Bir doktor vardı. Daha doğru bu bir araştırmacıydı. Kimyasal deneyler yapmayı çok severdi. Bunun için evinin bodrum katını laboratuvar olarak tekrardan dizayn etti ve işinden arta kalan zamanını burada geçirmeye başladı.
İşi ise mide problemi yaşayan insanlara ilaç yazmaktan ibaretti.
Bir gün bu araştırmacı kişi laboratuvarında kalan malzemelerinin bir listesini çıkardı. Aklına bir şey gelmişti. Bütün bunları bir araya getirdiğinde ne çıkabilirdi ki karşısına? Bütün malzemelerini topladı ve insanların bünyelerine aşırı zarar verenleri listeden tekrar çıkardı. Çalışmalarına başlamıştı artık.
Çalışmasını bitirdiğinde karşısında bir kova acaip bir sıvı bulunuyordu. Bunu ilk önce bir fare üzerinde sonra kendi üzerinde denedi. Hiç bir yan etkisini görmedi bu sıvının. Evine karın ağrısı, mide yanması gibi sebeplerden gelen kişilere bu sıvıdan ikram eder oldu.
Günler geçmiş ve artık adamın evine bir sürü gereksiz insan lüzumsuz bahanelerle dolar olmuş. Adam artık sıkılmıştı. Bu sıvıdan kurtulması gerekiyordu çünkü herkes bunun için adamı rahatsız etme derecesinde ziyaret ediyordu. Sonunda bir çaresini bulmuştu. Bu sıvıdan tekrar bir kova hazırladı ve bir de listesi ile kullanılış talimatını bir kağıda yazdı. Daha sonra bu kağıt ile bu kovayı mahallenin eczanesinin kalfasına götürdü ve yüz dolar karşılığında sattı bu iksiri bu gence.
Genç çok mutluydu. Artık zengin olacaktı. Bununla o kadar çok para kazanacaktı ki. Yeni yeni hayaller kurmaya, yeni rüyalara dalmaya başladı. Doktor da için için gülüyordu ona. Kendi yapamadığını bu kalfa nasıl yapacaktı ki. Oradan uzaklaştı doktor.
Doktor artık çok huzurluydu. Kendisine gelen hastaları direk eczaneye yönlendiriyor zavallı kalfacığında bu işlerden biraz kazanç elde etmesini sağladığı için iç huzuruyla gerile gerile televizyon seyrediyordu.
Ama kalfa öyle mi? O'nun için bir çıkış yolu bulunmuştu bile. Her gün en az iki kova bu sıvıdan hazırlıyor. Gelenlere ve doktorun gönderdiklerine bu sıvıdan ikram ediyor, ikinci kez gelenlere ise bu sıvıyı satıyordu. Artık mahallede ünü çıkmıştı kalfanın ve bütün bir mahalleye bu sıvının satışından yapıyordu. O mahallede tanıdığı olan kişilerde artık bu sıvıdan haberdardı ve her gelen kesinlikle süt şişelerine bu sıvıdan kattırır evlerinde içerlerdi. Artık çocuğun önünü kimse kesemiyordu. Herkes bu sıvıyı konuşuyor herkes bu kalfadan bahsediyordu. Namı mahalleden taşmış semtlere ulaşmış herkesin hayran olduğu sıvı sadece onun aklında yazılıydı. Kalfa gün geçtikçe zengin oluyor, gün geçtikçe namı duyuluyor gün geçtikçe müşterisi artıyordu.
Artık kalfa şehrin her yerine bu sıvıdan satıyordu. Kendine ufak bir atölye kurmuş orada işlerini yürütüyordu. Şehirde kendine bayilikler kurmuş her bakkalda sıvısından satılır olmuştu. Artık yavaş yavaş değil büyük bir hızla ünü artmıştı.
Satışları artık eyalet çapında olmuş koskoca eyalette sadece onun sıvısı içilir olmuştu. Büyüyordu, büyüyordu. Eyalette bayilikler açtıktan sonra ülke çapına yayılmaya başlamıştı. Gün geçtikçe bir şehir daha bu sıvıyla tanışıyor ve gün geçtikçe binlerce bayilik açıyor, küçücük atölyesini devasa bir fabrika haline getiriyordu. Artık bir fabrika yetmiyordu ve koskocaman bir ülkede bu sıvı içiliyordu. Satıyor, satıyor, satıyordu.
Artık sadece A.B.D. değil bu sıvıyı Avrupa devletleri de alır oldu. Sıvının ünü yayıldı sürekli.
İlk önce küçük bir mahallede, sonra semtlerde, sonra bir şehirde, sonra bir eyalette sonra koskocaman bir ülkede, sonra kıtalar arası satar oldu...
Ve şimdi Coca Cola bizim bile evlerimize girmiş durumda.