Çocuk yaşta ortaya çıkan korkuları düşündüğümüz zaman, genellikle hepimizin kafasında başka şeyler oluşur. İlk aklımıza gelenler arasında okul korkusu, karanlık korkusu, yalnız kalma korkusu, anneden ayrılma korkusu, yabancı korkusu bulunur. Bu listeyi tabii ki daha da uzatmak mümkündür.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, korku normal gelişimin bir parçasıdır ve kişinin kendini tehlikelerden sakınmasını sağlar. Korku, bebeklikten ergenlik dönemine kadar, sıkça rastlanan bir durumdur, öyle ki araştırmalar, çocukların yüzde 90’ında gelişimlerinin bir döneminde herhangi bir şeyden korktuklarını göstermektedir. Bu nedenle çocuklardan kayıtsız, şartsız korkusuz olmalarını beklemek çok gerçekçi olmaz.
Fobiler: Öncelikle korku ve fobileri ayırmakta yarar vardır. Bir korkunun fobi olarak adlandırılabilmesi için şu ölçütlere uyması gerekir:
· Çocuğun yaşadığı korkunun, durumun verileriyle orantısız şekilde büyük olması, örneğin parkta bir kez bir çocuğun salıncaktan düştüğünü gördüğü için hiç salıncağa binememek gibi.
· Çocuğun açıklamalarla ikna olmaması
· Çocuğun isteminin dışında aşırı derecede korkması
· Korkulan durumdan bilinçli olarak sakınması
Fobi uzunca bir süre devam eder ve herhangi bir yaş dönemine özgü değildir. Fobilerin bazılarında, bu duruma neden olan bir olay saptanabilirken, bir çoğunda böyle bir olayı saptamak mümkün değildir.
Korkular: Bazı korkular, belli yaş dönemleri için normal sayılır. Örneğin, bebeklik döneminde yüksek sesten ve fiziksel desteğin aniden yitirilmesinden korkulması doğaldır. Bebeğin yaklaşık 8. ayda geliştirdiği ve bir – bir buçuk yıl kadar sürebilen yabancı korkusu da normal kabul edilir. Çocuğun beş yaş civarında geliştirdiği; örneğin, cadı, canavar gibi birtakım hayali figürlerden korkması da ruhsal gelişimi için beklenebilir bir durumdur. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, bazı korkuların belli yaş dönemlerinde ortaya çıkabilecekleri, ancak bu korkuların bir süre sonra ortadan kaybolmalarının da gerekli olduğudur. Örneğin, 6 yaşındaki bir çocuk hala yabancılardan korkuyorsa, bu üstünde durulması gereken bir durumdur.
Korku tepkisi nasıl gelişir?
Bebeğin anneye bağlanmasının en önemli nedenlerinden birisi, annenin bebekteki korkuyu azaltma kapasitesidir. Bebeklik ve erken çocukluk döneminde, yeni bir durumla karşı karşıya kalındığı zaman, çocuğun göstereceği tepkide annenin tepkisi çok belirleyicidir. Çocuk, örneğin ilk kez bisiklete binmeyi öğrenecekken annenin yüzündeki ifadeyi ve davranışlarını inceler. Eğer anne, çocuğa destek veriyorsa ve onun gittikçe kendine güven kazanmasını ve bağımsız olmasını sağlıyorsa, çocuk bisiklete binmeyi zevkli bir durum olarak algılayacak ve bütün dikkatini bu etkinliğe yöneltecektir. Öte yandan, anne ya da çocukla ilgilenen diğer bir kişi, çocuk bu öğrenme sürecini yaşarken sürekli endişeli bir yüz ifadesiyle onu izler ve uyarılarda bulunursa veya onu azarlarsa, çocuk dikkatini vermesi gereken etkinlikten ziyade, hayatında kendisi için çok önemli olan kişiyle ilgilenecek ve o durumla bağlantılı olarak ortaya çıkan endişesi giderek yükselecektir. Bu da çocuğun o durumdan kaçınmasına ve bir daha karşılaşmak istememesine neden olacaktır. Bu kaçınma davranışına biz “korku” diyoruz.
