Ayrıntılı Konu Bilgileri
Sayfa BaşlığıKonu: çeşitli soru ve cevaplar
Mesaj SayısıMesaj Sayısı: 0 cevap var
OkumaGösterim: 1306
Google Özel Arama

Gönderen Konu: çeşitli soru ve cevaplar  (Okunma sayısı 1306 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

    çoban

  • Özel Üye
  • *

  • İleti: 1494
  • Rep: +89/-0
  • Cinsiyet: Bay
  • AH MİNEL AŞKİ VE HALATİHİ AHRAKA KALBİ ...........
    • Profili Görüntüle
  • Çevrimdışı
çeşitli soru ve cevaplar
« : 23 Nisan 2007, 23:36:57 »


 

Üç şey, üç şeye sebeptir
Sual: İmanda mukallitlikten kurtulmak için neyi bilmek lazımdır?
CEVAP
Yer, gök ve canlılardaki, kendi organlarındaki düzeni görüp, işitip, öğrenip de bunları yapan bir varlığın mevcudiyetini düşünmek, mukallit olmaktan çıkarır. Hepimiz imanda mukallit değil, amelde mukallidiz.

Sual: Bir müslümanın önce bilmesi lüzumlu bilgiler nelerdir?
CEVAP
Her müslümanın (İlmihal) öğrenmesi farz-ı ayndır. Allahü teâlâ, (Bilenlerden sorup öğreniniz) buyuruyor. Bilmeyenlerin, âlimlerden ve bunların kitaplarından öğrenmeleri gerekir. Bunun için, hadis-i şerifte, (İlim öğrenmek, kadın-erkek herkese farzdır) buyuruldu. Yapılması ve sakınılması gereken bilgileri, doğru yazılmış ilmihal kitaplarından öğrenmek lazımdır.

Âlimler, sözbirliği ile bildirdiler ki, her müslümanın Ehl-i sünnet itikadını kısa olarak ve günlük işlerindeki ve ibadetlerdeki farzları ve haramları iyice öğrenmeleri farz-ı ayndır. Bunları ilmihal kitaplarından öğrenmezse, bid'at sahibi veya mülhid yani kâfir olur. Bunların fazlasını ve Arabi lisanının oniki âlet ilmini öğrenmek ve tefsir ve hadis-i şerif ve fen ve tıb bilgilerini, hesap, yani matematik öğrenmek, farz-ı kifayedir. Bu farz-ı kifayeyi, bir şehirde, bir kişi öğrenirse, bu şehirde bulunanların öğrenmeleri farz olmaz, müstehap olur.

Şehirde fıkıh kitaplarının bulunması da, İslam âlimlerinin bulunması gibidir. Böyle şehirde, fıkıh bilgilerinin fazlasını ve tefsir ve hadis öğrenmek hiç kimseye farz olmaz. Müstehap olur.
İhtiyaç halinde bilmeyenler, bilenlerden sormalı, bilenler de bilgisini gizlememelidir!
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Âlimin, ilmini gizlemesi, cahilin bilmediğini sormaması caiz değildir. Çünkü Allahü teâlâ "Bilmediğinizi âlimlere sorun!" buyuruyor.) [Taberani]

Dünya işlerini yaparken ahireti unutmak çok kötüdür. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ahir zamanda insanlar, camileri süsler, kalblerini viran ederler. Dinden çok elbiseye değer verirler. Dünyaları selamet ise, ahireti düşünmezler.) [Hakim]

Hep nafile namaz kılmak yerine, namazın nasıl kılınacağını öğrenmek daha kıymetlidir. Bilerek yapılan az amel, bilmeden yapılan çok amelden kıymetlidir. Bir şeyi iyi yapmak ancak ilimle mümkündür. Her şeyden önce ilim öğrenmeye çalışmalıdır!
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allah indinde, ilim talebi, namaz, oruç, hac ve cihaddan efdaldir.) [Deylemi]

Sual: Allah’ın gazabından korkmak nasıl olur?
CEVAP
Allahü teâlâ, ilmi, zulmetin temizlenmesine, cehli de günah işlenmesine sebep yaptı. İlimden iman ve taat doğmakta, cahillikten de küfür ve günah hasıl olmaktadır. Taat, çok küçük olsa da kaçırmamalı, günah, pek küçük görülse de yaklaşmamalıdır!

