Frau Hartl
Duisburg şehrinin Hamborn semti, Glückaufstr.12 Numara. 80li yılların sonuna dogru. O ve civarındaki sokakların evleri simsiyah. Fabrika bacalarından çıkan dumanlar zaman zaman yolda park eden araçların üzerlerini bile siyahdan bir tozla kaplıyordu. Siyah evler bir zaman sonra temizlendi ve gerçek hafif bir sarı rengini aldı. Mahallenin sakinleri türk ailesi idi. Yanılmıyorsam bir veya iki yugoslav ailede vardı. Galiba Bosnalı olacaklar, o zamanlar Yugoslavya daha dağılmamıştı. Karşımızda Güney Koreli bir aile ve Almanlar. İyi kötü günlerimiz geçti bu mahallede, yaklaşık 23 sene. Çocukluğumuzun saf ve temiz günleriydi o mahallede geçirdiğimiz anlar. Okuldan sonra dışarıya çıkmak için can attığımız mahalle. Yakartopu oynamak için toplanırdık tüm mahalle çocukları.
O zamanlar türk kanalları yoktu. Topu topu 3 kanal vardı zaten. Sonra RTL diye 4. Kanal geldi ve ilk seyrettiğimiz dizi: Kara Şimşek. Sonra 5. Kanal vs.vs.
Akşamları Köln Radyosunu dinlerdik tüm aile. Saat 19:40 – 20:00 arası, belkide bir saat önce, tam hatırlayamıyorum ama 20 dakikaydı yayın. “Yine bir Gülnihal” adlı şarkının melodisiyle başlardı yayın. Memlekette ne var ne yok, pür dikkat dinlerdik. Ben ise spor haberlerini beklerdim Pazar günleri. Fenerbahçenin galibiyetlerini, mağlubiyetlerini öğrenirdim. Ve Sezen Aksu’nun “Hopa Şınanayı”, Cem Karaca’nın “Ben bir Ceviz Ağacıyım” ezberimizdeydi.
20 yılda bir yağan kar neşesiydi tüm mahallenin ve yaşlısı genci kar topu oynayışımız. Yaz günleri bahçlerde mangal yaptığımız mahalle. Film seyretmek için toplanırdık komşuda. Herkesde Video yok, hele türk filimleri çok nadir. Gülmekten kırıldığımız Gulyabani, hayretle seyretdiğimiz Battal Gazi ve Cüney Tarkın (sonradan öğrendik Cüneyt Arkın olduğunu).
Oturduğumuz ev 3 katlı ve 6 aile kalıyordu. Biz en üstte oturuyorduk ve karşımızda Frau Hartl oturuyordu. Yaşı 90a yakındı ve yaşına göre dinçti. Haftada bir merdivenler silinirdi ve Frau Hartl merdivenleri silerken Annem “Siz yorulmayın, ben sizin yerinize silerim” derdi ama Frau Hartl “Hayır Frau Akbaş, senin iki çocugun var, senin onlara bakman gerek” derdi.
Evin bahçe bölümüne bakan pencereden Frau Hartl kızının evi görünürdu. Yaklaşık 50 ile 60 yaş arası olan kızı iki günde bir annesini ziyarete gelirdi.
Arasıra Frau Hartl bana ve kardeşime çikolata verirdi, ama merdivenlerde biraz gürültü yaptığımızda hemen sert çıkardı ve yüksek bir sesi vardı. Bizde korkardık tabi.
Bir gün evde ikindi akşamı selamlarken yalnız televizyon seyrederken bir gürültü duyuldu merdivenlerde. Sonra bizim kapı açıldı ve annem ile babam geldi. Dışarıdaki gürültüyü duymuyormusun diye çıkıştılar. Merdivenlere doğru gittiğimde bir sedye gelmiş Frau Hartl’ı almak için. Zor konuşuyordu, bitkin ve yorgun bir hali vardı. Kızıda oradaydı.
Akşam olmak üzereyken kızı camdan annesinin oturma odasının lambasının yanmadığını farketmiş. Durumdan şüphelenip koşup gelmiş.
Frau Hartl evde ayağı kayıp yere düşmüş ve geri kalkamamış. Yerde kıvranıp Frau Akbaş diye bağırmış hep. Ne kadar zaman bağırdı bilmiyorum. Televizyonun sesi biraz fazla açık olduğu için ben duyamadım. Bir kaç gün hastahanede kaldı Frau Hartl ve sonra öldü haberi geldi. Babam Frau Hartl’ın hastahanede bilerek öldürüldüğünü söyledi hep.
Ama ben gerçekten o gün Frau Hartl’ın sesini duymadım....
Saygilarimla Avicenna...
...ve Avicenna o cocukluk günlerinin saf ve temiz mahallesini özlüyor!