Kim iyi bir işte aracılık ederse, ona onun sevabından bir pay vardır; kim de kö-tü bir şeyde aracılık yaparsa, ona o kötü-lükten bir hisse vardır. Allah, her şeyin kar-şılığını verir.” (4 Nisa, 85)
Kim güzel bir iyiliğe şefaat ederse, kim şefaatin güzeline, güzelliğine delâlet edip örneklik, önder-lik yaparsa, insanların gözü önünde Allah'ın iste-diği en güzel bir hayat yaşayarak yaşadığı bu ha-yatıyla insanlara en güzel bir kulluğu sergiler, in-sanları en güzel bir kulluğa dâveti gerçekleştirirse, söz ve davranışlarıyla insanlığı hayra, hakka, Al-lah'a kulluğa sevk ederse ona bu örnekliğinden, bu teşvikinden, bu dâvetinden dolayı mutlaka bir ecir, bir pay, bir hisse vardır.
Evet kim ki insanları Allah'a kulluğa dâvet eder, delâlet eder, yol gösterir, örnekler ve teşvik ederek insanların kulluk yollarını açarsa, cennet yollarını açarsa, onun delâletiyle yol bulan insanların işledikleri güzel amellerin sevabının bir misli, onların sevapları eksiltilmeksizin o kişiye verile-cektir. Onların aldıkları nasip nisbetinde o kişi-ye de bir nasip verilecektir.
Kim de kötü bir şefaat rolünü üstlenirse, kö-tü bir hayat yaşayarak, kötü bir örneklik sergi-leyerek insanlara kötülükte örnek olur, insanla-rı kötülüğe teşvik eder, kötülüğe dâvetiye çıka-rır, insanların önüne kötülük yollarını açar on-ların kötülüklerine sebep olursa, insanların cen-net yollarına barikatlar koyarak cehennem yol-larını kolaylaştırırsa ona da teşvik edip sevk et-tiği insanların işledikleri kötülüklerden mutlaka bir pay, bir hisse vardır. O insanların işledikleri kötülüklerin günahı, eksiltilmeksizin bir misli de o kişiye yazılacaktır.
Evet demek ki iyiliğe sebep olan, iyiliğe şe-faat eden de kötülüğe şefaat eden de bu şefa-atinin, bu delâletinin karşılığını görecektir. Öy-leyse eğer iyi bir hayat yaşayarak, çevremiz-deki çocuklarımıza, hanımlarımıza, komşuları-mıza ve diğer insanlara karşı iyi bir kulluk sergi-leyerek onları iyiliğe, hayra teşvik edersek bi-zim teşvikimizle bu insanlar iyiliklerini devam ettirdikleri sürece onlar kendileri işledikleri bu iyiliklerinin sevabını, menfaatini gördükleri gibi aynı sevaba biz de nail olacağız.
Unutmayın ki Allah her şey üzerinde mu-kayyettir. Her şeyi görmekte, gözetmekte ve kaydedip muhafaza etmektedir. Yaptığınız hiçbir şey boşa gitmemektedir, Allah'ın kont-rolünden kaçmamaktadır. Şu anda bu âyetleri dinlerken sizi, okurken beni de gözetlemektedir Rabbimiz. Hiçbir hareketimiz, hiçbir anımız Al-lah'ın kontrolünden kaçmamaktadır. Öyleyse Allah huzurunda olduğumuzu unutmadan ya-şayalım, yaptıklarımızı Allah'a lâyık yapmaya çalışalım ve insanları hep hayra teşvik edip, ha-yır konusunda şefaatte, delâlette bulunalım in-şallah.
Allah'ın Rasûlü bir hadislerinde bu hususu çok hoş anlatıyordu: Kim de iyi bir çığır açmışsa, iyi bir çığıra delâlet etmiş, yol göstermişse kıya-mete kadar o yoldan giden insanların sevapla-rının bir misli onun defterine yazılacaktır. Def-terinde yazılmış bulacaktır yarın kişi bunu. İn-sanların Müslümanlaşması, insanların İslâm'a, Kur'an ve sünnete yönelmeleri adına kim bir çığır açarsa, kim bir adım atarsa bilelim ki on-larda meydana gelen değişimlerin sevaplarının bir misli o kişinin defterine yazılacaktır. Ama kim de kötü bir çığır, kötü bir yol açmış, insanlara kötü örnek olmuşsa o açtığı çığırın vebali onun olacağı gibi kıyamete kadar o yoldan giden in-sanların günahlarının bir misli de onun def-terine yazılacaktır.
Demek ki insanın yaptıkları sadece kendi-siyle sınırlı kalmamaktadır. Anlıyoruz ki insan sadece kendi yapıp ettiklerinden değil arkasına bıraktıklarından da hesaba çekilecektir. Kafa-sında ve vücudunda taşıdığı virüsü kendisin-den başka çocuklarına ve daha sonraki nesil-lere de aktarmaya çalışan bir kişi elbette onlar-dan sorumlu olacaktır. Meselâ bir savaş başla-tıp döneminde milyonlarca insanın ölümüne sebep olmuş bir adam düşünün. Hattâ bu-nunla da sınırlı kalmayıp arkasından asırlarca milyonların hayatını kötü yönde etkileyen mî-ras bırakmış bir kişi elbette bu yaptıklarının he-sabını verecektir.
Öyleyse yarınımız için iyi şeyler takdim ede-lim. Geleceğimizi garanti altına alma adına ar-kamızda güzel şeyler, güzel çığırlar, güzel yollar bırakalım. Öyle bir mîras, öyle bir yol bırakalım ki çocuklarımıza, onlar o yoldan gittikleri tak-dirde doğruca cenneti bulsunlar. Madem ki ya-rın arkamıza bıraktıklarımızdan da sorumlu olacağımıza göre Allah için kendimizi bir sor-gulayalım. Nasıl bir mîras bırakıyoruz çocuk-larımıza? Bizler şu anda bizden sonra yaşa-yacak çocuklarımıza nasıl bir yol bırakıyoruz? Arkamıza bıraktığımız yol, çoluk çocuğumuza bıraktığımız usul, onlara gösterdiğimiz din, on-lara örneklediğimiz kulluk, çevremize ulaştır-dığımız teklifler acaba yarın karşımıza nasıl bir sonuç çıkaracak? Acaba bizim arkamızdan ge-lenler de, “Ya Rabbi bizi bunlar saptırdı. Bize öyle bir yol, öyle bir din bıraktılar ki biz de onu gerçek yol zannettik. Onu gerçek din zannettik. Bize öyle bir hayat anlayışı, öyle bir mal anla-yışı, öyle bir kazanma, harcama anlayışı, öyle bir gece hayatı, öyle bir gündüz hayatı örnek-lediler ki, biz de onu gerçek bir hayat zannettik. "Bizi başkası değil bunlar saptırdı." demeye-cekler mi acaba? Çocuklarımızdan torunları-mızdan bu şikâyetlerle, bu lânetlerle karşılaş-mayacak mıyız acaba? Bu âyetler ışığında Allah için kendimizi sorgulamak zorundayız
Ali Küçük