Ayrıntılı Konu Bilgileri
Sayfa BaşlığıKonu: İlginç Bilgiler
Mesaj SayısıMesaj Sayısı: 0 cevap var
OkumaGösterim: 1450
Google Özel Arama

Gönderen Konu: İlginç Bilgiler  (Okunma sayısı 1450 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

    sevdaligul

  • Administrator
  • *

  • İleti: 13121
  • Nerden: Konya
  • Rep: +6511/-0
  • Cinsiyet: Bay
  • GüLe SeVDaLı Bir GeNç
    • MSN Messenger - sevdaligul@gmail.com
    • Profili Görüntüle GüLe SeVDaLı BiR GeNçLiK
  • Çevrimdışı
İlginç Bilgiler
« : 10 Ekim 2008, 09:17:31 »


 

Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Kıllı erkekler daha güçlüdür;

Delilah saçlarını kestiği an Samson bütün gücünü kaybetmişti. Bu çok güzel bir hikayedir ve bu yüzden bir erkeğin gücünün ve mertliğinin kılla­rıyla ilgisi olduğuna inanılıyor. Bu bir efsaneden başka birşey değil. Vücuttan ayrıldıktan sonra kıllar ölüdür, bunun sahibinin gücünle hiç bir ilgisi olamaz. Saçın ve kelliğin soya çekimle, hormonlarla ve yaşla ilgisi vardır. 20 erkekten birinin saçları yirmibirinci doğumgününden önce azalmaya başlar. 6 erkekten biri eninde sonunda kel olacaktır. Bu olay, soya bağlıdır ve güçle hiçbir ilgisi yoktur.


Güveler giysileri yerler…

Giyimleri ve başka maddeleri yiyen 6 çeşit güve var ama bunlar hepsini yemiyorlar. Ama inanılmaz derecede çok yumurtluyorlar ve bu yumurta­lardan kurtlar çıkıyor. işte bu kurtlar hiç doymadan yün, halı ve koltuk kumaşlarını yiyorlar. Böyle bir kurtun ortalama ne kadar yiyebileceğini öğrenmek imkansız, çünkü ne kadar süre kurt olarak kalacağına bağlı.



Gök gürlemesi sütü ekşitir;

Gök gürlemesi havanın titreşmesidir ve kesinlikle sütü etkilemez. Fırtına­lı havalarda sütün ekşimesine neden olan şey, sütün içindeki şekeri lak­tik asite çeviren bir mikrobun oluşmasıdır. Bu mikrop nemli havalarda iyi gelişir ve bu nemli hava bilhassa yaz fırtınalarında görülür. Bu nedenle de kış fırtınalarında süt pek ekşimez.

Suda çırpınmak köpek balıklarını korkutur;

Bir köpek balığının gövdesine bakarsanız başından sonuna kadar bir sinir sistemininin varlığını fark edersiniz. Bu sistem suyun içinde uzun mesafelerde olan titremeleri bile hissedebilir. Bir köpek balığıiçin suyun içindeki her türlü çırpınma hareketi, yaralı veya sakat bir yaratığın var olduğu demektir ve böylece ona göre bu hareket basit bir hedefolur. Fransız su altı uzmanı JacquesYves Cousteau çırpınmanın köpek balıkla­rını korkutmadığını söylüyor. Ona göre en iyi korunma dikkatli hareket­ler, yavaş yüzmek ve ani hareketler yapmamaktır. Köpek balıkları 1.5-2 km. ve fazlası içersinde kan kokusunu da alabiliyorlar. Çoğu balığın koku alma yetenekleri çok kuvvetlidir ama köpek balığı bir istisnadır çünkü beyninin büyük bir parçası sadece bu yönde işler. Burnunun her iki tara­fındaki iki organ o kadar duyarlıdır ki, balık kendini takip ettiği ize göre yönetebilir. Sağında veya solunda kokuların azalması veya fazlalaşması­na göre yolunu değiştirebilir. Yani aynen bir uçağın radyo sinyallerini ta­kip etmesi gibi. Böylece bir köpek balığının hedefişaşmaz bir noktaya dönüşür aynen bilgisayarla programlanmış bir roket gibi…

Yılanlar avlarını hipnoz ederler ve müzik ile oynatılabilirler;

Bazı hayvanların yılan gördükleri an korktukları veya donup kalmalarına rağmen zoologlar hipnoz edemediklerinden eminler. Belki bu saçmalığı başlatan yılanların kur dansı olmuştur. Bu dansta yılanlar ritme göre vücutlarını bir taraftan öbür tarafa sallıyorlar. Öbür yandan yılan oynat­mak gerçekten bir tür hipnozdur ama burada yılan hipnoz edilir. Yılanlar çok az duyabiliyorlar ve böylece sadece çok düşük frekansdaki sesleri sezebiliyorlar. Bu nedenle oynatanın flütüne göre hareket etmeleri pek i­nandırıcı değildir. Hindistanlı yılan oynatanların genelde kullandıkları Kobralar oynatanın ayak hareketlerine, sopa ile sepete vurmalarına ve­ya vücudunun ya da flütün sallanmasına göre hareket ediyorlar. Birman­yalı yılan oynatıcıları ise genelde ritme göre sallanma hareketleri yapı­yorlar ve böylece yılanlar onları benzer hareketlerle taklit ediyorlar. Yı­lanın sallanması sadece fiziksel bir olay. Onu vücudunun üst kısmını yer­den yükseltebilmek için yapıyor. Sallanmayı kestiği an yere düşüyor.

