Ayrıntılı Konu Bilgileri
Sayfa BaşlığıKonu: En Son Sözü Söyleme Hastaligi
Mesaj SayısıMesaj Sayısı: 0 cevap var
OkumaGösterim: 1189
Google Özel Arama

Gönderen Konu: En Son Sözü Söyleme Hastaligi  (Okunma sayısı 1189 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

    orkide

  • Özel Üye
  • *

  • İleti: 5263
  • Nerden: Almanya
  • Rep: +1521/-1
  • Cinsiyet: Bayan
    • Profili Görüntüle
  • Çevrimdışı
En Son Sözü Söyleme Hastaligi
« : 03 Aralık 2009, 21:15:25 »


 



Roland Barthes: "Ağız kavgasında her karşıt 'son sözü' söylemeyi düşler. En son kendisi konuşmak 'sonuca bağlamak' söylenmiş olan her şeye bir yazgı vermek anlama egemen olmak onu elinde tutmak yumruk gibi indirmektir; sözün uzamında son gelen alışılmış bir ayrıcalıkla profesörlerin başkanların yargıçların günah çıkarıcıların tuttuğu yüce yere yerleşir."


Son sözü söylemek yetkinleşememiş insanın her koşulda ve her konuda yana tutuşa mevzuya dalıp son sözü söyleme dürtüsü ile kendini küçük düşürmesidir. Muhataplardan biri de bu hastalıktan muzdaripse bu egosal delice çarpışma tarafların kendilerini giderek küçülmelerine sebep olur. Anlamsız ego problemi uzadıkça fikirler kaybolur hoşgörü ortamı terk eder şahıslar konu olur ve birbirini üzmekten öteye gitmeyen üzücü sonuçlar kaçınılmaz olur. Kişilerin değil fikirlerin tartışılması bilinci yükseltecek bireyi yüceltecektir.
"Son sözü söyledim ve tartışmayı nasıl da bitirdim” “Son noktayı ben koydum” “Nasıl konuştum bak herkes oturdu yerine” gibi şişkin söylemler son söz hastalarının düşünce yapısını oluşturur. Her konuda son sözü söylemek noktayı koymak bu acınasıların temel güdüleridir. Bu kompleks dolu kimsecikler unvanlarını da kullanmaya bayılarak ne konuşulursa konuşulsun oturduğu yerde kıvranarak yutkuna yutkuna konuşulanı tam idrak etmeden en son sözü söyleme rahatsızlığı ile hareket ederler.


Her tartışmada veya forum ortamında dikkat çekmek “Ben de varım” diyerek atılmak ortak özellikleridir. Kendilerini mükemmel birer bilge olarak sunar ve son noktayı koyarken bile ağızlarından çıkan cümlelerin birer lütuf olduğunu düşünüp kendince tevazu gösterirler. Karşıdakini dinlemek anlamaya çalışmak onlara çok uzak kavramlardır. Tartışmaları gereksiz yere sadece uzatmakla kalmayıp büyümesine ve kişiselleştirilmesine de neden olabilmek için pusuda bekleyenlerdir.


Nevi şahsına münhasır bir şahsiyet ortaya çıkar ve mağrur biçimde kendine biçtiği paye etiket deneyim tecrübe ile makamını da kullanarak yaptığını kendine hak görür ve kendince son sözü söyler. O öyle uygun görmüştür. Yaşı tecrübeyi eskiliği bilgiyi kısaca kullanabileceği elinde ne enstrüman varsa son söz uğruna ortaya serer. Çaktırmadan cümle aralarında tüm öz geçmişini verir “Aman benden sonra söz olmasın” diye cümle aralarına önlemini alır aba altından sopa gösterir ve kendince dünyanın zirvesine çıkarak son noktayı koyar. Artık mutlu ve mesut akşam eve gidince yastığa başını koyabilecektir.


Kendini fazlası ile önemseyen bu “Son sözcü” kitleden sonra onların savunduğu fikre zıt herhangi bir fikir ezkaza savunulursa egosal itici gücü ile dayanamayarak mutlaka tekrar devreye girerler. Açıklama yapma bahanesi ile konuyu şirazesinden çıkararak uzatmaları muhtemeldir. Sahip olduğuna inandığı dünyevi etiketler ve unvanlar ile kendini durmadan küçültür.



Fikir paylaşmak katkıda bulunmak yorum yapmak tartışmak elbirliği ile bir yere ulaşmak çok önemlidir. Okunacak düşünülecek ve kişiye özgün düşünce paylaşılacaktır. Bu hastalıktan muzdarip sığ karakterler hep son sözü söylediklerini zannederler oysaki hiçbir konuda son sözü söylemek olası değildir. İnsan gibi insanların oluşturduğu topluluklarda “bir bilen” yoktur. Değişim ve dönüşüm evrenin temel yasası olduğuna göre “Son Söz” söylediğine ait bir varsanım yapılabilecek en büyük yanlışlardan biri olacaktır.
“Son Sözcü”’nün yarıştığı bilgelik yarışı değildir ancak sahip olduğu bilgiyi de bu kişisel yarışında kullanabilir. Bilge kişi ya da olgunlaşma yolunda olan birey zaten bu tip kısır çekişmeler içerisinde olmayacaktır. O sahip olduğu bilgiyi her daim paylaşır. Yorumunu düşüncesini özgürce yapar. Konumuz “insan gibi insan” olamamış ancak etiket ve paye etkisi ile kolaylıkla çığırından çıkan kendini göstermek isteyen üstünlük taslamaya kalkan kendini dev aynasında gören göreceli olarak unvanca büyük ancak insanca minik insancıklardır.


“Çekip giderken kendi kendime şunu söylüyordum: Ben bu adamdan daha bilgeyim. İkimiz de güzel ya da iyi bir şey bilmiyor olabiliriz; ama o bir şeyler bildiğini sanıyor oysa hiçbir şey bilmiyor bense bilmiyorsam bildiğimi de sanmıyorum. Bana öyle geliyor ki bilmediklerimden ve bildiğimi de düşünmediğim şeylerden dolayı ondan biraz daha bilgeyim.” Platon

Alıntı
Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

            AÇIK KALPLE KONUŞAN DÜŞMAN, İÇİNDEN PAZARLIKLI DOSTTAN DAHA iyidir.


Paylaş delicious Paylaş digg Paylaş facebook Paylaş furl Paylaş linkedin Paylaş myspace Paylaş reddit Paylaş stumble Paylaş technorati Paylaş twitter
 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son İleti
0 Yanıt
1431 Gösterim
Son İleti 22 Eylül 2007, 00:00:26
Gönderen: orkide
0 Yanıt
474 Gösterim
Son İleti 28 Mayıs 2016, 12:34:06
Gönderen: Kredievim
0 Yanıt
544 Gösterim
Son İleti 28 Mayıs 2016, 13:17:38
Gönderen: Kredievim
0 Yanıt
520 Gösterim
Son İleti 28 Mayıs 2016, 14:00:16
Gönderen: Kredievim
1 Yanıt
902 Gösterim
Son İleti 11 Ağustos 2016, 21:52:48
Gönderen: batuhanefe