Gözlerimi annemin şefkat dolu sesiyle açıyorum. Öğretildiği şekilde çeşmeye koşuyorum yüzümü yıkamak için uyku mahmurluğuyla. Minik ayaklarım küçük çakıl taşlarını kımıldatıyor yerinden, sesler çıkarıyor çakıl taşları... Karıncalar benden önce uyanmışlar, işe koyulmuşlar bile... Çeşmeden dönerken yuvalarına rastlıyorum, eğilip onları seyrediyorum bir müddet. Ne de çalışkan şeyler! Tekrar eve geliyorum. Geciktim karıncaların yüzünden, millet kahvaltı sofrasında. En son ben oturuyorum. Erken de gelsem en son ben oturmalıyım, en küçük benim çünkü...
Abim okula gitmeye hazırlanıyor, çantasını takmış bile. Bende gitmek istiyorum. Daha küçükmüşüm, izin vermiyorlar. Abim evden çıkıyor, bende peşine takılıyorum sessizce... Diğerleri farketmiyor bile, abimle beraber okula gidiyorum. Bir sürü öğrenci var. Sıralardan birine oturuyorum. Öğretmen geliyor, bir şeyler anlatıyor. Akşamı orada ediyorum. Sevdim ben okulu,silgi kokuları, gülen öğrenciler,ciddi yüzlü öğretmen...
"Eğer okumazsanız bu köyde babanızın ineklerini otlatırsınz"diyor öğretmen. Bu söz aklıma kazınıyor. Okumak istiyorum!
Biraz spor yapmış, çayımı yudumlarken 5 yaş çağlarım geçiyor gözümün önünden. Hayal meyal hatırlıyorum o okula kaçıp,gittiğim günü...
Ve bu hatırladıklarım dökülüyor sayfaya... Yirmibeş yıl geçmiş. Tahsil hayatım uzun sürmedi be hocam! Ama okuldan başka her yerde okuyorum. Okulda okusam bu kadar okur muydum bilmiyorum? Çocukluk... Ne de güzeldi. Bir anı paylaşımıydı bu, geçmişten bir yaprak...