Ayrıntılı Konu Bilgileri
Sayfa BaşlığıKonu: CEK DEVECI TÜRKÜSÜNÜN HIKAYESI
Mesaj SayısıMesaj Sayısı: 0 cevap var
OkumaGösterim: 3343
Google Özel Arama

Gönderen Konu: CEK DEVECI TÜRKÜSÜNÜN HIKAYESI  (Okunma sayısı 3343 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

    orkide

  • Özel Üye
  • *

  • İleti: 5263
  • Nerden: Almanya
  • Rep: +1521/-1
  • Cinsiyet: Bayan
    • Profili Görüntüle
  • Çevrimdışı
CEK DEVECI TÜRKÜSÜNÜN HIKAYESI
« : 01 Mayıs 2008, 21:40:31 »


 


Konya-Aksaray develisi türküsünün hikayesini okurken türküsünü de dinlersiniz belki diye düsündüm..[/

Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor.Linki Görebilmek İçin Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap veya Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

      Aksaray Develisi

Yaklasik 1900 yillan... Temmuz günesinin Anadolu'yu yakip kavurdugu günlerde, Konya 'ya yakin köylerden birindeyiz. Bir evin temelleri yeni bitmek üzere. Iri yan bir adam koca elleriyle günese inat, koca koca taslan yontup, temeli yükseltmek için ha bire çalismakla mesgul. Bir yandan da çamur isteyip, amelelere daha siki çalismalarini tembih ediyor. Dört bes amele, bir ustaya çamur ve tas yetistirmekte güçlük çekiyorlar. Etraf an kovani gibi. Tas ve çekicin islemenin ve islenmenin verdigi hazla çikardiklari ses, dalga dalga çevreye yayiliyor. Iri yan koca elli adam bir terini siliyor, bir temele tas koyuyorken, gözü tulumbanin basinda, su içme bahanesiyle oyalan ameleye takilir. Gümbür gümbür bir ses ile amelenin yüregini oynatir. Amele hemen küregini alip çamur karistirirken, ''Ne sert bir adam'' diye düsünür.

Oysa bilmez ki, kaba saba adam diye tasvir ettigi kisi ne kadar ince ruhludur!..

Oysa bilmez ki, tas kiran kerpiç kesen o eller, kanun üzerinde dolasirken, al yazmali körpecik köylü kizinin kinali narin ellerinden farksiz oldugunu!..

Nerden bilsin ki o koca elli adamin Gökmen Hasan Hüseyin Aga oldugunu. Nerden bilsin ki, Gökmen Hasan Hüseyin Aga'nin Konya'da nami oldug1mu, Konya oturaklarinin degismez simasi oldugunu.

Ve yine bilmez ki, geleli daha birkaç gün olmasina ragmen, yüreginin sila hasretiyle çarptigini. Konya'yi, tozlu Aksinne'sini.

Külahçi sokaginin karsisindaki alçacik da köhne kerpiç evini.

Muhabbetin pervasizca sunuldugu, günlerin haftalarin kisaldigi Konya oturaklarini, "Sabab oglan" türküsünü, ihvanini, yaranini özledigini, kanun tellerin nagme olup gezinmeyi arzu ettigini nerden bilsin ki?!..

O koca elli adam, Gökmen Hasan Hüseyin Aga, bir yandan terini siliyor, bir yandan yonttugu tasi itina ile yerine yerlestiriyor.

Tas yontarken çekicin çikardigi ses sanki aksam yakacagi türkünün, dillerden düsmeyecek türkünün, çig çiglik habercisi idiler.

Derken, günes kizginligini yitirip gece ülkesine yolculugunu hizlandirinca, isi birakirlar.

O koca elli, ruhu kanun telinde dolasan adam, Gökmen Hasan Hüseyin Aga, bulgur asini yedikten sonra bir ''Kalip carasi2'' yakar.

Basini aktasa koyar, uzanir. Sigara dumaninin adinda Emmiler türküsü yankilanirken uyuya kalir.

Rüyasinda yarani, kadinlar pazarinda bir ara bekçilik yapan ''Gavur Imam'i'' görür. Asil adi Hüseyin olan Gavur Imam, o siralar bir camide imamlik yapmaktadir. Her günkü gibi yatsi namazini kildirip, caminin kapisini kilitlemis, basinda sarigi, sirtinda cüppesi, elinde sak sak tespih ile agir agir evine giderken birden irkilir!. Kulak kabartir?! Bir saz dövünmektedir uzaktan!.. Gavur Imam oldugu yere mihlanir. Bir süre evi dinler. Evet! Evet! Artik süphesi kalmamistir, bir oturaktir bu. Olanca hasmetiyle disariya tasan ahenk onu cezbeder, eli gayri ihtiyari kapinin tokmagina gider. O da ne?!.. Kapi açiktir, dalar. Bu bir bag evidir. Daha iyi duyabilmek için, gider, pencerenin altina çöker. Suh zil sesleri arasinda, yanik yanik türkü söyleyen Gökmen Hasan Hüseyin Aga'yi tanir;

