HER OLAYI HAYRA YORMAK MÜMİN VASFIDIR
Allah dünya hayatını her insan için ayrı ayrı deneme konularıyla yaratmıştır. Her insanın kaderi farklıdır. Kimi insan zengindir, güçlüdür, güzeldir, sağlıklıdır. Kimi insan ise yoksuldur, sade bir görüntüye sahiptir ve güçsüz bir bedeni vardır. Tüm bunlar Allah'ın dilemesiyle ve belli hikmetlerle yaratılmıştır. Bunların her biri her olayın kaderlerinde geliştiğini bilen ve Rablerine teslim olan müminler için çeşitli güzelliklerle dolu, hayırlı olaylardır. İnkar edenler içinse, Kuran ahlakından uzak bir hayat yaşamaları nedeniyle birer azap vesilesidir.
Bir olay veya karşılaşılan herhangi bir durum ilk bakışta ne kadar eksik, olumsuz veya kötü gibi de gözükse, her ne kadar nefsin hoşuna gitmese de, Allah tarafından varedilmiş olduğundan, müslümanca bakan bir göz için güzellik ve hayır doludur. Herşeyden önce insanın karşılaştığı her detay, yaşadığı her olay Allah'tan birer denemedir. Üstelik çoğu zaman göründüğünün aksine içinde büyük güzellikler taşıyan sırlarla doludur. İşte bu nedenle samimi iman sahibi olan bir insan, her ne olursa olsun, karşılaştığı olaylarda muhakkak hayır ve hikmetleri aramalı, Allah'ın kendisi için dilemiş olduğu kaderden herşeyiyle razı olmalı ve bu kaderine kayıtsız şartsız teslimiyet göstermelidir. Allah bizim Rabbimiz, Velimiz ve Sahibimizdir. Elbette O'nun tarafından takdir edilen her şey müminler için bir güzelliktir. Hepsi sevinç, mutluluk ve sabırla karşılanmalıdır.
Allah bir insana dünyada pek çok eksiklik ve acizlik yaşatabilir. Her insan doğuştan kusursuz bir güzelliğe sahip olmayabilir, hatta pek çok insan oldukça sıradan ve sade bir görünüme de sahip olabilir. Bu durum pek çok insan için yaşamı boyunca oldukça önem taşır. Bunun yanı sıra bir insan tedavisi olmayan bir hastalığa yakalanıp, uzun yıllar oldukça sıkıntılı günler geçirebilir. Umulmadık bir anda bir kaza geçirip, sakat kalabilir veya doğduğu andan itibaren sahip olduğu bir hastalıkla tüm hayatı boyunca yaşaması gerekebilir.
Bunlar ve burada sıralayamadığımız daha nice olay dünya hayatına has eksiklik ve acizliklerdir. Ancak tüm bu eksiklik ve acizlikler, iman eden bir kimse için ahiret yurdundan bir pay arama vesilesidir. Çünkü hastalık, sakatlık ya da fakirlik gibi denemeler insanın dünya hayatının geçiciliğini anlaması için çok büyük vesilelerdir ve insanlara dünya hayatının geçiciliğini hatırlatır. Dünya hayatının geçiciliğinin farkına varan bir insan ise ahiret yurdunu kazanmak ve Allah'ın rızasını kazanabilmek için ciddi bir çaba harcaması gerektiğini de fark eder. Bu nedenle de iman sahibi, her olaya hayır görmek gözüyle bakan, Rabbine teslim olmuş bir kişi için aslında tüm bu eksiklikler birer lütuftur. Zira dünyada eksiklik olarak bir insanın karşısına çıkan bu gibi konular, ibret almasını, hikmet aramasını bilen bir insan için sonsuz hayatta büyük bir nimete dönüşür. Bu dünyada sahip olunan eksik bir özellik, iman eden bir kimse için ahirette o yönden kat kat güzellikler yaşamasına vesile olacak, ahiretteki mertebesinin artmasını sağlayacak, Allah'ın sevgisine vesile olacak konulardır. Allah dünya hayatındaki tüm bu eksiklik ve acizliklere sabredip, güzel ahlak gösteren müslümanlara sonsuz ahiret hayatında eşi benzeri olmayan nimetler sunacaktır.
Işte bu nedenle Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir insanın, bu gibi acizlikler karşısında dünya hayatında üzerine düşen sorumluluk sonsuz akıl sahibi olan Allah'a tam bir teslimiyet teslim olmasıdır. Allah kaderi çok büyük hayırlar ve hikmetlerle yaratmıştır. Insan bu hayırları ve hikmetleri bilemeyebilir, her birisini kavrayamayabilir. Ancak bu hayır ve hikmetlere Allah'ın vakıf olduğuna, muhakkak Allah'ın en mükemmel ve hayırlısını yaratacağına kani olmalıdır.
Insanların fakirlik, çirkinlik, bedeni acizlikler, hastalık gibi hoşlarına gitmeyen durumlara karşı şikayetçi ve isyankar bir tutum sergilemeleri Kuran ahlakında yeri olmayan davranışlardır. Güzel olan tavır, böyle bir imtihanla denenen müminin kalbinde içinde bulunduğu durum nedeniyle en ufak bir burkuntu bile oluşmamasıdır. Zira insan yalnızca Rabbine kulluk etmesi için yaratılmıştır. Kulluğunun bilincinde olan bir müminin en önemli görevi ise manevi anlamda kendisini geliştirmek, iman olarak Allah'a yakınlaşmak ve O'nu razı edebilmenin yolları aramaktır. Bunun dışında bedeni acizlikler, fakirlik ve yoksulluklar müminin tasasına kapılacağı, hoşnutsuzluk gösterip şikayetçi bir tutum takınacağı durumlar değildir. İnsan Allah'ı anmak, verdiği her nimet için O'na şükretmek, O'nun yüce kudretine, şefkatine, merhametine ve esirgemesine sığınmakla, O'nun zatını gereği gibi takdir edip yüceltmekle yükümlüdür. Bu nedenledir ki Allah'ı dost edinen ve tek Velisi'nden gelen her hayra muhtaç olduğunu bilenler, O'nun her olayı kendisini denemek ve kendisini asıl yurdundaki sonsuz güzelliklere hazırlamak için yarattığını bilirler. Bu imanla karşılaştıkları her olayda "Allah'ın bizim için diledikleri dışında, bize kesinlikle hiç bir şey isabet etmez. O bizim mevlamızdır. Ve mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler" derler. (Tevbe Suresi, 51)
kaynak: Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor.
Üye Ol ya da
Giriş Yap