Hz. Peygamber (s.a.s)'in sözleri, fiilleri, takrirleri ile ahlâkî ve insani vasıflarından oluşan sünnetinin söz veya yazı ile ifade edilmiş şekline Hadis adı verilir..
Hadis kelimesi, "eski"nin zıddı "yeni" anlamına geldiği gibi, söz ve haber anlamlarına da gelir. Hadis kelimesi, Kur'ân'da bu anlamları ifade edecek biçimde kullanılmıştır. Örneğin, "Demek onlar bu söze (hadis) inanmazlarsa, onların peşinde kendini üzüntüyle helâk edeceksin"[9] âyetinde "söz" (Kur'ân); " Musa'nın haberi (hadîsu Mûsa) sana gelmedi mi?" [10] ayetinde "haber" anlamına gelmektedir. "Ve Rabbinin nimetini anlat (fehaddis)" fiili de "anlat, haber ver, tebliğ et" anlamında kullanılmıştır.
Hadis kelimesi zamanla, Hz. Peygamber'den rivâyet edilen haberlerin genel adı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Kelime, bizzat Hz. Peygamber (sav) tarafından da, bu anlamda kullanılmıştır. Buhârî'de yeralan bir hadîse göre Ebû Hüreyre, "Yâ Rasûlullah, kıyâmet günü şefâatine nâil olacak en mutlu insan kimdir?" şeklinde sorar. Hz. Peygamber şöyle cevap verir: "Senin "hadîse" karşı olan iştiyakını bildiğim için, bu hadis hakkında herkesten önce senin soru soracağını tahmin etmiştim. Kıyâmet günü şefâatime nâil olacak en mutlu insan, "Lâ ilâhe illâllah" diyen kimsedir"[11]
Bir şey veya konu hakkında aktarılan bilgiye ise Haber denir. Çoğulu "ahbâr" dır. Yüce Allah'ın sıfatlarından olan ve her şeyden haberdar olan manasına gelen "Habîr" sıfatı da aynı kökten gelir.
Hadis ıstılahı olarak haber kelimesi birkaç manada kullanılmıştır. En yaygın ve kabul gören tanımı;"hadis" terimiyle eş anlamlı olduğudur. Buna göre Hz. Peygamber'in hadislerine "haber" denmiştir. Buna karşılık hadis ile haberi farklı manada kullananlar da olmuştur: Bunlara göre de, "hadis" sadece Hz. Peygamber'e ait "merfû"' rivayetleri; "haber" ise Hz. Peygamber'in' hadîsleri dışındaki (mevkûf ve maktu') rivayetleri ifade eder. Bunun içindir ki, hadisle meşgul olanlara "muhaddis" dendiği halde, tarih, hikâye veya kıssa ile uğraşanlara "ihbarî" denmiştir. Her hadis haberdir; Fakat her haber hadis değildir" şeklinde izah edenler de vardır.
Eser ise iz, belirti, bir şeyden arta kalan, bakiye gibi anlamlara gelir. Hz. Peygamber'in mübarek emânetlerine de eser denilir. Çoğulu âsâr'dır. Hadis ve haberle eş mânâda kullanılan bu terim, ıstılahta Hz. Peygamber, sahâbe ve tâbiûna âit söz, fiil ve takrirler demektir. Haber, ister merfû, ister mevkûf, ister maktû' olsun hadisçiler nazarında hepsi de eserdir.
Muhaddisler genel olarak merfû ve mevkûf hadislere de eser adını verirler. Örneğin İmam Tahâvî'nin hadis ile ilgili kitabının adı, ''Şerhu Meâni'l-Âsâri'l Muhtelifeti'l-Me'sûre" dir.