Eremedim vefasina dünyanin

Bülbül konmus sarayina Konya'nin

Bunu duyan Gavur Imam, artik dayanamaz, kapiyi tiklatir, kapi açilir, içeri girer. Bir oturak kadini zarif, kivrak hareketlerle, ayaklan adeta yere basmamacasina zil dövmektedir. Dem, nargile ve ahenk birbirlerine sinmis; içeriyi tatli bir sarhosluk kaplamisti. Gavur Imam, hemen kapinin yanina çöktü ve terbiyeli sesiyle dövünmeye basladi;

Eremedim vefasina dünyanin

Bülbül konmus sarayina Konya'nin;

derken herkes onu fark etti. Basinda sarik, sirtinda cüppeyle onu görünce sasirdilar, fakat saskinliktan kisa sürdü; tanimislardi.

Hosgörüsü ve muhabbet ehli olmasiyla taninan Gavur Imam'di. Türkü bitti, ara verdiler.

Oyuncu kadin bosalan kadehleri testideki kaçak rakiyla tazeledikten soma, bir kadeh de Gavur Imam'a uzatti. Gavur Imam içmedi. O muhabbetten, zaten sarhoslamisti. Bunun üzerine oyuncu kadin, eline koca bir dögme gümüs tabaka alarak sigara sardi ve meclistekilere tek tek ikram ederek yakti.

Saatler çabucak geçmisti. Ortalik agarmaya baslayinca, Gavur Imam'in akli basina geldi. Bir süre düsündü, soma ani bir kararla sirtindan cüppesini, basindan sarigini ve saltasinin cebinden camiinin anahtarini çikarip, kendisine kapiyi açan gencin eline verdi ve kulagina söyle fisildadi;

''Bunlari camiye götür, cemaatten birine ver, Gavur Imam artik gelmeyecek, Eremedim vefasina dünyanin türküsünü çagiracak de!''

Gökmen Hasan Hüseyin Aga yatsi ezanlariyla uyandi. Kendini hala oturakta zannediyordu. Fakat yüzüne çarpan serin yel, ona rüya gördügünü hatirlatti. O ne biçim rüyaydi öyle? Hem öyle bir türküsü de yoktu. Içinden yakilmamis türküyü okumak geldi, saliverdi sesini;

Eremedim vefasina dünyanin

Bülbül konmus sarayina Konya'nin

Aksaray'dan Bakirtolu'na yol gider

Sürmelenmis ela gözlü yol gider

Uzamissin hay sevdigim dal gibi

Gelip geçen selam vermen el gibi

Beyler besler merrak için taziyi

Kadir mevlam böyle yazmis yaziyi

Devem yüksek atamadim urgani

Susadikça ver agzima gerdani

Saçim uzun ben saçimi tararim

Var mi benim Konyaliya zararim

Agzindan dökülen sözlere kendisi de sasirdi. Tuhaf duygular içindeydi. Bir an ürperdi. Kalkti, yatmak üzere ahir sekisine3 dogru yollandi. Dösegini serdi, soyundu, yatti ve uyudu.

Bu gün Haci Fettah Mezarliginda uyuyan Gökmen Hasan Hüseyin Aga'nin bu türküsü, yillarca dillerden düsmemis, oturak alemlerinin bas kösesine oturtulmus, sazlarin iniltisinde nagmeleri dolanmis, sila hasreti, yar hasreti çekenlerin, dünyanin vefasina eremeyenlerin gönlünde günümüze kadar ulasmistir.

                           
Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap

            AÇIK KALPLE KONUŞAN DÜŞMAN, İÇİNDEN PAZARLIKLI DOSTTAN DAHA iyidir.


Paylaş delicious Paylaş digg Paylaş facebook Paylaş furl Paylaş linkedin Paylaş myspace Paylaş reddit Paylaş stumble Paylaş technorati Paylaş twitter
 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son İleti
3 Yanıt
1880 Gösterim
Son İleti 03 Mayıs 2008, 10:27:10
Gönderen: candostu06
2 Yanıt
1868 Gösterim
Son İleti 15 Ocak 2008, 02:02:35
Gönderen: PERİ
1 Yanıt
3474 Gösterim
Son İleti 15 Ocak 2008, 01:03:25
Gönderen: orkide
2 Yanıt
4302 Gösterim
Son İleti 16 Ekim 2008, 08:29:29
Gönderen: elifnaz
2 Yanıt
2240 Gösterim
Son İleti 28 Şubat 2010, 00:40:57
Gönderen: PERİ