MEYMÛNE BİNTU'LHARÎS (RADIYALLÂHÜ ANHÂ)
«Bir de kendisini (mehirsiz olarak) peygambere hibe eden ve peygamberin de kendisini almak dilediği inanmış kadını, diğer mü'minlere değil de sırf sana mahsus olmak üzere (helâl) kıldık.»
(Kur'an-ı Kerîm, Âhzâb 50)
Cahiliye devrinde Mesud İbn-Amr İbn Umeyr es-Sekâfi'yle evliydi. Daha sonra ondan ayrıldı ve Ebu Ruhm İbn Abdiluzza ile evlendi. Ebu Ruhm Meymune ile evliyken öldü. Onun adı Berre Bintu'l-Haris el-Hiiâ-liyye idi. El-Abbas İbn Abdilmuttalib'in hanımı Ummu'l-Fazl'ın kızkar-deşiydi.
Hayber'in fethinden ve Habeşistan muhacirlerinin dönüşünden sonra Hicretin altıncı yılında aktedilen Hudeybiye sulhundan gayri, müslümanları meşgul eden bir şey yoktu. Sulhtaki şarta göre «Mu-hammed (S.A.V) ve Ashabı Mekke'ye ertesi yıl gelecekler, oraya girip sadece üç gün kalacaklar, yanlarında ise silâh olarak kınmdaki kılıçlarından başka bir şey bulunmayacaktı.»
Muhacirler «Şehirlerin Anası» "olan Mekke'ye girebilecekleri günün hülyâsıyla yaşıyorlar, vatan toprağına kavuşmanın heyecanına kendilerini alıştırmaya çalışıyorlar, yeryüzünün en eski binası olan mübarek Kâbeyi tavaf ettikten sonra, ataların sevap kazanma yeri kabul edip kendi çocukluklarının en mutlu günlerinin geçtiği bu kutsal şehrin manzarasıyla gözlerini doldurup doyuracakları günü sabırsızlıkla bekliyorlardı.
Yurtlarından çıkarıldıkları gündenberi seneler geçmiş, insanların yeryüzünün uzak yerlerinden bölük bölük sevap kazanmak için geldikleri mübarek evle aralarına menhus engeller gerilmişti.
Hicretin altıncı yılında hiç bir kötü niyet taşımayarak sırf haccetmek ve Mekke'de Cenâb-ı Hakka' daha fazla yakın olabilmek için Ra-sûlüliah'ın emrine uyup geldiklerinde, müşrikler ayaklanip'onlann Mescid-i Haram'a girmelerine engel olmuşlardı. Bir yığın uğraştan ve temastan sonra da gelecek yi! müslümanlarm Mekke'ye girmelerini kabul etmişlerdi.
Günler gayet ağır, geceler daha da uzayarak yavaş yavaş geçiyodu.
Sene bitince Rasûlüllah (S.A-V) Mekke'ye gidebilmeleri için müslümanlarm gerekli tedarikte bulunmalarını ilân ettirdi.
Kendisi Kusva isimli devesine bindi. Muhacir ve Ensar'dan iki bin süvari de ona uydu. Hepsi de, Allah'a ibadet edilen en eski ibadethaneye kavuşmanın aşkıyla kalpleri yanık... Hepsi de hacclarının sevab mahalli ve kalplerinin arzu duyduğu bu mübarek yere bir an önce kavuşmaya hırslı..
Uzaktan onlar, Haşimi peygamberin yetiştiği, vahyin iniş yeri olan mübarek şehre doğru taşıp gelen güçlü bir sel görünümünde idiler.
Develeri yedenler, müslümanlara vadedilen fetih gününü müjdeleyen şiirleri okurken seslerini olduğunca yükseltiyorladı. Bunların en önünde Abdullah b. Revaha, Rasûlüliah (S.A.V)'in devesi Kusvâ'mn yularını tutmuş olarak onu hem yediyor, hem de şu şiiri okuyordu :
«Çekiliniz, Rasûİüllah'ın yolundan, ey kâfir oğullan!»
«Çekiliniz, biliniz ki, bütün hayır Allah'ın Rasûlündedir.
«Rabbim, ben onun sözüne inandım.»
