Bir kadın olarak bende soruyorum kendi kendime; kadınlar neden mutsuz? Bu sorumun cevabını tam olarak veremesemde ki bir çok nedeninin olduğunu da biliyorum.
İşte yine buradayız, tam burada! Yağmur yağıyor, şemsiyenin tam altındaki SEN yine mutsuz. Tıpkı bir Travis şarkısındaki gibi, “Neden yağmurlar hep benim üzerime yağıyor?”
Yapılan araştırmalar, başarı, aşk, kariyer, cinsel özgürlük, çoluk çocuk arasında sıkışan kadınların mutsuzluğunun giderek arttığını söylüyor. Sonuç; etrafta kafası bi’ dünya, midesi antidepresanlarla tıkabasa dolu binlerce kadın…
Erkekler mi? Sormayın, onların keyfine diyecek yok!
Öncelikle bunun feminist bir yazı olacağını düşünenlere dikkat tabelası asmakta fayda var! DİKKAT! Bu yazı erkekleri mutsuz düşüncelerimize alet edip hıncımıza onlardan çıkarmak için yazılmadı! Bir tabela daha! DİKKAT! Bu yazıdaki bilgiler, tamamiyle araştırmalar sonucu elde edilmiş olup kesinlikle karşı cinsi hedef göstermemektedir.
Dünya Sağlık Örgütü’nün raporunda, kadınların baş ettiği hastalıkların başında ilk sırada ne var, bilin bakalım? DEPRESYON! Yaşadıkları hayatın hep kenarında köşesinde kaldıklarını düşünen kadınların genlerinde dolaşan ‘umutsuzluk kurdu’ neden hep orada, gitmek bilmiyor? Şikayetler peşpeşe… Sürekli sızlanıyorlar çünkü evlenmek istiyorlar, sızlanıyorlar çünkü bebek sahibi olmak istiyorlar ve yine sızlanıyorlar çünkü evde olmak sıkıcı, işe dönmenin sırası ve yine ama yine sızlanıyorlar çünkü bebeklerini evde bıraktıkları için pişmanlık duygusu duyuyorlar.
Sızlanmak için neden çok, şikayet etmek için de. Tüm bu mutsuzluk nedenlerine bile bile kendilerini sürükleyen dişi dünyalar, bir de sorumluluk duygusunun altında ezilmenin vahşi lezzetini de tadarken, aslında her şeyi kendi kendilerine körüklediklerini fark etmiyorlar.
Aşk hayatı mutsuz giden bir kadın, iş hayatını da aynı mutsuzlukla götürüyor. Başarısız olan bir kadınsa ilişkisine hırsını yansıtıp üzerinde günler, aylar, yıllar boyu çalışıp didindiği sevgisini bir anda çarçur edebiliyor? Neden ne? Sızlanmak, ağlamak, şikayet etmek, bir sürü ses ama neden?
Oysa erkekler dünyasına baktığınız zaman durum tam tersi. Sinirlenmeyin kadınlar, onlar en iyisini yapıyorlar!
Dünya Sağlık Örgütü’nün raporunda erkeklerin baş ettiği hastalıklarda depresyonun yerini merak ediyorsanız, bu ‘canavar’ın 10. sıralarda kendine anca yer bulduğunu söyleyelim.
YAŞLANDIKÇA MUTSUZ, YAŞLANDIKÇA MUTLU
İngiltere’de yapılan bir araştırmada erkeklerin yaşlandıkça daha mutlu olduğu sonucu göze çarpıyor. Oysa kadınlar, 50′lerine geldiklerinde çoktan mutsuzluğun hücresinde volta atmaya başlamış bile… Araştırmacılar, kadınların yaşlandıkça fiziksel takıntılarının başladığını söylüyor. Buna göre de boşanan ya da dul kalan kadınların yeniden evlenme oranı da erkeklerinkine göre oldukça az. 50′lerindeki bir erkek yeniden evlenebiliyor, genç kadınları etkileyebiliyor, bebek sahibi bile olabiliyor. Erkekte verimlilik had safhada! Kadında ise grafik giderek düşüyor. Eksileri kaybetmeler, zaaflar, yenilgiler…
BU İLLETTEN KURTULMAK ELİNİZDE
Psikologlar, ruhsal bunalıma kolay kapılan kadınlara, hayatta iyi yaptıkları şeylerle övünmeleri ve bunu akıllarından çıkarmamaları gerektiğini salık veriyor.
Biraz bencil olmanın da kimseye bir zararı yok canım, hadi ama! Çok fazla kendini sorgulamanın kadın sağlığını bozduğuna dikkat çeken uzmanlar, “Neden böyle yaptım, neden buradayım, neden ben?” gibi sorularla dünyayı karartmanın boşuna olduğunu, küçük püf noktalarıyla bundan sıyrılmanın kolay olduğunu savunuyor.
Aynaya bakın, mutsuz bir kadının çevresi için ne kadar sıkıcı olduğunu düşünebiliyor musunuz? Çocuklar, kocalar, arkadaşlar, dostlar, iştekiler, anne-babalar, hepsi aynadaki kadının şikayetlerine çooktan kulak tıkamış bile… Nefes alın. Biraz gayret, biraz çaba, sızlanmaları bırakın!
Nefes alın… Aynadaki o kadının önce kendisi için mutlu olmasını ona öğretin. İçinde bulunduğunuz şartları tek tek sıralayın, sonra kendinize itiraflarda bulunun. Sonra çevrenize bakın. Ne koşullarda, nasıl yaşamaya çalışan insanlarla empati kurun. Modern çağın kadını olmak zor, kabul edin ama… Abartmayın!
Antidepresanları çöpe, ruhunuzu kendinize saklayın!
Nilüfer Türkoğlu,