Sünnet ise sözlükte; adet, yol, yaşam biçimi gibi anlamlara gelir. Istılahta ise sünnet klasik tanıma göre ; ” Hz. Peygamber (sav)’in, Kuran’ın dışındaki söz, fiil ve tasvipleri (onay)dir.” Bu tanımın, bir çok açıdan eksik olduğu, son yıllarda savunulmuş ve şu yeni tanım önerilmiştir ki bizce de bu yeni tanım daha tutarlıdır ;” Hz. Peygamber (sav)’in İslam’ı anlatma ve yaşama biçimidir.”. Hadis ise, bundan daha geniş bir anlam ifade eder. Hadis ; Hz. Peygamber (sav)’in sözleri, fiilleri, tasvipleri, ahlakı ve şemailidir. Bu ikisinin farkı şudur : Sünnet, Peygamber Efendimizin, İslamiyeti açıklama mahiyetindeki söz, fiil ve tasviplerini ifade ederken, Hadis, O’na ait bütün anlatımları kapsar. Yeni tanıma göre Hz.Peygamber (sav)’in din mahiyetinde olmayan davranışları, sünnet tanımdan çıkarılmıştır.
HZ. MUHAMMED (SAV) DÖNEMİNDE HADİSLER
Sahabe, Hz. Peygamber (sav)’in hadislerini öğrenebilmek için büyük gayret sarf ediyorlardı. Günlük çalışmalarının ardından akşamları Suffe’de toplanıyor, hadis müzakere ediyorlardı. Kimileri aralarında anlaşarak, bir gün biri, bir gün diğeri Hz. Peygamber (sav)’ le beraber bulunuyor ve onun hadislerini öğreniyor, akşamları birbirlerine öğretiyorlardı. Kimi Sahabiler ise geçimlerini bir şekilde temin ederek, günlerini sürekli Hz. Peygamber (sav)’le beraber geçiriyor ve onun hiçbir hadisini kaçırmamaya çalışıyorlardı. Enes b. Malik, Ebu Hureyre ve Hz.Ebubekir bunlardan bazılarıdır.
Abdullah bin Amr’ın, Resûlullah (sav)’den her işittiğini yazdığını gören Ashâb-ı Kirâmın ileri gelenleri, ona dediler ki: “Sen, Resûlullahtan her işittiğin şeyi yazıyorsun. Hâlbuki, Resûl aleyhisselâm bazan kızgınlık, bazan da neşeli hâllerde iken söz söylemektedir.”
Bunun üzerine Hz. Abdullah, işittiklerini yazı ile kaydetmek husûsunda tereddütte kalmış ve meseleyi Resûl-i Ekreme arzetmişti. Resûlullah Efendimiz, onu dinledikten sonra buyurmuşlar ki: “ Yazmaya devam et! Çünkü, Allahü Teâlâya yemîn ederim ki, ağzımdan haktan başka bir şey çıkmamıştır.”
Hz. Abdullah Resûlullahtan işittiği bazı hadîs-i şerîfleri, Sahîfe-i Sâdıka adında bir mecmûada toplamıştır. Görüldüğü gibi Hz. Peygamber (sav) döneminde hadisler tamamen olmasa da kısmen yazılmaya ve muhafaza edilmeye başlanmıştır. Bu konuyla ilgili belgeler ve kaynaklar oldukça çoktur. [12]
Hz. Peygamber (sav), İslam’ın ilk dönemlerinde, gerek yazı malzemelerinin azlığı, gerekse Müslümanların, Kuran ile hadisin üslubunu ayırt edemeyecekleri gibi endişelerle, hadislerin yazılmasını yasaklamıştı. Bu yasaklamayla ilgili bazı hadisler vardır. Fakat daha sonraki dönemlerde, söz konusu mahzurlar ortadan kalktığı için, Hz. Peygamber (sav) hadislerin yazılmasına müsaade etmiştir. Abdullah. Amr (ra)’ın yukarıda geçen rivayeti, bu iznin belgelerinden biridir.
SAHABE DÖNEMİNDE HADİSLERİN DURUMU:
Sahabe, Hz. Peygamber (sav)’in de teşvik ve talimatları doğrultusunda, onun vefatından sonra hadisleri öğrenmeye ve bilmeyenlere öğretmeye büyük gayret göstermişlerdir.