«Allah'ın hakkının onun kabul etmesine bağlı olduğunu da biliy
Bu minval üzere Mekke'ye emniyet içinde, saçlarını tıraş etmiş veya kısaltmış olarak, Allah'tan başka hiç bir şeyden de korku duymadan girdiler. Kâfir müşrikler ise Mekke'den çıktılar. İçeride onlardan hiç kimse kalmadı.
Allah'ın va'di yerine geldi :
«Andolsun, Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse güven içinde (kiminiz) başlarını tıraş ederek, [kiminiz saçlarınızı) kısaltarak, korkmadan Mescid-i Haram'a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bildi, bundan önce size yakın bir fetih verdi.»
Hepsi bir ağızdan yüksek sesle telbiye getiriyorlardı : «Lebbeyk Allahümme, lebbeyk, Lâ şerike leke lebbeyk!»
Mekke vadisi yankılanıyor, her taraf imanın bu gür sesine inanmış bir dille cevap veriyordu. Bu üç gün süresince Mekke yamaçlarına çadır kurmuş olan müşriklerin ayaklarının altındaki toprak heyecana gelip titredi.'Durumun heybetinden sarp dağların birbiriyle çarpışacağını sandılar.
Harem sahasında dualar birbirini takibetti.
«Allah'tan başka ilâh yoktur, O tekdir. Va'dini doğruladı, kuluna yardım edip zafer nasibetti, orcjusuna şan ve izzet verdi, tek başına kâfir fırkalarını bozguna uğratmasını sağladı.»
O gün her Mekke'li, müslümanların büyük zaferinin çok yakın ol-: duğuna kesinlikle inandı.
Bu heybetli görüntü, Mekke'de, kalbler üzerinde yapacağı sihirli etkiyi fazlasıyla yerine getirdi.
Mekke'nin hanımefendilerinden birisinin kalbi Rasûlüllah (S.A.V)'e doğru uçtu adetâ...
Bu hanımefendi Berre binti Haris b. Hazn el-Hilâliyye idi. Mü'min-lerin annelerinden birisinin de kız kardeşiydi.
Berre bu dönemde yirmi altı yaşında bir dul idî. İlk kocası Ebû. Rühm b. Abdi'I-Uzza eî-Amirî ölmüştü.
Berre kız kardeşi Ümmü'1-Fadl'a kalbindeki ateşi anlattı. O da durumu kocası Abbas'a nakletti.
Kaza umresi yılında Rasûlüllah (S.A.V) ve ashabı Mekke'ye gelip dinlenmesi için Abtah'da kurulan çadırına gittiğinde, amcası el-Abbas İbn Abdiimuttalib onun huzuruna girdi ve yeğenine, Berre bintu'i-Haris'-in Rasûlüllah'ın hanımı olmak için yanıp tutuştuğunu bildirdi. Peygamber (S.A.V) Ca'fer İbn Ebî Talîb'i dünürlük için Berre'ye gönderdi. Ca'fer Berre Bintu'l-Harîs'in yanından çıkınca neşesinden yerinde duramayarak devesine bindi ve Rasûlüllah'ın çadırının bulunduğu Abtah'a,gitti ve şöyle dedi :
— Deveyle, üzerinde olan Allah ve Rasûlü'ne aittir. Bazı kimseler Berre Bintu'l-Haris'in hareketi hakkında:
— O bekleyemedi ve kendini Allah'la Rasûlü'ne bağışlamaya geldi, dediler.
Rasûlüllah (S.A.V) Mekke'den ayrıldığı yedi yıldan beri ilk defa, yanında ashabıyla birlikte, korku duymadan ve güven içinde mübarek beldeye, böyle uğur ve bereketli bir sebeple girebildikleri için Berre'-nin ismini Meymûne olarak değiştirdi.
