulunan Koca Yayla'da elinde silah düşmanla
en ön safta savaşırken başından vurularak şehit edilmiştir. Şehit
düştüğünde henüz 21 yaşındaydı.
 

Çete Emir Ayşe:
Yunan askeri Aydın'a doğru geldiğinde iki arkadaşı
ile birlikte Menderes'in diğer tarafına geçmeye çalışan Emir Ayşe,
arkadaşlarının kayıktan düşüp boğulması sonucunda geri dönmüş ve
Çanakkale'de ölen kocasından kalan tek hatıra elmas küpelerini
bozdurup kendine bir tüfek almış, dağa çıkmış, Yörük Ali Efe'ye
katılmıştır. Aydın'ın kurtuluşu olan 7 Eylül tarihine kadar
Yunanlılarla savaşmıştır. Savaş sonrası Atatürk İstasyon Meydanı'nda
Çete Emir Ayşe'nin de aralarında bulunduğu kahramanlara İstiklal
Madalyası takmıştır. "Savaştığım Yunana karşı, elimde kalan en değerli
şey Atatürk'ün göğsüme taktığı İstiklal Madalyasıdır" demiştir.
 

Tayyar Rahmiye:
Adanalı Rahmiye Hanım 9. Tümenin 1920 yılında
Fransızlar ile yaptığı muharebeye müfrezesiyle katılmıştır. Başlıca
görevi, keşif ve cephe gerisinde kundakçılık yapmaktır. Osmaniye
yakınındaki demiryolu tünelini o patlatmıştır ve bölgedeki düşmanın
cephane ikmalini büyük sekteye uğratmıştır. 1920'de Fransızlara karşı
harekete geçildiği sırada askerlerde bir duraksama olunca "Ben kadın
olduğum halde ayakta duruyorum da siz erkek olarak yerlerde
sürünmekten utanmıyor musunuz?" demiş ve aynı muharebede ateş hattında
kalan iki arkadaşını korumak için ileriye atıldığında şehit olmuştur.
 

Adile Onbaşı (Tarsuslu Kara Fatma):
Asıl adı Adile olan, Tarsuslu
Adile, Adile Onbaşı diye bilinen kahraman silah arkadaşları arasında
"Kara Fatma" olarak anılırdı. 8-10 kişilik milis kuvvetiyle Afyon
Savaşı'na katılmış, Tarsus'un kurtarılmasında da büyük yararlılıklar
göstermiştir
 

Kılavuz Hatice:
Adana'da Fransızlar'a karşı verilen mücadelede yer
alan ve milis kuvvetlerine katılan Kılavuz Hatice, 8 Mayıs 1920'de
milli kuvvetler Pozantı'da taarruza başladığında, kritik bir duruma
düşen Fransızları kandırarak kılavuzluk etmiştir. Hatice, kılavuzluk
yaptığı Fransızlar'a yanlış yol göstererek Karboğazı'na sokmuştur.
Boğazda sıkışan Fransızlar, Türk askerine esir düşmüştür.
 

Saime Hanım:
Milli Mücadele döneminde 15 Mayıs 1919'da Kadıköy'de
düzenlenen nümayişe katılmış nümayişden sonra tutuklandıysa da kaçarak
mücadeleye katılmış, yaralanmış ve İstiklal Madalyası almıştır.
Savaştan sonra İstanbul Lisesinde edebiyat öğretmenliği yapmıştır.
 

Yirik Fatma:
Gaziantep'te Fransızlara karşı verilen savaşta (1 Nisan
1920-8 Şubat 1921) çete teşkilatına katılmak isteyen Yirik Fatma
gelmesini istemeyenlere karşı "Benim kanım, sizinkinden daha mı
şirindir?" cevabını vermiş ve çetecilerle birlikte yola çıkmıştır.
 

Süreyya Sülün Hanım:
Van doğumlu Süreyya Hanım, Erek kasabasında 500
kişilik bir çeteye katılmış, 1,5 aylık bir çatışmadan sonra
yaralanınca Erzurum'a dönmüştür.
 

Nazife Kadın:
9 Mart 1922'de Çanakkale Bigadiç civarını kuşatan Yunan
ordusu Komutanı Nazife Kadın'dan bilgi istemiş, ancak o bilmediğini,
bilse bile asla söylemeyeceğini ifade etmiş, bunun üzerine
Yunanlılarca fırına atılarak şehit edilmiştir.
 

Domaniçli Habibe:
Kurtuluş Savaşı sırasında cahil evladının düşmana
yol gösterdiğini duyunca İnegöl'e inmiş, bir kurşunla oğlunu yere
serip ardına bakmadan geldiği dağlara geri dönmüştür.
 

Satı Çırpan:
Millet mekteplerinde okuma yazmayı öğrenen Satı Hanım,
Kurtuluş Savaşında cepheye sırtında mermi taşımıştır. 1934 yılında
Atatürk'ün kadınlara seçme ve seçilme hakkı vermesiyle meclise giren
ilk 18 kadın milletvekilinden biri olmuştu.
 

Bitlis Defterdarının Hanımı:
Kahramanmaraş'ta düşmana karşı verilen
mücadelede en fazla yararlılık gösterenlerin arasında bulunmaktaydı .
Kayabaşı Mahallesi'nde 8 düşmanı öldürmüş daha sonra erkek elbisesi
giyerek milis kuvvetlerine katılmıştır.
 

İnönü Savaşlarina Katılan ve Madalya Alan 12 Kadından İsimleri Tespit
Edilenler: Ali kızı Alime, Hacı Osman kızı Fatma, Besim kızı Şükriye,
Musa kızı Fatma, Veli Onbaşı kızı Ayşe, Molla İbrahim kızı Fatma, Ali
kızı Ayşe, Molla Hasan kızı Fatma...
 
Ve, belgelerde adına rastlanmayan daha binlerce eli öpülesi, kahraman
Türk kadını... Sizlere minnettarız, hepinizi saygı ve rahmetle anıyoruz.
 
Necip Türk milletinin yüksek seciyeli kadınları bu milletin ve
vatanının bekası için doğurdukları yigitleri bu millet ve vatanın
bekası için kurban etmeye alışmış kahraman varlıklardır. Yukarıda
saydığımız kahraman Türk kadınlarının yanı sıra bu vatanın bekası için
evlatlarını şehit veren nice analarıda unutmamak gerekir.

 

Derleyen: Abdullah Karahisarlı
Kimden: Naci Kaptan
ALINTI


Paylaş delicious Paylaş digg Paylaş facebook Paylaş furl Paylaş linkedin Paylaş myspace Paylaş reddit Paylaş stumble Paylaş technorati Paylaş twitter
 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son İleti
0 Yanıt
1161 Gösterim
Son İleti 03 Ekim 2007, 21:22:58
Gönderen: sevde34
0 Yanıt
1164 Gösterim
Son İleti 15 Ocak 2008, 18:40:14
Gönderen: sevdaligul
0 Yanıt
711 Gösterim
Son İleti 07 Temmuz 2008, 22:11:44
Gönderen: MAT_ROCK23
0 Yanıt
360 Gösterim
Son İleti 25 Ağustos 2014, 22:46:23
Gönderen: TanitimTanitim
0 Yanıt
263 Gösterim
Son İleti 30 Haziran 2017, 12:25:22
Gönderen: kevser25