Sahabe, özellikle Hz. Peygamber (sav) ‘in vefatından sonra hadis yazımına ağırlık vermişler ve bu işle ilgilenenlerin sayısı günden güne artmıştır. Abdullah İbnu Abbâs, Semüre b. Cündüp, Câbir b. Abdillah, Enes b. Malik, Hz.Ali, Ebu Hüreyre gibi bazı sahabilerin hadis sahifelerinden bahsedilmektedir. Yine Hz.Ebubekir ve Hz.Ömer (ra)’ın da ellerinde yazılı halde bulunan bazı hadis belgelerini yaktıkları da nakledilmektedir.
Bundan ba?şka Sa'd ibnu Ubâde el-Ensârî, Abdullah ibnu Ömer, Abdurrahman ibnu Ebî Evfa, Muğire ibnu Şu'be, Abdullah ibnu Mes'ud (rad?yallahu anhüm ecmain) gibi daha bir k?ıs?ım sahâbenin, hadîsleri yazdı?klar?ına dair rivâyetler mevcuttur. Bu zatlar, Hz. Peygamber (sav) döneminde veya onun vefatından sonra hadis çalışmalarında bulunmuşlardır. [13]
Yukarıda da açıklandığı gibi bir çok Sahabinin hadis konusunda önemli çalışması olmuştur. Fakat bu çalışmalar küçük kitapçık veya sadece ders notu mahiyeti arz etmekteydi. Bu bakımdan Sahabe dönemine Hadis Yazımı Dönemi adını verebiliriz.
İLK YAZILI HADİS BELGELERİ:
Arap yazısının yeni geliştiği ve yazı bilenlerin az olduğu bu dönemde yazı malzemeleri ve yazılı belgeler de yeterli değildi. Fakat, İslamiyetin gelişiyle beraber, Arap yazısının da gelişmesi sebebiyle Hz. Peygamber (sav)’ dönemi hakkında yeterli bilgi sahibi olabiliyoruz. Hz. Peygamber (sav) dönemine ait yazılı kaynakları maddeler halinde sıralayalım.
1-Anayasa: Hz. Peygamber (sav) ‘in hicretinin ardından Medine’de yaşayan herkesin katılımıyla oluşturulan ve yeni İslam devletinin ilk anayasası niteliğinde olan 47 maddelik Medine Vesikası, yazılı bir şekilde bize ulaşan ilk ve en önemli kaynaklardan biridir. Vesikadaki “1-)Bu kitap (yazı), Peygamber Muhammed tarafından Kureyşli ve Yesribli mü’minler ve müslümanlar ve bunlara tabi olanlarla yine onlara sonradan iltihak etmiş olanlar ve onlarla beraber cihad edenler için (olmak üzere tanzim edilmiştir.)” maddesi, toplantı esnasında yazıya geçirildiğini göstermektedir.
2-Nüfus Sayımı: Medine’ye hicretten sonra Hz. Peygamber (sav) , askerlik çağındaki Müslümanların sayısını öğrenmek için bir nüfus sayımı yaptırmıştır.Bu sayım sonunda 1500 kişinin isimleri yazılmıştır.
3-İslam’a Davet Mektupları: Hudeybiye barış antlaşmasının ardından oluşan barış ortamından istifadeyle Hz. Peygamber (sav) komşu devlet başkanlarını İslam’a davet etmek amacıyla mektuplar yazdırarak göndermiştir. Bu mektupların bir kısmı aynen muhafaza edilerek, günümüze kadar gelmiştir. Diğerleri ise kitaplarda nakledilmiştir.
4-Vergi Tarife ve Hükümleri: Kaynaklardan öğrenildiğine göre Hz. Peygamber (sav) , zekât ile ilgili hükümler içeren bir mektubu, Yemen valisi Amr b. Hazm’a göndermiştir. Bu mektup, Hz. Ebubekir’e, daha sonra da Hz.Ömer’e intikal etmiştir. Mektup, Amr b. Hazm’ın çocukları ve torunları vasıtasıyla kitaplara geçmiştir. Buna benzer daha bir çok örnek vardır.