Fareler batan gemileri önce terk ederler;

Fareler batan gemileri terk etmezler, ama yaşadıkları yer su ile dolduğu an orayı terk ederler. Batan bir gemiden sürü halinde kaçan fareler belki denizcilerde bu kuşkuyu uyandırmıştır veya belki gerçekten fareler in­sanlara nazaran doğal sarsıntılarına veya sıva değişikliklerine karşı da­ha duyarlıdırlar. Belki bu nedenle farelerin yıkılmak üzeri olan evleri terk etmeleri inancında biraz da gerçek payı olabilir.

Devekuşları kafalarını kuma gömerler;

Devekuşları hakkındaki en büyük söylenti düşmanları tarafından görül­memeleri için kafalarını kuma gömmeleridir. Uzmanlar bunun tamamiyle bir efsane olduğunu söylüyorlar. Güney Afrika´da sadece tüyleri için devekuşu yetiştirilen çiftlikte yaşamış olan, Allan Pocock 80 sene boyun­ca, hiç böyle bir olay görmedi. Kafasını kuma gömmeye hiç bir deve kuşu teşebbüs bile etmemişti. Devekuşları belirli sesler duyabilmek için kafa­larını yere doğru indiriyorlar yada bazen boyun kaslarını rahatlatmak isti­yorlar. Çalıların aralarına kafalarını soktukları da görülmüştür ama hiç bir zaman kuma sokmazlar. Çünkü bunu yaparlarsa boğulurlar.

Boğulan bir adam üç kere batıp çıkar;

Boğulan bir insanın ölmeden önce üç kere su üstüne çıktığı iddia edilir. Bu gerçek değildir. Suda paniğe kapılan bir insan batıp çıkar ve her sefe­rinde çiğerlerine su girer. Bunun sayısı belli değildir ve sonunda boğul­maktan ölür.

Goriller vahşi hayvanlardır;

Gorillerin vahşi olduklarıinancı görünüşlerinden kaynaklanıyar. Bu inanç 19. yüzyılda başlatıldı ve hikayelerde devam ettirildi. Görünümlerine karşın ova ve dağ gorilleri sakin ve barışsever hayvanlardır. Amerikalı bilim adamı George Schaller aylarca gorilleri izledi. Anlatıklarına göre hayvanlar çok çekingendiler ve bir insanla karşılaştıkları an genelde ka­çıyorlardı. Çocuklarını koruma amacıyla insanları ısırdıkları doğrudur a­ma gorilin insanı ezerek öldürdüğü daha görülmemiştir. 1933 yılında çe­virilmiş olan “King Kong” adlı film gorillerin vahşi olduğu efsanesine katkıda bulundu.

Kuğular ölmeden önce şarkı söylerler;

Normalde sesleri çıkmayan kuğuların ölmeden önce şarkı söyledikleri bil­hassa şairler tarafından çok sevilen bir söylentidir. Eski Yunanlılar kuğu­ların Apollon´un yaratıkları olduklarına inanıyorlardı ve Apollon müziğin tanrısıydı. Plato´nun “Phaedo” sunda, Sokrates kuğuların üzüntüden ve­ya mutsuzluktan şarkı söylemediklerini, bunu Apollo´dan esinlendikleri i­çin yaptıklarını söylüyor. İzlanda´daki ıslık çalan kuğu, müziğe benze­yen belirli sesler çıkarabiliyor ama bunu öbür kuğu türleri yapamıyorlar. Ama İzlanda kuğusunun bu sesi çıkarmasının ölümle hiç bir ilgisi yok. Kuzey Yarıküre´deki kuğular sinirlenince veye yavrularını koruyunca bir ses çıkarabiliyorler ama bu genelde saldıracağına ait bir belirti. Sesleri­nin olmadığı zaten isimlerinden bellidir, çünkü onlara genelde “sessiz kuğular” denir.

Fareler peyniri herşeyden çok severler;

Kemiren hayvanları araştıran deneylerde bir fareyi yakalamak için peyni­rin en iyi yem olmadığı anlaşıldı. Amerikalı bir fare yok edicisi olan Ed­ward Batzner genelde limonlu tatlılar kullanıyor. Bu ona iki avantaj sağlı­yor; ilki limon yapıştırıcı bir madde olduğu için fareyi tutuyor, ikincisi de tatlı olması. Tatlı, bir fare için peynirden daha iyi bir yem. Böyle genelle­meleri başka hayvanlara yapmak da saçma. Örneğin köpeklerin en çok et sevdikleri, yada bütün kedilerin balık yemeleri gibi. Herhangi bir yara­tığın tercih ettiği şeyler büyüdüğü ve alıştığı şeylerdir.

