Ayrıntılı Konu Bilgileri
Sayfa BaşlığıKonu: Depresyon: Öğrenilmiş Çaresizlik
Mesaj SayısıMesaj Sayısı: 0 cevap var
OkumaGösterim: 815
Google Özel Arama

Gönderen Konu: Depresyon: Öğrenilmiş Çaresizlik  (Okunma sayısı 815 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

    sevdaligul

  • Administrator
  • *

  • İleti: 13121
  • Nerden: Konya
  • Rep: +6511/-0
  • Cinsiyet: Bay
  • GüLe SeVDaLı Bir GeNç
    • MSN Messenger - sevdaligul@gmail.com
    • Profili Görüntüle GüLe SeVDaLı BiR GeNçLiK
  • Çevrimdışı
Depresyon: Öğrenilmiş Çaresizlik
« : 07 Kasım 2007, 18:49:30 »


 

Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap
Depresyon, yaşadığımız ve engelleyemediğimiz olumsuz deneyimler sonrasında, yaşamdan aldığımız zevkin azalarak geleceğe dair umutlarımızın tükendiği ve yaşamdan beklentilerimizin kalmadığı bir nokta.   



Öğrenilmiş Çaresizlik Kuramı 1970'lerde yaptığı öğrenme deneyleri sonucunda Martin Seligman tarafından ortaya atıldıktan sonra bugün de halen depresyon modellerinde büyük rol alıyor. İlk önce, davranış laboratuarının kapısını aralayarak deneyin orijinaline bir göz atalım isterseniz. Seligman, deneyinin ilk yarısında denek olarak kullandığı köpekleri sürekli ama kısa aralıklarla şiddetli elektrik şoklarına maruz bırakıyor. Laboratuardaki köpekler, maruz kaldıkları ve daha da önemlisi engelleyemedikleri bu ceza karşısında çaresizlik geliştiriyorlar. Daha sonraysa, deneyin ikinci ayağına oluşturan klasik kaçınma eğitimine geçiliyor. Normal şartlar altında, bu eğitim sırasında kutucuklardan birinin zeminine uygulanan elektrik şoku zil, ya da bir ışık kaynağıyla beraber koşullandırılarak hayvanın diğer kutucuğa zıplaması ve elektrik şokundan kaçınması öğretiliyor. Ancak Seligman'ın köpekleri, ilk etapta şoku engelleyemeyeceklerini öğrenerek çaresizlik geliştirdiğinden, ikinci aşamada düzenek zıplayarak karşı tarafa geçebilmelerine ve şoktan kurtulabilmelerine el vermesine rağmen kontrol grubundan farklı olarak bu davranışı geliştirmeyi öğrenemiyorlar. Diğer bir deyişle, çaresizlik, kaçınma davranışını inhibe ediyor.

Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Şekilde gördüğümüz bu sevimli köpek, henüz çaresizlik geliştirmemiş olacak, zili gördüğünde kutunun diğer tarafına zıplayarak A tarafındaki zeminden gelecek elektrik şokunu engelliyor.

Şimdi isterseniz, bu çalışmanın depresyon modellerine yansıyan karşılıklarını irdeleyelim. Sürekli ve şiddetli elektrik şoklarını hayatımızdaki stres unsurları olarak düşünebiliriz. Okul ya da iş ortamındaki olaylar, sosyal çevreyle yaşadığımız çeşitli sorunlar bizleri sürekli olarak sıkıntı ve üzüntüye sokabiliyor. Tüm bunlar birikim yaparak depresyon belirtilerini tetikliyor.

Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Gözlerimiz kapalı, parmaklarımızı bir dünya haritasının üzerinde gezindirip rasgele duraksatalım. Seçtiğimiz o bölgeye ait yerli halk, depresyonu bir hastalık olarak tanımıyor bile olsa, o halk içinde depresif belirtiler gösteren bireylere rastlama olasılığımız oldukça yüksek. Çünkü depresyon ya da benzer türevleri her kültürde gözlemleniyor. Kültürden kültüre farklılık gösteren ise yalnızca bu sıkıntının kişi tarafından nasıl görülüp deneyimlendiği. Örneğin, Nijeryalılar içinde bulundukları durumu "beynimde karıncalar yürüyor" gibi deyimlerle tanımlarken, Çinliler sinir yorgunluğu yaşadıklarını ve kalplerinin sıkışıp ağırlaştığını dile getiriyorlar. Bu farklılığa genel hatlarıyla bakacak olursak, Batı kültürleri depresyonun kendi içlerinde çekirdeklendiğini düşünme eğilimindeyken geleneksel Asya toplumları, üzüntü gibi sıkıntı uyandırıcı duygusal durumların dış dünya kaynaklı olduğuna inanıyor.

Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Peki, tüm bu örneklerden varacağımız çıkarım depresyona dair öznel deneyimlerin kültürler arası bir fark mı gösterdiği acaba. Yanıtımız, evet gibi görünüyor. Çünkü bireyselciliğin yaygınlaştığı toplumlarda depresyondan şikâyetçi olan kişiler içlerindeki çaresizlik, umutsuzluk, suçluluk ve kendine güvensizlik hislerine vurgu yaparken, daha az bireyselci toplumlar yorgunluk, iştah kapanması, hareketlerin yavaşlaması gibi davranışa yönelik belirtilere odaklanıyorlar.

Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Depresyonda yoğun olarak deneyimlenen "suçluluk" hissi ise 16. ve 17. yüzyıllara değin bu hastalığa ait bir belirti olarak ortaya konmuyor. Araştırmacılar, Endüstri Devrimi ile beraber adı depresyonla beraber anılmaya başlayan suçluluğun fark edilişindeki bu gecikmenin doğal olduğunu söylüyorlar. Teknolojideki gelişim, beraberinde sosyal yapıda da farklılaşma getirerek bireyselleşme sürecine salık veriyor ve bireysel sorumluluk ön plana çıkıyor. Bireysel sorumluluktaki bu öne çıkış, olumsuz sonuçlar karşısında bireysel suçluluk duygularını da tetikliyor.

Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

Sonuç olarak, tüm bu örneklerde de gördüğümüz gibi, kültür bir hastalıktan duyduğumuz sıkıntıyı hangi kelimelerle, nasıl ifade edeceğimizi etkilemekle kalmayıp, fiziksel deneyimlerimizin niteliğine bile yansıyabiliyor.


alıntı
Aklımdaki sensin
Fikrimdeki Sen
Sen tekderdimsin
Gülüm Benim


Paylaş delicious Paylaş digg Paylaş facebook Paylaş furl Paylaş linkedin Paylaş myspace Paylaş reddit Paylaş stumble Paylaş technorati Paylaş twitter
 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son İleti
6 Yanıt
2000 Gösterim
Son İleti 02 Ocak 2009, 15:50:17
Gönderen: ђ๏Ŧєєz
1 Yanıt
1138 Gösterim
Son İleti 04 Haziran 2009, 16:38:01
Gönderen: ђ๏Ŧєєz
0 Yanıt
765 Gösterim
Son İleti 20 Mart 2011, 13:46:34
Gönderen: blacksite34
0 Yanıt
315 Gösterim
Son İleti 21 Ocak 2017, 20:29:23
Gönderen: fyzyc
0 Yanıt
280 Gösterim
Son İleti 17 Kasım 2017, 00:54:58
Gönderen: kevser25