5-İmtiyaznameler: Daha Mekke döneminden beri Hz. Peygamber (sav) tarafından im-tiyaznameler verildiği bilinmektedir. Örneğin, Temim ed-Dâri’ye Filistin bölgesinde bir arazinin verildiğini gösteren belge, tarih kitaplarında bulunmaktadır. Yine Süraka b. Mâlik’e Hicret esnasında Hz. Peygamber (sav) tarafından bir dokunulmazlık belgesi verilmiştir.
6-Hadis Sahifeleri (Kitapçıkları) : Hz. Abdullah bin Amr bin Âs, Peygamber Efendimizin yanında bulunup, bizzat işiterek çok ilim öğrenmiştir. Peygamberimizden işittiği her şeyi yazmak için izin istemiş ve aldığı müsâade üzerine pek çok hadîsi yazmıştır. Es-Sahifetu’s-Sadıka’sı hakkında bilgi vermiştik.
TABİUN DÖNEMİNDE HADİSİN DURUMU:
Sahabiler, İslam ülkesinin farklı bölgelerine dağılmışlar ve gittkleri yerlerde insanlara, İslamdan bildiklerini öğretmeye çabalamışlardır. Sahabilerin tamamının ilmi aynı derecede değildi. Bazılarının bildiği şeyleri bazıları bilmiyor, onun bildiği şeyleri de diğerleri bilmiyordu. Bu bakımdan onların öğrencileri olan Tabiun da ilmi ve özellikle hadisleri, hocalarının kendilerine öğrettiği kadar öğrenebiliyorlardı.
Bunun dışında Tabiun alimleri, hadislerin kaynağına ulaşabilmek için, Sahabenin de yaptığı gibi, uzun seyahatlere çıkıyorlardı. Hatta bazen bir tek hadisi asıl kaynağından alabilmek için yüzlerce kilometrelik yolu, aylarca kat ederek, o hadisi nakleden en yakın şahsı buluyor ve hadisin aslını ondan öğreniyorlardı. Hadis için yapılan bu yolculuklara er-Rihle Fi Talebi’l-Hadis (Hadis Araştırma Yolculukları) adı verilmiştir.
Tabiun alimleri, hadis öğrenimi ve naklinin yanında, bunların nasıl yapılacağı konusunda da bazı prensipleri belirlemişler, kimlerden hadis nakledileceğini, hadisin nasıl nakledileceğini vb. konuları tespit etmişlerdir.
Tabiun döneminin en önemli isimlerinden birisi kanaatimizce, Ebu hureyre’nin talebesi Hemmam b. Münebbih’tir. Bu zat, gerek Ebu Hureyre’den ve gerekse başkalarından öğrendiği hadisleri, es-Sahifetu’s-Sahiha adı altında bir kitapçıkta toplamıştır. Bu kitapçık, günümüze kadar muhafaza edilebilmiştir. Farklı nüshalarından istifade edilerek, Prf. Dr. Muhammed Hamidullah tarafından neşredilmiş ve daha sonra dilimize de çevirilmiştir.
HADİSLERİN TEDVİNİ:
Sahabilerden farklı seviyelerde ilim almış olmaları yanında bir de hadis uydurma faliyetlerinin başlaması, artık Tabiun alimlerini, Hz. Peygamber (sav)’den gelen bütün hadisleri bir araya toplamaya sevk etmiştir. Buna Hadislerin Tedvini adı verilmekte ve bu döneme de Tedvin Dönemi denmektedir.
Tedvin, kelime olarak toplamak, birleştirmek anlamlarına gelir. Hadis ıstılahında ise “Hz. Peygamber (sav)’den nakledilen bütün hadislerin belli esaslar dahilinde bir araya getirilmesi” anlamındadır.
