Ekranda bir reklâm; "Çalkala Mehmet çalkala! Çalkala Zeynep çalkala…"
İsimlerin tarihî ve kültürel mânâlarını düşünürken görüntüler midemi ayağa kaldırıyor. İsimleri öyleyken kendilerinin Müslüman - Türk oldukları hiçbir yerlerinden ve hallerinden belli olmayan tipler habire çalkalayıp duruyor bir taraflarını. Aklıma düşen ise şu hikaye oluyor;
Zamanın birinde bir padişah karın ağrısı çekmeye başlar. Feci halde hasta olmuştur ve devasını da bulamamaktadır. Derken bir tıp bilgini aynı zamanda da hikmet ehli bir şahıs gelir. Durumu sorar, derdi dinler ve der ki " Padişahım siz öğünlerinizde ne yersiniz?" Padişah sayar da sayar. Neredeyse kırk çeşit yemek adı geçer ağzından bir öğün için. "Peki" der bilge hekim. "Şimdi o bir öğünde yediğiniz yemeklerden birer parça alıp bir tabağa koyalım. Diğer bir tabağa da sadece peynir ekmek koyup birkaç gün bekletelim." Hekimin istediği yapılır ve tabaklar uygun bir yerde beklemeye alınır. Aradan birkaç gün geçer ve hekim, padişahın huzuruna iki tabağın da getirilmesini ister. Padişahın her öğünde yediği yemeklerden oluşan numunelerin bulunduğu tabak pis kokusundan ve rezalet görüntüsünden dolayı oradaki herkesin tiksinmesine sebep olur. Birbirine karışmış yemekler küflenmiş, kurtlanmış ve kötü bir şekilde koku salar olmuştur. Bir de sadece peynir ekmek dolu tabağa bakarlar. O tabak diğerine nispeten daha sağlam ve sağlıklı kalmıştır. "Gördünüz mü padişahım" der bilge hekim. "İşte sizin midenizin ağrı sebebi! O kadar yemeği mide kabına doldurursanız midenizde buna benzer hale dönüşür ve elbette sancısını çekersiniz!"
***
Ekrandaki Mehmetler, Zeynepler çalkalarken aklım bu hikayede. Uzun zamandır geniş bir coğrafyanın insanlarına karmakarışık şeyler verdiler altın tepside. Çorbaya dönmesi yetmezmiş gibi bir de çalkalatıyorlar bize iyi mi? Çalkalattırılan Mehmetlerin, Zeyneplerin beynî sancıları, kafa ağrıları o kadar büyük ki! Fakat ne kadarı farkında işte o da başka bir sorun.
"Ana ve babaya öf bile demeyin" emri ile muhatab olan insanların ferdlerinden onaltı yaşındaki bir genç kız çarşafla annesini boğuyor, ardından arkadaşlarına parti veriyor. Bir diğeri sevgilisiyle ailesini yani anne, baba, abla ve ağabeyini öldürüyor. Bir başka liseli aşırı dozda eroin almak suretiyle daha onbeş yaşındayken intihar ediyor. Bunlar olurken evlerimizdeki bomba patlıyor, çıkan patlama sesi ise şunlar; "İçindeki Sesi Dinle!"; "Ateş Seni Çağırıyor"; "Ben Özgürüm!"
Tabiri caizse iffet tabağımıza dışı boyalı zehir koyuyorlar. Fikrimiz rotasını sapıtıyor. Sapıtan düşünceler hayata tutunamayınca bizden istenen "Çalkala aslanım çalkala!" oluyor. "İşte aldık fikrini, ruhunu, her şeyini… Bir hayvan gibi sadece bedenin kaldı. Bedenin payı ise bu dünyada, hayvanî zevklerdir ancak. Sen çalkalamaya devam eyle!"
Henüz sekiz yaşında olan bir kız "Onsekiz yaşıma gelince artık bana karışamayacaksınız" demiş babasına. Ta bu yaşında özgürlüğü kafasına sokmuşlar. İstediği gibi yaşamak, giyinmek, gezmek, eğlenmek… Medyadaki Özgür Kız'larımız bu yüzden vizyonda değil mi! Özellikle kızlar çünkü kadındaki iffeti alırsanız ailenin temeline dinamiti koymuşsunuzdur demektir. Ailenin kundaklanması ise toplumun dolayısıyla devletin yok edilmesi demek değil mi? Bu ne biçim sistem ki fikri, zikri, şükrü olmayan sadece özgürlük ve hayvanî zevkler peşinde bir nesil yetiştiriyor! Kim buna bilinçli olarak destek ise yazıklar olsun! Gaflette olanlara ise bir an önce gönül gözü açıklığı diliyoruz Mevla'dan.
Yüce Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de "Kötü duygularını kendisine tanrı edinen kimseyi gördün mü?"(Furkan 43) buyuruyor. İçindeki sesi ıslah edemeyip de insanlığını yitirenlere ve kendi nefsini kendine ilah edinenlere ne demeli ki acaba! Peygamber iken Hazret-i Yusuf bile "Ben yine de nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis şiddetle kötülüğü emreder. Ancak Rabbimin rahmetiyle merhamet ettikleri müstesna."(Yusuf 53) demek suretiyle içinden yani nefsinden gelen kötülüğü kabul ederek bize örnek olurken bizim neye dayanarak içimizdeki sesi dinlememiz öğütleniyor anlamak mümkün değil. Rabbimiz yardımcımız olsun yeryüzünü nefs putuyla ve kanla dolduranlara karşı!
Özgürlüğü kullukta bulmanız duasıyla Rahman ve Rahim olan Mevlamıza emanet kalınız.
Salı, 09/01/2007 - 08:50 — Ümit Demir