Develer hörgüçlerinde su taşırlar;

Devenin hörgücünde yağ vardır ve bu yağ onu yemek bulamadığı zaman­larda bir hafta ile on gün arası idare edebilir. Tabii ki bu yağı hazmedebil­mesi için belirli bir miktarda su üretir ama bunu hörgüçlerinde depola­maz.

Oklu kirpiler,dikenleri ile ateş ederler;
Bir koruma mekanizması olarak oklu kirpinin dikenleri çok işe yarar. Cay­dırma etkisidışında dikenlerde pislik ve mikrop vardır ve ciddi enfeksyon­lara yol açabilir. Dikenlerin tüylü olmaları yaralananların onları çıkartma­sını daha da zorlaştırır. Ama oklu kirpide dikenleriyle ateş edebilen bir sistem yoktur. Yine de bir oklu kirpinin 18.000´den fazla dikeni vardır. Bunları çıkartınca çok tehlikeli olabilir.

Paslı bir çivi tetanosa neden olur;

“Lockjaw” yada tetanos “Clostridium tetani” adlı bir mikroptan ortaya çı­kan bir enfeksyon hastalığıdır. Bir paslı çiviyle oluşmuş olan bir yara te­tanosa neden olamaz çünkü ne maden ne de çivi zehirli değildirler. Ama pis bir çivi tetanos üreten bir organizma ile kirlendiyse çok tehlikeli olabi­lir. Bu bilhassa bahçe için kullanılan aletlerde geçerlidir çünkü onlar bu organizmayı topraktan kapabilirler.



Ölen bir insan tüm yaşamını bir film şeridi gibi görür;
Şairleri ve roman yazarlarını bir insanın ölmeden önce yaşamlarını bir film şeridi gibi önlerinde gördükleri fikrini yaydıkları için ayıplanak gerekir. Bunu onaylayabilmek için hiç kimse mezardan daha geri dönme­di ama bir sürü kişi ölüm sandıkları şeyden son anda geriye döndüler ve onlar kesinlikle bu fikre karşı çıkıyorlar ve zaten ölmemişlerdi.


Hipnoz edilebilen insanlar zayıf karakterlidirler;

Zayıf ve uysal insanlar en zor hipnoz edilebilen kişilerdir. En uygun kişi­ler düşüncelerini bir noktaya tamamıyla verebilen zeki insanlardır. Bunu yapabilenlerzaten akıllıdırlar. Başka yanlış bir düşünce insanların is­temeden hipnoz edilebilmeleridir. İsteksiz ve yardımsız hipnoz olmaz. Bir insanı hipnoz altında normal hayatında yapmıyacağı şeylere zorla­mak veya karakterine aykırı olan şeyleri yaptırmak da olanaksızdır.

Ahtapotlar çok tehlikelidir;

Bir ahtapotun insanı kollarıyla sarıp öldürebileceği saçma bir inançtan başka birşey değil. Ara sıra yüzücüler bir ahtapotun kolları tarafından ya­kalanıyorlar ama birine gerçekten kötü birşeyin olduğu çok ender görülen bir olay. Londra HayvanatBahçesi´ndeki akvaryumun eski müdürü olan E. G. Boulenger bize bir ahtapotun kafasını veya vücudunu sıkıştırdığınız anda tutuşunu azaltığını elde edebileceğinizi söyledi. Derin deniz ahtapotunun (örneğin Alaska´da bulunan) bir kolunun uzunluğu 9 metreye varabiliyor. Ama genelde daha küçük oluyorlar, örneğin Sri Lan­ka´nın kıyısında bulunan bir ahtapot 5 cm. büyüklüğünde. Pasifik´de­bulunan mavi desenli ahtapotun ısırması tehlikeli olabilir. Ama diğer ahta­potların ısırmaları ufak bir kabarma haricinde hiç bir zarar vermez.


Alıntı
Aklımdaki sensin
Fikrimdeki Sen
Sen tekderdimsin
Gülüm Benim


Paylaş delicious Paylaş digg Paylaş facebook Paylaş furl Paylaş linkedin Paylaş myspace Paylaş reddit Paylaş stumble Paylaş technorati Paylaş twitter
 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son İleti
1 Yanıt
2043 Gösterim
Son İleti 10 Mayıs 2007, 07:26:10
Gönderen: sevdaligul
0 Yanıt
1216 Gösterim
Son İleti 14 Ağustos 2007, 00:17:56
Gönderen: sevdaligul
0 Yanıt
7797 Gösterim
Son İleti 06 Mayıs 2012, 11:38:48
Gönderen: sevdaligul
0 Yanıt
391 Gösterim
Son İleti 26 Temmuz 2016, 01:03:22
Gönderen: seohaber
0 Yanıt
80 Gösterim
Son İleti 23 Ekim 2023, 22:47:51
Gönderen: Sendebiliyorsun