Peygamber (S.A.V) ona Meymûne adını verdi. Münafıklar hemen alay ve tenkit etme fırsatı elde ettiler. Bunun üzerine Allah Ta'alâ şu ayeti indirdi: «Ey Peygamber! Mehirlerinî verdiğin eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği cariyeleri, seninle birlikte hicret eden amcanın kızlarını, halalarının kızlarını daytnın kızlarını, teyzelerinin kızlarını ve peygamber nikâhlanmayı dilediği takdirde -müminlerden ayrı, sırî sana mahsus olmak üzere- kendisinin mehrîni peygambere hibe eden mü'mîn kadını almanı helâl kilmışizdır. Bîr zorluğa uğramaman için müminlerin eşleri ve cariyeleri hakkında onların üzerine neyi farz kılmış olduğumuzu bildirmiştik. Allah bağışlayandır, merhamet edendir,» [1]
Rasûlüllah (S.A.V) onunla ihramdan çıkmış, olarak evlendi ve onunla Mekke'de gerdeğe, girmek istedi. Huveytıb İbn Abdiluzza Mik-rez İbn Hafs ve Kureyş'ten bazıları Rasûlullah'a (S.A.V) şöyle dediler:
— Allah aşkına söyle. Toprağımızdan mutlaka çıkıp gideceksin di-yo aramızda seninle anlaşma yapmadık mı. İşte o üç günlük sür^ r(fi dolmuştur.
Rasûlüllah (S.A.V) :
— Beni bıraksanız da, aranızda düğünümü yapsam, size yemek yapsam ve birlikte yesek dedi.
Kureyş'in efendileri :_
— Senin yemeğine ihtiyacımız yok. Çık git topraklarımızdan. Üç günlük süre dolmuştur, dediler.
Rasûlüllah (S.A.V) azatlı kölesi Ebu Rafi'ye. hiçbir müslürnanın Mekke'de akşama kalmadan yola çıkmaları için seslenmesini emretti. Akşam olunca Meymune Bintu'l-Haris'i kendisine getirmesi için Ebu Rafi'î geride bıraktı.
Peygamber [S.A.V) Meymune Bintu'l-Haris'le (Mekke'den altı mil uzaklıktaki) Şerifte gerdeğe girdi.
Meymune Bİntu'l-Harîş'le Rasûlüiiah (S.A.V) aynı kaptan yıkanırlardı.
Abdullah İbn Abbas (Meymune Bîntu'l-Harîs onun teyzesidir) şöyle demiştir:
— Rasûlüllah (S.A.V) şöyle buyurmuştur: Kızkardeşler mümindirler. Bunlar: Meymune, Ummu'l-Fazl ve Esma (Bint Umeys).
Meymune Bintu'l-Haris şöyle der:
— Rasûlüiiah (S.A.V) bir gece benim yanımdan çıktı. Onun arkasından kapıyı kapattım. Sonra gelip kapıyı-açmamı istedi. Kapıyı açmamakta ısrar ettim. O şöyie dedi : Yemin mi ettin? Yoksa bana açardın. Ona : Benim nöbetimde diğer eşlerine mi gidiyorsun? Resûlüllah : Hayır, gitmedim, ama küçük ihtiyacım beni sıkıştırmıştı.
Rasûlüllah (S.A.V) Rabbininyüce katına hicret ettikten sonra Meymune (r.anhâ), insanların en hayırlısıyla bir araya geldiği uğurlu ve bereketli günün hatırasıyla yaşamaya, Şerifte onunla gerdeğe girdiği mübarek böigeye sık sık gidip gelmeye başladı.
Burada yaptırdığı kubbeye defnedilmesini de vasiyet etti.
Meymune Bintu'l-Haris Muaviye İbn Ebî Sufyan devrinde, yeğeni Abdullah İbn Abbas'la birlikte hacca gitti. Hac vazifesini yerine getirdikten sonra Serîf'te (Rasûlüllah'm hicretin yedinci yılında kaza umresinde onunla gerdeğe girdiği sırada, çadırını kurduğu yerde), hicretin ellibirinci yılında ölmüştür. Cenaze namazını Abdullah İbn Abbas kıldırmış ve kabrine o indirmiştir. Mü'minlerin annesi Meymune Bintu'l-Haris; odasının, yeğeni Abdullah İbn Abbas'a verilmesini vasiyet etmiştir. Tercümanu'l-Kur'an (Kur'an'ın tercümanı) olan Abdullah İbn Abbas orayı, insanlar arasında ilmi yaymak için okul haline getirmiştir. [2]
Rasûlüllah [S.A.V)'in oğlu İbrahim'in annesi