Emevi halifesi II. Ömer, yani Ömer b. Abdulaziz, hadislerin, olumsuz şartlar karşısında korunabilmesinin, ancak bunların tedvin edilmesiyle mümkün olduğunu düşünmüş ve valilerine bir talimatname göndererek, bölgelerinde yaşayan hadis alimlerinin bildikleri bütün hadisleri kitaplarda toplamalarını ve kendisine göndermelerini istemiştir. (Bilindiği gibi Ömer b. Abdulaziz, halife olmadan önce, uzun zaman Hadis ilmiyle uğraşmıştır.) Medine’deki valisi olan Ebubekir b. Hazm’e gönderdiği talimatnamede şunlar yazmaktadır; “Hz. Peygamber (sav)’in hadislerini, sünnetlerini, Amra binti Abdurrahman’ın (Hz.Aişe’nin meşhur öğrencisidir) rivayet ettiği hadisleri araştır ve yaz. Çünkü ben ilmin kaybolmasından ve alimlerin ölüp gitmelerinden endişe ediyorum.” Büyük muhaddis İbnu Şihab ez-Zühri de şöyle demiştir; “Ömer b. Abdulaziz bize, sünnetin toplanmasını emretti. Biz de ona (hadisleri) defter defter yazdık. Sonra halife, idaresi altındaki merkezlere, bu defterlerden birer nüsha gönderdi.” Zühri'nin bu çalışmalarını devam ettiren , talebesi İmam Malik b. Enes olmuştur. Onun Muvatta isimli çalışması, günümüze kadar da gelmiştir.
Böylece hadislerin büyük bir bölümü hicri 1. yüzyılın sonlarıyla 2. yüzyılın başlarında tedvin edilerek muhafaza altına alınmıştır. Bundan önce ise özel gayretlerle yazılıyor, ezberleniyor ve naklediliyordu.
ETBAU'T-TABİİN DÖNEMİNDE HADİSİN DURUMU:
Etbau’t-Tabiin alimleri de hadis ilmine büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. Önceki nesilden aktarılan hadis kaynaklarını daha da genişletmişler, hadis usülüne dair yeni kaideler geliştirmişler, bunlara dair eserler yazmışlar, tüm hadisleri bir araya toplamak için çaba sarf etmişler, hadis uydurma faaliyetlerine karşı ciddi ve etkili önlemler almışlar ve böylece hadislerin, asıllarını koruyarak, sonraki nesillere aktarılmasını sağlamışlardır. Etbau’t-Tabiin alimleri, hadisleri bulmaktan çok elde mevcut olanları farklı yöntemlerle insanların istifadesine sunmaya yönelik çalışmalar yapmışlardır. Buna kısaca hadislerin tasnifi adını vermekteyiz.
HADİSLERİN TASNİFİ:
Tasnif, kelime olarak ayıklamak, ayırmak, bölümleme, düzenlemek, sınıflamak gibi anlamlara gelir. Hadis ıstılahında ise nakledilen hadislerin, kolayca ulaşılabilecek ve istifade edilebilecek halde düzenlenmesi demektir. Hadislerin tasnifi genelde iki yolla yapılmıştır. Bunlar ; 1-Konulara göre tasnif, 2-Ravilere göre tasnif.
1-Konulara Göre Tasnif: Hadislerin, konularına göre, farklı başlıklar altında bir araya getirilmesidir. Buna Ale’l- ebvab (bablara : konulara ) göre tasnif de denir. Bu metodla yazılmış kitap çeşitleri de üç başlık altında incelenir. a-Musannefler, b-Camiler, c-Sünenler.
a-Musannefler: Sadece Hz. Peygamber (sav)’e değil, Sahabe ve Tabiuna ait olan hadisleri de içeren eserlerdir. Bu gün elimizde mevcut olanların en meşhurları, Abdurrezzak b. Hemmam ve İbn Ebi Şeybe’nin Musannef ’leridir.
