Olayı anlatan Hilal isminde bir bayan ...
Benim 6 yaşında bir yeğenim var. 4 yaşlarında Peygamber Efendimiz’den bahsetmeye başladık. Annem sağ olsun sofraya bir bardak çay, bir kaşık, bir çatal fazla koyardı. O da tek tek sayar hepimizi, babaanne bu kimin diye sorardı. Biz de ’Peygamber Efendimiz’in’ derdik. “Ama o yok ki neden koyuyoruz bunları!” dediğinde, “Eğer gelirse kendine ayırdığımız yeri görürse bize katılır, yoksa belki darılıp gider!” derdik. O da, “Pamam hala!” dedi. O günden sonra dedesinin ve babaannesinin yerlerini sıkıştırıp boşluk oluşturup minderini de koymayı ihmal etmedi. Bir gün telaşla “Hala, Peygambeyimiz ölmüş. Gelemezmiş.” diye ağlıyordu. Kimin söylediğini bilmiyorum; ama yeğenim çok üzülmüştü. Ben de “Bak halacım; doğru vefat etti; ama Allah isterse gelebilir. Çünkü Allah O’nu ve O’nu sevenleri çok seviyor.” dedim.
Birkaç gün sonra annem beni şirketten aradı ve “Bak yeğenin sana bir şey söylemek istiyor. Akşamı bekleyemedi, durmuyor!” dedi. Bizimkinde bir telaş bir sevinç tek söylediği, “Hala, göydüm göydüm, vallahi göydüm. Hala, yemin ediyim ki göydüm. Ölmemiş hala, ölmemiş. Penceyenin önüne geldi, bahçeden baktı.” Akşam aynı heyecanını koruyordu. Babaannesi “Kim oğlum?” demiş. “Peygambeyimiz geldi bak.” deyip bahçeyi göstermiş: “Üzerinde ne vardı?” dedik: “Beyaz bir elbise vardı.” dedi. Peki bir şey söyledi mi dedik. “Yok bi şey söylemedi öyle baktı sonya gitti!” dedi. Yüzündeki hüzün görülmeye değerdi. Ben yeğenime inanıyorum. Çünkü o bilir ki Allah yalancıları sevmez.