Üç şey, üç şeye sebeptir:
Taat, Allahü teâlânın rızasını kazanmaya sebeptir.
Günah işlemek, Allahü teâlânın gazabına sebeptir.
İman etmek, şerefli ve kıymetli olmaya sebeptir.
Bunun için, küçük günah işlemekten de çok sakınmalıdır! Allahü teâlânın gadabı, bu günahta olabilir.

Sual: Belam-ı Baura, ne günah işlemişti de kâfir oldu?
CEVAP
Belam-ı Baura, Musa aleyhisselam zamanında yaşamıştı. İsm-i a'zamı biliyor, her duası kabul oluyordu. Bulunduğu Belka şehrinin valisi Belak, Hz. Musa’nın askerlerinin şehre girmemesi için, dua etmesini istedi. Ölüm ile tehdit etti. Can Korkusu ile ve halkın verdiği rüşvete aldanarak, Musa aleyhisselama beddua etti. Akabinde dili göğsüne kadar sarkıp yapıştı.

Musa aleyhisselamın askerleri tarafından öldürüldü. Kur'an-ı kerimde, dilini sarkıtıp soluyan köpeğe benzetildi. (Araf 176)
Sual: Bid'at ehlinin yazdığı bozuk kitaplar gittikçe çoğalıyor. Dinimizi bozmaları mümkün müdür?
CEVAP
Bir toplum ne kadar bozulursa bozulsun, içinde hak üzere olan bir taife bulunur. Nitekim hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ümmetimden bir taife, hak üzere cihaddadır. Kıyamete kadar galip olarak devam eder.) [İbni Asakir]

(Hakkın yardımı ümmetimden bir taife üzerine Kıyamete kadar devam eder. Bunları terk edip ayrılanların bu taifeye bir zararı olmaz.) [İbni Mace]

(Ümmetimden bir taife, düşmanlara galip olarak hak üzere cihad ederler. Hatta sonuncu taife, Deccal ile savaşır.) [Ebu Davud]

(Ümmetimden bir taife, Allah’ın emriyle hak üzere hareket etmekte devam eder.) [Buhari]

Mişkat-ül-mesabihdeki, (Bir zaman gelir, ümmetimin bir kısmı müşrik olur, puta tapar, peygamberim diyen çıkar. Ben son peygamberim. Benden sonra peygamber gelmez. Ümmetim arasında, doğru yolda olanlar, her zaman bulunur. Onlara karşı çıkanlar, Allah’ın emri gelene kadar, doğru yolda olan bu kimselere zarar yapamaz) hadis-i şerifi de gösteriyor ki, bid'at ehli, dinimizi, Kıyamete kadar asla bozamaz. Kütüphane ve kitapçılarda bulunan İslam kitapları arasında bozuk olanları pek çok ise de, doğru olanları da vardır. Bu doğru kitaplar hiçbir zaman yok olmaz ve hiçbir kimse yok edemez. Bunların koruyucusu Allahü teâlâdır. Bu kitapları arayıp, bulup, okuyup saadete kavuşanlara müjdeler olsun! (Faideli Bilgiler)

Sual: Bir yazar, (Sizlere fayda ve zararı olmayan, Allah’tan başkasına dua etmeyiniz) ve (Allahü teâlâ ile birlikte başkasına dua etmeyiniz) âyetlerini gösterip, evliya, hatta peygamber de olsa, Allah’tan başkasından bir şey isteyenin kâfir, müşrik olacağını söylüyor. Dinimizin bu husustaki hükmü nedir?
CEVAP
Bu âyet-i kerimede yasak edilen dua, ilim dilinde kullanılan dua demektir. Yani tapınarak yapılan duadır. Bu dua, ancak Allahü teâlâya olur. Fakat, bir kimse, yalnız Allahü teâlâya dua edileceğini, Allahü teâlâdan başka kimsenin yaratıcı olmadığını, her şeyi Onun yaptığını bilerek, enbiyayı ve evliyayı vesile eder, onların Allah’ın sevgili kulları olduklarını ve Allah’ın, onların ruhlarına, insanlara yardım edebilmek kuvvetini verdiğini düşünerek, ruhlardan yardım beklerse, caiz olur.

