Üniversitelerde eğitim özgürlüğüyle ilgili düzenlemeyi, yetkisi olmadığı halde esastan denetleyerek iptal eden Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararı, bütün Türkiye'yi ayağa kaldırdı.
CHP dışındaki partilerin yöneticileri, hukukçular, sivil toplum kuruluşları, Meclis'i yok sayan, Anayasa'yı değiştirilemez hale getiren gerekçelere sert tepki gösterdi. En büyük eleştiri, karara muhalefet şerhi düşen Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'tan geldi. Yüksek Mahkeme'nin Meclis'in yetkisini daraltamayacağını vurgulayan Kılıç, Anayasa'nın 'esastan denetim' izni vermediğini hatırlattı. Mahkemenin, sınırını genişleterek siyasal işleyişi yargı vesayetine bağladığını dile getiren Kılıç, Anayasa'ya ek madde konulduğuna dikkat çekti. Haşim Kılıç, "Karar vahim bir hatadır. Halka ait olan egemenlik yetkisinin göz ardı edilmesidir. Mahkeme Anayasa'yı işlevsiz hale getirmiştir.'' dedi. Üye Sacit Adalı da, muhalefet şerhinde benzer uyarılarda bulundu: "Artık Meclis, bırakın Anayasa'yı yeniden yapmayı, en küçük değişiklikte dahi karşısında değiştirilemez üç maddeyi bulacaktır." Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, "Yasama organı, hür ve bağımsız iradesiyle Anayasa değişikliği yapamaz mı?" sorusunu yöneltirken, MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, sınırları aşan yetki kullanımının millet vicdanını yaralayacağını belirtti ve mahkemeyi 'kendini sorgulamaya' çağırdı.
Yetki gasbı Türkiye'yi ayağa kaldırdı
Anayasa Mahkemesi'nin, eğitim özgürlüğünü genişleten anayasa değişikliğinin iptaliyle ilgili gerekçeli kararında, Meclis'in yasama yetkisini yok sayması sert tepki gördü. Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, karardaki yorumların siyasetin gündemine ve Türk anayasa hukukunun önüne yeni bir sorun getirdiğini söyledi.
Şahin, "Acaba Anayasa koyucu, yani TBMM, bundan sonra Anayasa'da veya yasalarda herhangi bir değişiklik yaparken yetki ve görevleriyle ilgili artık bir sınırlamaya mı tabidir? Yani artık yasama organı, hür ve bağımsız iradesiyle anayasa değişikliği yapamaz mı?" diye sordu. MHP Grup Başkan Vekili Mehmet Şandır, kararın millet vicdanında rahatsızlığa sebep olacağına dikkat çekerken, her kurumun Anayasa'dan kaynaklanan yetkisini millet adına kullandığını hatırlattı. Şandır, "Milleti huzursuz edecek, milletin vicdanında tartışılacak bir yetki kullanımı anayasal sınırları aşan bir yetki kullanımıdır. Herkes kendini bu noktada sorgulamak mecburiyetindedir." uyarısında bulundu. BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu da, Türkiye'de herkesin inandığı gibi yaşamasına ve eğitim hakkını kullanmasına fırsat tanınmasını istedi.
Anayasa Mahkemesi'nin başörtüsü düzenlemesini iptalinden 5,5 ay sonra açıkladığı gerekçeli karar, siyasetin gündemine oturdu. Yüksek Mahkeme'nin yaptığı yorumlar düzenlemeye destek veren partileri kızdırdı. Adalet Bakanı Şahin, TBMM'de gazetecilerin konuya ilişkin sorusunu değerlendirirken, Yüksek Mahkeme ile bir polemik içine girmek istemediğini, gerekçeli kararı okuduktan sonra bir hukukçu ve vatandaş olarak görüşünü bildireceğini anlattı. Ancak Mahkeme'nin Türk siyasetinin ve anayasa hukukunun önüne yeni bir sorun meydana getirdiğini belirterek, gerekçede yorumların TBMM'nin yetkisini sınırlandırıp sınırlandırmadığının çok tartışılacağına dikkat çekti.