b-Câmi’ler : Akaid, fıkıh, siyer, adap, tefsir, mezhepler tarihi, eşratussaa (kıyametin alametleri), menkıbeler, faziletler vb. dinin bütün konularıyla ilgili hadisleri içeren kitaplardır. Diğer bir adı da Sahih’tir. İmam Buhari, İmam Müslim ve Tirmizi’nin meşhur hadis kitapları Câmiu’s-Sahih adını taşımaktadır. Bunlardan başka İbnu Huzeyme ve İbnu Hibban gibi bazı alimlerin de Sahih’leri (camileri) vardır.
c-Sünenler: Hz. Peygamber (sav)’e ait olan Fıkıh konularına dair hadisleri içeren kitaplardır. Bu kitaplar genellikle, temizlik, namaz, oruç, zekât, hac, kurban, helaller-haramlar, cihad, siyer (devletler hukuku) ve diğer konular sırasıyla yazılmıştır. İmam Ebu Davut, Nesei, İbnu Mace ve Darimi, Dârekutnî ve Beyhakî’nin Sünen’leri vardır.
Buhari, Müslim ve Tirmizi’nin Camiu’s-Sahih’leri ile Ebu Davut, Nesei ve İbnu Mace’nin Sünen’lerinin tamamına birden altı kitap anlamına gelen Kütüb-i Sitte adi verilmektedir.
2-Ravilere[14] Göre Tasnif: Hadisin ilk ravisi olan Sahabilerin isimlerinin bir şekilde dizilmesi ve bunlardan nakledilen hadislerin bu isim altında toplanması suretiyle yazılan kitaplardır. Bu isimleri dizme, ya isimlerinin alfabetik sırasına veya Hz. Peygamber (sav)’e yakınlık derecesine veyahut kabile isminin alfabetik sırasına veya başka bir şekilde yapılabilir. Bu sisteme göre yazılan kitap türleri şunlardır; a-Müsnedler, b-Mu’cemler, c-Etraf kitapları.
a-Müsnedler: Ravilere göre tasnifin en önemli türüdür. Müsnedlerin, elimizde mevcutlarının en eskisi, Ebu Davut et-Tayalisi’nin Müsnedidir. Bu kitap, 289 Sahabinin naklettiği 2800’ün üzerinde hadisi ihtiva etmektedir. En meşhur müsned ise Ahmed b. Hanbel’in Müsned’idir. Bu kitap ise, tekrarlarla beraber 40 bin, tekrarlar hariç 10 bin civarında hadisi ihtiva etmektedir. Bunun dışında İmam Humeydî’nin de bir Müsned’i vardır.
b-Mu’cemler: Ravilere göre tasnifin ikinci türü de Mu’cemlerdir. Bunlar, hadislerin, yazarların hocalarının veya hadislerin öğrenildiği bölgelerin adları altında alfabetik olarak toplandığı kitaplardır. Bu sisteme göre yazılan kitapların en meşhurları, Taberânî’nin Mu’cemu’l-Kebir, Mu’cemu’l-Evsat ve Mu’cemu’s-Sağîr adlarını taşıyan üç eseridir.
c-Etraf Kitapları: Bunlar, önceden yazılmış olan eserlerdeki hadislerin, râvî Sahabilerin isimlerinin alfabetik sırasına göre tekrar yazılması suretiyle oluşan eserlerdir. Bu sisteme göre yazılmış eserlerin en meşhuru, Abdulgani en-Nablusî’nin Zehâiru’l-Mevâris adlı eseridir.
Bir de daha geç bir dönemde ortaya çıkan alfabetik sisteme göre tasnif vardır ki bu da hadislerin ilk harflerinin alfabetik sırasına göre toplandığı hadis kitaplarıdır. Bu türün en önemli örneği ise, İmam Suyutî’nin el-Câmiu’s-Sağîr isimli eseridir. Müellif bu eserini, 10031 hadisi, ilk harflerinin sırarasına göre, kaynaklarına ve sıhhat (güvenilirlik) derecesine işaret ederek toplamıştır. [15]
HADİS KAYNAKLARININ SON ŞEKLİNİ ALMASI:
Tasnif devrinden sonra da orijinal eserler meydana getirilmiş olsa da bu dönemde genellikle önceki eserler üzerinde şerh vb. çalışmalar yapılmıştır. Şerh mahiyetinde olmalarına karşın bunların tamamının farklı faydalı yönleri vardır.