Onlar, mezarlarında, bilmediğimiz bir hayatla diridirler. Ruhlarına, kerametler ve tasarruf kuvveti ihsan edilmiştir. Böyle inanana müşrik denemez.

Böyle olmakla beraber, müslümanlar, evliyanın ruhlarından, kalblerinin temizlenmesini, feyz, marifet ister. Resulullahın mübarek kalbinden, onun kalbine kadar, kalbden kalbe akıp gelmiş olan bilgilerden, kendine de vermesini ister. (F.Bilgiler)

Bir şeye kavuşmak isteyen bir müslüman, Allahü teâlânın âdetine uyar. Bu isteğinin yaratılmasına sebep olan şeyi yapar. Mesela, para kazanmak isteyen, sanat, ticaret yapar. Aç olan yemek yer. Hasta olan doktora gider, ilaç alır. Dinini öğrenmek isteyen, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını okur. Hasta, cahil kimsenin verdiği ilaçtan şifa bulamadığı gibi ölebilir de... Ehl-i sünnet olmayanın imanı bozuktur. Din ile ilgili sapık kitap okuyanın da imanı bozulur.

Allahü teâlâ, din ve dünya ihtiyaçlarına kavuşmak için, dua etmeyi de sebep yaptı. Fakat duanın kabul olması için, müslüman olmak, Ehl-i sünnet itikadında olmak, salih olmak, yani Allahü teâlânın sevgisine kavuşmak için çalışmak lazımdır.

Bunun için de, haram yoldan kazanç sağlamaktan sakınmak ve yalnız Allahü teâlâya yalvarmak lazımdır. Böyle olmayan kimse, böyle olan kimseden, yani Evliyadan, kendisine dua etmesini ister.

Sual: Arapların kullandığı yazı, Cennetteki yazı mı?
CEVAP
Evet. Hz. Âdem’den beri kullanılan İslam yazısıdır.

Sual: Ruh yorulur mu?
CEVAP
Ruh yorulmaz.

Sual: Hz. Âmine niye İbrahim aleyhisselamın dininde idi?
CEVAP
Hz. İsa ve Hz. Musa’nın dini hiç bir yerde doğru olarak kalmadığı için.

Sual: Çalışmakla evliya olunur mu?
CEVAP
Evet.

Sual: Kâfir çocuğu, iman edip buluğdan önce ölse, ne yapılır?
CEVAP
Müslüman çocuğu gibi muamele edilir.

Sual: Kâfirlere de ölüm faydalı olur mu?
CEVAP
Evet, küfrün devamına, azabın artmasına mani olur.

Sual: Ahiretteki varlıklar ile dünyadakiler arasında benzerlik nelerdir?
CEVAP
Yalnız isim benzerliği vardır. Dünyadakiler çürür yok olur. Ahirettekiler ise sonsuz kalır. Dünyadakilere benzemez.

Sual: İki günü eşit olan ziyanda. Her gün aynı işi yapan ziyanda mı?
CEVAP
İbadetin sevabı niyete, ihlasa ve imanın kuvvetine göredir. Her gün imanın daha kuvvetlenmesi ve imanın daha artması böylece ibadetin kıymetinin her gün artması lazım.