En sert tepki ise düzenlemeye destek veren MHP'den geldi. Mahkemenin "zorlama" yorumlar yaptığına işaret eden Şandır, kararın millet vicdanında rahatsızlığa sebep olacağının altını çizdi. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın, "Mahkeme kendinde olmayan yetkiyi kullandı. Siyasi işleyiş, yargı vesayetine bağlandı." sözlerine destek veren Şandır, toplumun bir kesimini başörtüsü üzerinden kimlikleştirerek ayrıştırmanın, bu ayrışmayı Anayasa kararlarıyla derinleştirmenin topluma fayda getirmeyeceğini anlattı. Ardından şu uyarıları yaptı: "Herkes Anayasa'dan kaynaklanan yetkisini millet adına kullanmaktadır. Milleti huzursuz edecek, milletin vicdanında tartışılacak bir yetki kullanımı anayasal sınırları aşan bir yetki kullanımıdır. Herkes kendini bu noktada sorgulamak mecburiyetindedir. Korkular bizi kuşatmasın. Başını örten çocukları bu rejime tehdit olarak görmek rejime de haksızlık olur. Başörtüsünden dolayı okuma özgürlüğü elinden alınan çocukların insanlarımızın dışlanmasına, rejime, hukuka, devlete, toplum düzenine karşı kinlenmesine sebep olacak olan bu kararı faydalı bulmamaktayız. Yargı, Türk milleti adına karar vermektedir. Türk milletinin vicdanını yaralamayan kararlar faydalı olacaktır. Adalet duygusunu geliştirecektir. Endişemiz ve korkumuz yargının bu kararından sonra toplumdaki bir inanç değeri üzerinden ayrışma daha da derinleşecektir. Toplumsal huzursuzluklara karşı herkes sorumluluğunu ve gereğini yerine getirmelidir."
Mehmet Şandır, gerekçeli kararın açıklanmasının ardından televizyonları takip ettiğini, bir görüntünün kendisini çok etkilediğini de aktardı. Şandır, "Başı açık ve kapalı iki kız çocuğu üniversite kampüsüne kadar geliyor. Başı kapalı olanı ayrı bir odaya alıyorlar. Başını açtıktan sonra içeriye bırakıyorlar. Bu kız çocuğunun psikolojisini kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Dışlanmışlığı yaşayan bir genç insan ruhunun isyan edeceğinden endişe duyuyorum." dedi.
Prof. Ergun Özbudun (Anayasa hukukçusu): Sürpriz olmadı, minareyi çalan kılıfını hazırlar
Gerekçeli karar, beni hiçbir şekilde tatmin etmedi. Ne şekil ne de içerik bakımından hukukun temel ilkeleriyle bağdaşan bir tarafı var. Zaten iptal kararından sonra bu şekilde bir gerekçenin hazırlanacağı belliydi. Benim için sürpriz olmadı. Çünkü minareyi çalan kılıfını hazırlar. Bu değerlendirmeyi adil bulmuyorum. Tamamen varsayımlar üzerine kurulmuş bir gerekçe var karşımızda. Varsayımlar ve önyargılardan yola çıkılırsa her şey imkân dâhilinde değerlendirilebilir. Hukukun içi hiç bu kadar boşaltılmamıştı.
Prof. Yavuz Atar (Anayasa hukukçusu): Anayasa ihlal edildi, eşitlik hakkı çiğnendi
Anayasa Mahkemesi, anayasa değişikliklerini sadece şekil bakımından denetleyebilir. Bu açıkça belirtilmiştir. Burada bir yetki gasbı var. Laiklik bir yaşam biçimi olarak yorumlanıyor. Bu son derece sorunlu ve hiçbir hukuki dayanağı olmayan bir yorum. Varsayımlarla öğrencilerin hakları ellerinden alındı. Eşitlik ilkesi bir kez daha çiğnendi. Yasama organının yetki alanına müdahale edildi. Bu gerekçeyle, Anayasa'nın laiklik ilkesi dahil birçok hükmü ihlal edilmiş oldu.
Hikmet Sami Türk (Eski Adalet Bakanı): Yeni bir ilke getirildi
Mahkeme, 61 Anayasası'nda olduğu gibi yeni bir ilke getirmiş oldu. Zira, daha önce verilen kararlarda şekil ve içerik karıştırılıyordu. Onun için 82 Anayasası bunu netleştirdi. Buna göre yasalar için, teklif, karar yeter sayısı ve iki defa oylama şartı getirdi. Ancak Anayasa Mahkemesi türban düzenlemesini sadece içerik kapsamında değil Anayasa'nın teklif bile edilemez maddeleri kapsamında değerlendirdi.
Hülya Şekerci (Özgür Der Başkanı): Gerekçe hukuka aykırı
Gerekçedeki ifadeler hukuken ve ahlaken suçtur. Başkan Haşim Kılıç'ın da ifade ettiği gibi mahkeme, kendini kurucu iktidar yerine koymuştur. Üniversiteleri kışla olarak algıladığını göstermiştir. Üniversitelerde başörtüsü yasağını tahkim etmek için toplumsal talepleri, hukuku ve Meclis'i hiçe sayan ve gerekçeli kararları esas alan yeni bir usul icat etmiştir. Mahkeme, toplumsal gerçeği inkâr eden, hak ve özgürlüklere blokaj koyan bir kurum niteliğine bürünmüştür.
