Amr b. Meymun şöyle anlatır: Hz. Ömer’in yaralandığı sırada benimle onun arasında Abdullah b. Abbas’tan başkası yoktu. Hz. Ömer iki saf arasından geçerken durup safta herhangi bir açıklık görmezse öne geçer tekbir alırdı. Cemaatin yetişmesi için çoğu kez sabah namazının birinci rek’atında Yusuf ve Nahl sûrelerini veya ona benzer bir sureyi okurdu. Vurulduğu gün de tekbir getirdikten sonra “Beni öldürdü” veya “Köpek beni yedi” dedi. Bunun Ebu Lu’lu melunu kendisini vurduğunda söyledi. Mecusi olan Ebu Lu’lu elinde iki taraflı bir bıçak ile fırladı. Kimin yanından geçtiyse onu bıçakladı. Tam on üç kişiyi yaraladı. Onlardan dokuzu öldü. Bir rivayette yedi kişi öldü. Bu manzarayı görenlerden 8 bin kişi onun üzerine göre bir elbise attı. Kafir tutulduğunu sandığında göğsünü bıçakla yardı.
Hz. Ömer Abdurrahman b. Avfın elinden tutup imamlığa geçirdi. Hz. Ömer’in arkasında bulunanlar da benim gördüğümü gördüler. Caminin yan taraflarında olanlar ise durumu ne olduğunu bilmiyorlardı. Ancak onlar Hz. Ömer’in sesinin kesildiğini duyunca Sübhanallah, Sübhanallah demeye başladılar. Böylece Abdurrahman onlara hafif bir namaz kıldırdı. Cemaat dağıldıktan sonra Hz. Ömer şöyle dedi. “Ey Abbas’ın oğlu! beni öldürenin kim olduğunu tetkik et!
İbn Abbas (r.a.) bir saat kaybolup geldikten sonra “seni vuran Muğire b. Şu’benin kölesidir.” dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a.) “Allah onu kahretsin. Ben ona iyilik yapılmasını emretmiştim.” dedi.
Sonra şöyle dedi: “Ölümümü müslüman bir kişinin elinde kılmadığından ötürü Allah’a hamd olsun. Sen (Ey İbn Abbas) babanla beraber Medine’ye çok köle getirilmesine taraftardınız.”
Hakikaten o anda Hz. Abbas’ın birçok kölesi vardı. Bunun üzerine İbn Abbas ‘dilersen onları öldürelim’ dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer ‘bizim dilimizi konuştuktan, kıblemize yöneldikten ve yaptığımız gibi hac yaptıktan sonra mı öldürelim? dedi.
Hz. Ömer evine götürüldü. Biz de onunla beraber gittik. Sanki bugünden önce böyle bir musibet halka isabet etmemişti. Kimi Hz. Ömer’in ölümünden korkuyorum! Kimi de birşey olmaz diyordu. Bu esnada şerbet getirildi. Hz. Ömer şerbeti içince yarasından dışarı aktı. Sonra süt getirildi. Sütten içti. O da kanından çıktı. Böylece Hz. Ömer’in öleceği anlaşıldı.
Hz. Ömer oğluna hitaben, Ey Abdullah! Bak üzerimde ne kadar borç vardır? dedi.
Hz. Ömer’in borcunu hesapladılar. 86.000 dirhem veya ona yakın bir meblağ olduğu anlaşıldı. Bunun üzerine Hz. Ömer oğlu Abdullah’a eğer Ömer’in ailesinin malı bu borcu ödemeye kafi gelirse onların malından ver! Aksi takdirde kabilem olan beni Adiyy b. Ka’b kabilesinden iste! Eğer onların malları kafi gelmezse Kureyşlilerden iste! Sakın kureyşi olmayanlardan isteme. Bu borcu benim yerime ver! Mü’minlerin annesi Aişe’ye git! De ki: Ömer sana selam ediyor. Sakın mü’minlerin emiri diye birşey söyleme. Çünkü ben artık mü’minlerin emiri değilim. Ömer b. Hattab iki arkadaşının yanına defnedilmek için izin istiyor?
Bunun üzerine Abdullah gitti. Selam verip izin istedi. Sonra Aişe’nin huzuruna girdi. Aişe’nin oturup ağladığını gördü. Abdullah dedi ki: “Ömer b. Hattab sana selam ediyor. İki arkadaşıyla beraber (hücre-i saadetinde) defnedilmek istiyor.” Bunun üzerine Hz. Aişe “Ben o yeri kendim için ayırmıştım. Fakat bugün Ömer’i nefsime tercih edeceğim,” dedi.
Abdullah dönüp gelince Hz. Ömer’e “işte Abdullah geldi! dediler. Bunun üzerine Hz. Ömer beni kaldırın! dedi. Bir kişi Hz. Ömer’i göğüsüne dayadı.
Hz. Ömer, Abdullah’a “Ne haber getirdin?” dedi. Abdullah “Ey mü’minlerin emiri! Benim yanımda seni sevindirecek haber vardır. Aişe senin isteğin için verdi”, dedi. Hz. Ömer Allah’a hamdolsun! Benim için bundan daha mühim bir mesele yoktu. Ben vefat ettiğimde cenazemi götürün. Sonra selam vererek deyin ki: Ömer izin istiyor! Eğer Aişe izin verirse beni içeri sokun! Eğer beni reddederse cenazemi müslümanların mezarına götürün! dedi.
Ravi derki:
Hz. Ömer vefat ettiğinde cenazesini çıkardık ve götürdük. Abdullah b. Ömer, Hz. Aişe’ye selam verdi ve dedi ki: Ömer b. Hattab-ı defnetmek için izin istiyoruz! Bunun üzerine Hz. Âişe onu içeri sokun dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer’i oradan bulunan iki arkadaşının yanında bir mezara koydular. (Bunları nakleden ravi hadisi sonuna kadar söyledi.)
Hz. Peygamberden şöyle rivayet ediliyor:
Cebrail (a.s.) bana derdi ki: İslâm Ömer’in ölümü üzerine ağlasın!
İbn Abbas şöyle diyor:
”Ömer teneşirin üzerine kondu. Halk onun etrafında halka çevirip cenazesini kaldırıncaya kadar dua edip rahmet talep ettiler. Ben de onların arasındaydım. Beni omuzumdan tutan bir kişi korkuttu. Dönüp bakınca Ali b. Ebi Talib olduğunu gördüm. Hz. Ömer’e rahmet okuyup dedi ki: Ben Ömer’den daha fazla amelinin benzeriyle Allah’a kavuşmamı istediğim bir kimseyi geride bırakmış değilim. Allah’a yemin ederim, Allah’ın seni iki arkadaşınla birleştireceğini zannederim. Çünkü çoğu zaman Hz. Peygamberden duyardım ki:
Ben, Ebu Bekir ve Ömer gittik. Ben, Ömer çıktık. Ben, Ebu Bekir ve Ömer girdik.
Allah’ın seni onlarla birleştireceğini umuyorum.