Korku bir kaçınma davranışı olarak ortaya çıkabileceği gibi, bir şartlanma olarak da ortaya çıkabilir. Bebeklik döneminde yüksek sesten korkmanın normal olduğundan bahsetmiştik. Bu dönemde, bebek tam banyosunu yaparken, dışarda çok büyük bir gürültü meydana geldiğini varsayalım. Bu talihsiz durum, bebeğin bir su veya banyo fobisi geliştirmesine neden olabilir.
Kaçınma ve şartlanmanın yanısıra, korkuya neden olan bir diğer faktör de endişelerdir. Endişenin yarattığı korkuya en çok karanlıkta ve uykuya dalarken yalnız kalındığında rastlanır. Çocuk, yaklaşık 3 yaşından itibaren toplumun kurallarıyla annesi ve babası aracılığıyla daha çok tanışmaya başlar. Artık istediğini yapmada eskisi kadar özgür değildir. Bunun sonucunda, çocuk kendini bu sıkıntılı duruma sokan anne ve babasına karşı bir öfke duymaya başlar, ancak bu duygusunu onlara yansıtmaya çekinir. Yine de böyle bir duyguya sahip olduğu için suçluluk hisseder. Ona rahatsızlık veren bu durumla başedebilmek için, anne ve babasını ya da genel olarak toplumu ve kuralları temsil eden birtakım korkutucu figürler bularak, korku ve suçluluk duygularını onlara yansıtır; bunlar bir cadı, hayalet ya da ejderha olabilir. Uykuya dalmadan önce çocuk bilinçle bilinçdışı arasındadır. İçinde biriktirdiği öfkelerin farkına varır, bunları bastıracak gücü kendinde bulmakta zorlanır. O zaman da, aslında bu duyguların yaşanmasına neden olan, ama aynı zamanda da ona destek olan ve güven veren annesini ya da babasını yanında ister. Onlar yanında olduğu zaman onların varlığından ve sevgisinden emin olur ve uykuya dalabilir. Karanlıkta, çocuğun kendini yine kontrolünü kaybetmiş olarak hissettiği bir andır ve endişe vericidir. Bu endişeyle başetmek için de yine bir dış desteğe ihtiyaç duyabilir.
Korkunun bir diğer kaynağı da, çocuğun başkalarını korktukları durumlar içinde izlemesidir, yani korkuyu görerek öğrenmesidir. Örneğin, çocuk annesini uçağın içinde bembeyaz olmuş bir yüzle görür ve annenin panik içinde olduğunu anlarsa, o da uçaktan korkmaya başlayabilir.
Ayrılma korkusunda, korkunun nedeni genillikle çocuk değil, annedir. Anne, çocuğun kendisinden ayrılıp, örneğin okula başlamasını istemez ve bunu çok dolaylı ve ince mesajlarla çocuğa aktarır. Anne, çocuğa o okula başladığında kendisinin bütün gün onu bekleyeceğini, bunu yaparken onu çok özleyeceğini, birlikte ne kadar güzel zaman geçirdiklerini anlatmaya başladığında ve bunu uzunca bir zaman sürdürdüğünde, çocuk okula başlamayı adeta annesine ihanet etmekle eşanlamlı tutmaya başlar ve okula gitmek istemeyebilir. Bu da okul fobisi veya ayrılma endişesi olarak tanımlanabilir.
Sonuç olarak çocukluk döneminde çok çeşitli nedenlerden kaynaklanabilen, çok çeşitli tiplerde korkular olabileceğini gördük. Çocukta korkuyla başederken, korkunun bir yaş döneminin özelliği mi olduğu, korkuya neden olan belli bir olayın olup olmadığı iyice araştırılmalıdır. Anne ve babalar, çocukla kurdukları ilişkiyi gözden geçirmeliler, çocukla birlikte bu konuyu ele almalılardır. Bütün bunlara rağmen çocuğun korkusunda bir azalma olmuyorsa, bu konuyla ilgili profesyonel bir yardım aramakta yarar vardır.
Şeniz Pamuk
Klinik Psikolog
cocuk.dbe@veezy.com
Davranış Bilimleri Enstitüsü - Çocuk Birimi