Neslihan Akbulut (AKDER Genel Sekreteri): 97'den önce yasak yoktu
Bu değişikliklerin hangisi laikliğe aykırı? Tüm vatandaşların devlet hizmetlerinden eşit yararlanması mı? Yoksa başörtülü ya da herhangi bir dine mensup vatandaşların eşit vatandaş muamelesi görmesi mi? Başörtülü kadınların eğitim hakkının tanındığı takdirde başı açık kadınlar üzerinde baskı oluşturacağı varsayımı ile desteklenen gerekçeli karar, reel bir hukuk normuna dayanmaktan öte geleceğe yönelik tahminlerle hak kısıtlamasına gitmektedir. Hâlbuki bu ülkede 1997 askerî müdahalesi öncesi binlerce başörtülü kadın aynı üniversitelerde eğitim gördü ve mezun oldu. Yasağın uygulanmaya başladığı 1998 yılı öncesine dair yasağa dayanak teşkil edecek herhangi bir baskı, şiddet ya da dışlama olayı yaşanmadı.
Ömer Faruk Gergerlioğlu (Mazlumder Başkanı): Siyasi yorum yapıldı
Gerekçede hukuki bir yorumdan ziyade siyasi yorumlar yapılmış. Hukuk dışı bir yorumla 4. iptale 4. maddeyi dayanak yapmak büyük bir zorlamadır. Anayasa Mahkemesi kesinlikle yetkisini aşmıştır. Gerekçede gayrimeşruluk hakimdir. Zaten böyle hukuk dışı bir metin bekliyorduk.
Hüsnü Öndül (İHD Başkanı): İnsan haklarına aykırı
Biz bu karara katılmıyoruz. İnsan haklarına aykırı bir karar alınmıştır. Yasama organının elinden anayasa değişikliği yapma yetkisi alınmıştır. Yetki Parlamento'ya aittir başka hiçbir mercinin böyle bir hakkı yoktur.
Hamza Erdoğan, Ayşegül Doğan / Ankara, İstanbul
Hukukçulara göre başörtüsü yasağı yok
Hukukçular, Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararının ardından yapılan "başörtüsü tartışmasına nokta konuldu" yorumlarına karşı çıkıyor. Anayasa Mahkemesi'nin tali kurucu iktidar yetkisini üstlendiğini belirten hukukçular, gerekçedeki yorumların üniversitelerde başörtüsüne yasak getirmediğinin altını çiziyor. Anayasa Hukukçusu Prof. Zühtü Arslan, Meclis 'yasak' demedikçe başörtüsü yasağının zemininin bulunmadığını kaydediyor.
Karara bakarak "başörtüsü yasağı kesinleşmiştir" görüşünün seslendirilmesinin hiçbir hukuki dayanağının olmadığını belirten Arslan, 10. ve 42. maddelerde "yasal dayanağı olmayan bir yasağı kaldırmaya yönelik" değişikliklere gidildiğini anlatıyor. Gelinen noktada değişen bir şey olmadığına dikkat çeken Arslan, şöyle konuşuyor: "Başörtüsü yasağı, Parlamento'nun çıkardığı bir kanunla konmadığı müddetçe yasal bir zemine sahip olmayacaktır.
Anayasa'nın sistematiği içerisinde böyle bir yasak konamayacaktır. Ne Anayasa Mahkemesi ne de başka bir organ bu yasağı koyma hakkına sahiptir. Temel haklar ancak kanunla sınırlanabilir. Başörtüsü din ve vicdan özgürlüğüyle ilgili bir konu. Sınırlayan herhangi bir kanun yoktur. İptal kararları yeni bir hüküm doğuracak nitelikte değildir. Kanunu iptal ederken yasa koyucu gibi hareket ederek yeni bir hüküm ihdas edemez. Dolayısıyla iptal ederken yasak koyamaz."
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Levent Köker de, başörtüsünü yasaklayan bir yasa bulunmadığını ifade ediyor. Anayasa değişikliklerinin içinde de başörtüsü ibaresinin geçmediğini anlatan Köker, "Düzenlemenin kendisini ortaya koyuş biçimine değil, düzenlemeyi yapanların gerekçedeki açıklamalarına dayanarak karar verilmiş. Yani, mahkemenin 'laiklik ilkesinin ihlaline dayanak yaptığı' değişikliklerin gerekçesinde geçiyor. Mahkeme, TBMM'nin Anayasa değişikliği yapma yetkisini burada inkar etmiyor ancak kendi yetki alanını genişletiyor." diyor.