Sual: Bazı ibadetleri yapmak nefsime zor geliyor, ne yapayım?
CEVAP
Nefsimize zor gelse de, dinimizin emirlerini yapmaya çalışmak gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Nefsini hor gören dinine değer verir, nefsini aziz gören dinini horlamış olur. Dinin ise aziz olması gerekir. Nefsini besleyen dinini zayıflatmış, dinini besleyen, dinini de nefsini de beslemiş olur.) [Ebu Nuaym]

Sual: (Bir kimseye deli denilmedikçe, imanı tamam olmaz) hadis-i şerifindeki deliden maksat nedir?
CEVAP
Deli, kârını, zararını düşünmeyen kimsedir. Bazı kimseler, insanların, dünya ve ahiret saadetine kavuşması için, aklını, fikrini dinin yayılmasına vermiştir. Hiç kârını, zararını düşünmeden çalışır. Kendi rahatını düşünmez. İnsanlar böyle kimselere deli derler. Eshab-ı kiramın hepsi böyle çalışmıştır.
Bir İslam âlimi, (Siz eshab-ı kiramı görseydiniz, deli derdiniz. Onlar sizi görseydi, acaba bunlar müslüman mı, diye tereddüt ederlerdi) buyuruyor. Hz. Ebu Bekir, insanların azap görmemesi için kendi vücudunun büyültülerek Cehenneme atılmasını istiyor. İşin mahiyetini bilmeyenler, böyle merhametli müslümanlara deli diyebilirler. (Mektubat-ı Rabbani)

Sual: İmanlı bir kimse, delirse, dine aykırı söz ve hareketlerde bulunsa, daha sonra da ölse Cehenneme gider mi?
CEVAP
Allahü teâlâ, kullarından gücü yetmediği şeyleri istemez. Bunun için müslüman iken deli olan ve o haliyle ölen kimse, müslüman kabul edilir. (İtikadname)

Sual: Kıyamette, Allah’ın himaye edeceği yedi sınıf insan kimlerdir?
CEVAP
Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kendisinden başka himaye edenin bulunmadığı kıyamet günü, Allahü teâlâ, şu yedi sınıf insanı himaye eder:
1- Âdil idareci.
2- Allah’a ibadetle yetişen genç.
3- Namaz için gönlü camiye bağlı olan.
4- Arkadaşını Allah rızası için seven.
5- Güzel, zengin ve mevki sahibi bir kadın, kendisini davet edince, Allah’tan korkarak onu reddeden.
6- Sadakayı gizli [riyasız] veren.
7- Yalnızken Allah’ı anıp ağlayan.) [Buhari]

Sual: Bir şeyi çok görse, (Mahalakallah) dese, manasını bilmese, kâfir olur. Burada, (Bir şeyi çok görse), (Mahalakallah) ve (manasını bilmese kâfir olur) ifadelerinin anlamları nedir?
CEVAP
Bir şeyi çok görse demek, çok şey görse demektir. Denizde binlerce balık görse, havada binlerce bıldırcın görse demektir. Mahalakallah, Allah ne kadar çok şey yaratmış anlamındadır. Denizdeki balıkları görüp Allah ne kadar da çok şey yaratmış anlamında, mahalakallah demek böyledir.

Manasını bilmese kâfir olur demek, mahalakallahın ikinci manası, Allah yaratmadı demektir. Balıkları görüyor, kuşları görüyor, bunları Allah yaratmadı anlamında söylüyorsa küfür olur. Her şeyi Allah yaratmıştır. Bir şey söylerken ne söylediğini bilmeli denmek isteniyor
Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap


Paylaş delicious Paylaş digg Paylaş facebook Paylaş furl Paylaş linkedin Paylaş myspace Paylaş reddit Paylaş stumble Paylaş technorati Paylaş twitter
 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son İleti
0 Yanıt
1155 Gösterim
Son İleti 23 Nisan 2007, 23:34:44
Gönderen: çoban
1 Yanıt
1752 Gösterim
Son İleti 24 Nisan 2007, 08:30:52
Gönderen: BİTANEM
1 Yanıt
1742 Gösterim
Son İleti 24 Nisan 2007, 08:33:53
Gönderen: BİTANEM
15 Yanıt
6348 Gösterim
Son İleti 19 Eylül 2007, 05:43:26
Gönderen: ђ๏Ŧєєz
10 Yanıt
2441 Gösterim
Son İleti 16 Temmuz 2008, 01:11:26
Gönderen: iğneci