Bu çalışmaların biri, Müstedreklerdir. Meşhur Hadis yazarlarının hadiste aradıkları şartlara uyduğu halde, kendi eserlerine almadıkları hadisleri toplamak için yazılan eserlerdir. Bunların en meşhuru, Hâkim en-Neysâburî’nin Müstedreki’dir.
Bir diğer çalışma ise, Müstahreclerdir. Bunlar, Hadis müelliflerinin naklettikleri hadislerin, farklı yollardan nakledilerek toplandığı kitaplardır. Bu çalışma daha çok Buhârî ve Müslim’in Sahihleri üzerinde, ya her ikisine birden veya ikisine ayrı ayrı yapılmıştır.
Bunların dışında, kendisinden önce yazılmış hadis kitaplarından derleme yapmak suretiyle, tüm hadisleri bir araya getirmeye yönelmiş çalışmalar da vardır. Bunların en meşhuru, Mecduddin Ebu’s-Saadat Mübarek b. Muhammed İbnu’l-Esir el-Cezerî’nin, Câmiu’l-Usûl Li Ehâdîsi’r-Resûl adlı eseridir. Bu eser, İbnu Mace hariç Kütüb-i Sitte ile İmam Malik'in Muvatta’ını, senedlerini ve tekrarlarını çıkararak bir araya getirmeye yönelik bir çalışmadır.
Ali el-Muttakî’nin Kenzu’l-Ummal’ı ve Mansur Ali Nâsıf’ın et-Tâcu’l-Câmi’ adlı eserleri de bu tür derleme eserlerdendir.
Bu dönemde, Kütüb-ü Sitte’de bulunmayan Hadisleri bir araya getirmeye yönelik Zevâid kitapları da yazılmıştır. Nûreddîn Alî b. Ebî Bekr el-Heysemî'nin Mecmau'z-Zevâid ve Menbeü'l-Fevâid, Hâfız Şihâbüddîn Ahmed b. Ebî Bekr el-Busayrî tarafından te'lif edilen Zevâid ve İbn Hacer el-Askalânî'nin el Metâlibu’l-Âliye adlı eserleri bunlar arasında sayılabilir.
Bunların haricinde, dualar, ahlak, namaz, helaller-haramlar gibi belli bir konuya tahsis edilmiş hadis kitapları, Kırk Hadis çalışmaları, insanların hadis olarak bildikleri rivayetlerin asıllarının araştırıldığı eserler, uydurma hadisleri bir araya toplamaya yönelik eserler ve meşhur hadis kitaplarının şerh ve haşiyeleri, bu dönemde yazılmış kitaplardır.
[1] –İbrahim-11.
2-- Nisa-115
[3] --Haşr-7.
[4] --Nisa-13.
[5] --Nisa-80.
[6] --Maide-67.
[7] --Nahl-125.
[8] --Nahl-44.
[9] --el-Kehf, 18/6
[10] --Tâhâ, 20/9
[11] __Buhârî, İlim; 33
[12] bkz. M. Mustafa el-A’zami-İlk Devir Hadis Edebiyatı- s-34 ila 58.İz yay. İst. 1993. Ayrıca Muhammed Hamidullah- İslam Pygamberi c-2, s-711-714. İrfan yay. İst. 1990.
[13] -- A.g.e.
[14] - Ravi; hadis nakilcisi anlamına gelir.
[15] --Tasnif dönemi, tasnif sistemleri ve ilgili eserler hakkında bkz. İ. Lütfi ÇAKAN- Hadis Edebiyatı- s-25 ila 98. İst-1989.
KAYNAK:TALAT KOÇYİĞİT - HADİS TARİHİ