Müslümanların kendi ölüleri hakkında kin ya da sevgiden doğmayan şahitliklerini Allah hesaba katar. Bu yüzden Allah Rasûlü Efendimiz: "ölülerinizin iyi yönlerini anın." (305 Tirmizî, cenâiz 34) "Hangi Müslümana dört kişi, hattâ üç kişi, hattâ iki kişi iyi şahitlikte bulunursa, Allah onu cennete koyar." (306 Tirmizî, cenâiz 63) "Siz Allah'ın yerdeki şahitlerisiniz; kime iyi şahitlikte bulunsanız, ona cennet hak olur, kime de kötü şahitlikte bulunursanız, ona da cehennem hak olur." (Müslim, cenâiz 20; Benzer hadisler ve kaynakları için bk. el-Hindî XV/679 ) ... buyurmuştur. Ancak bu Hadislerde sözü edilen şahitlik, günümüzde cenaze kıldırırken, "mevtâyı nasıl bilirsiniz?" diye sorularak yapılan şahitlik denilir. O tür bir şahitlik, Allah Rasûlü Efendimiz (s.a.v.) tarafından uygulanmadığı gibi, ashabı ve onları "ihsan" ile izleyenler tarafından da uygulanmamıştır. Dolayısı ile bu, onun yoluna zıt bir bid'attır. (es-Subkî, el-Menhel VNI/253) çünkü bu tür tezkiyelerde, "Iyi biliriz" demekten başka bir cevap yoktur. ölenin fasık olması halinde, birçok insan yalancı şahitliğe sevkedilmektedir. Ancak; kâfir üzerine namaz kılmak haram olduğu için, imam: "mü'min midir, kâfir midir" anlamında, "Nasıl bilirsiniz?" diye sorarsa bu câiz olabilir, fakat bugün bu soruyla kastedilen şey bu değildir, dolayısıyla gereksiz bir bid'at işlenmektedir.