Okumakta olduğunuz satırları ne zor şartlarda yazıyorum bilemezsiniz. Başımda bir ağrı... Hatta ağrıdan da öte bir acı. Kalbime en son yerleşen kiracının vardı böyle kronik başağrısı... Ne üzülürdüm. Hala da üzülürüm. Ağrılarının nedenlerini araştırırken doktor oldum! Ben onun başağrılarını gidermeye uğraşırken, o oturduğu evi öyle bir talan etti ki sormayın. Siz siz olun, kimseyi kendinizden fazla şımartmayın! İşte bakın, şu an iki ağrı birden çekiyorum üstelik. Kalpteki sancının kaynağını biliyorum da, bu dayanılmaz başağrısının sırrına eremedim. Ama belki de "madem bu kadar üzüldün sevgili kiracının ağrılarına, o zaman ondan alıp sana veriyorum" diyor olabilir Yaradan. Bu durumda onunkinin dinmiş olması gerekiyor. Acaba ağrıyor mu hala, arayıp sorsam mı birazdan?
Di'li geçmiş zamanlı fiiller kullanmış olmam yanıltmasın şimdi sizi. Beyefendinin tahtı kalbimde duruyor hala; ama hiçbir duygu yitimi şaşırtmıyor artık beni. Her aşk bitmek için başlıyor biliyorum. Galiba ben artık yaşlanıyorum.
Bendeniz bir aşkın küllerinden ancak yüreğime düşen yeni bir korla sıyrılabiliyorum. Sigaraları birbiri ardına ekleyen insanlar vardır ya hani... Ya da "çivi çiviyi söker" diye tanımlar kimileri. Yanlış anlaşılmasın; adamları üst üste koyup pişti yapmıyorum! Yeni biri geldiğinde dünyama, bir önceki çoktan "fiilen" gitmiş oluyor. Aslında o giden kişi kendisini gitti, aşkımızı da bitti sanıyor ve inanın her giden bu konuda yanılıyor... Gerçek yaşanmışlıkların hiçbiri "elveda" diye bir kelimeyi tanımıyor... Hiçbir aşk kapıdan çıkışlarla bitmiyor.
Bazen bir düğmem olsun isterim kalbimde. Gelenlere kapıyı otomatik olarak açmak için değil de, yitip gidenleri şıp diye unutabilmek, anıların tortusunu yürekte biriktirmemek için... Tıptan rica ediyorum; bu konuda bir şeyler yapılsın! Aşkın bir türlü soğumayan küllerine su atamayanlar da benim gibi bu düğmeden taktırsın.
Fonda denk düşen şarkıyı duyurmak istiyorum şu an size... Ferhat Göçer söylüyor...
Yıllar sonra bile hiç kimseye söyleyemedim
Bu sevdayı kalbime gömdüm ve sen öldün
Şimdi eşim dostum beni hastayım sanıyor
Yastayım hiç kimse bilmiyor
Aşık olup da yas tutmayan var mıdır acaba? Yaşadığı aşkı bir kez bile kalbine gömmek zorunda kalmayan? Ya aşk ile acının kardeş olduğuna inanmayan? "Mutlu aşk vardır" diyerek hala kendini kandıran... Önemli olan aşkı tüm muhteviyatıyla buyur edebilmek belki de hayatımıza. Aşkın kendisi kadar beraberinde getirdiği acıları, döktürdüğü yaşları, huysuz kimyasını da sevebilmek... İçimi acıtan o gitmeler olmasa, gelişler de bu kadar anlamlı olmazdı belki de...
İlk yazılarıma aldanıp da "Bu kız aşık olmaz mı?" diye düşünenlere bu kez şiirden öte son kiracıya ithafen yazılmış bir mektup örnekliyorum. Hadi yine iyisiniz, para mara da istemiyorum
ÜNLEM
Bugün sesini duymak istedim. Özlediğimi hissettim. Olur ya insana hani bazen. Özel bir ses duymak istersin. Ayda bir kez bile olsa... Seni anlayan bir insan sesi... Ya da öyle sandığın. Yanılmış olabilirsin de. Sesinin iyi geleceğine inanırsın o an, ama duyamayabilirsin de. Zaten, o sesi duymak istediğin anın yoğunluğu geçince boşverip, her zamanki gibi hayata dönersin. Kaldığın yerden...
Hele ki ben ne çok alışkınım tüm bu hayal kırıklıklarını göğüslemeye. Doğduğum dakikadan beri vedalarla uğraşıyorum. Sarı saçların altındaki erken beyazları değirmende ağartmadım ki.
Binlerce vurgunla enkaza dönüşen kalbimin beynime verdiği emirle nihayetinde bir kadından çok erkek gibi düşünmeye başlıyorum ve senden -gelmeyen- haberle bir kez daha tüm dünyanın anasını satıyorum. ÜNLEM. Kimselere falso vermeden, mutluluk pozu veriyorum. Teoman'ın şarkıda dediği gibi, “Hem yara bandım hem yaram olamazsın”, biliyorum.
Yine hayal kırıklıklarımın, duygularım üzerinde geliştirdiği bir savunma mekanizması mıdır bilmiyorum, ama belki arayıp sormamanın iyi yanları da olabileceğini düşünüyorum. Aramıza giren uzun sessizlikler, bu durumun öyle olmasına alıştırıyor beni. Hiçbir insan bir diğerinin her şeyi olamıyor, bunu öğreniyorum. Ne kadar istesek de... Kimi zaman kendime bile şaşırıyorum; aramadığın zamanlarda sana karşı içimde beslediğim en sıcak duyguları deepfrizda muhafaza edebilmeyi nereden biliyorum?
Hayatta, senin beni arayıp sormamandan daha mühim şeyler var. Şükür ki hayattayız, şükür ki hayattasın mesela. Sevdiğin bir insanın suskunluğu, onun ebedi sessizliğinden iyidir en azından diye düşünmeye başlıyorum.
Ve zaman her yaraya devadır, hep söylüyorum. ÜNLEM
Kaynak:Yasemin Özçelik