Ayrıntılı Konu Bilgileri
Sayfa BaşlığıKonu: Bir Baba Olarak Hz Muhammet (S.A.V)
Mesaj SayısıMesaj Sayısı: 0 cevap var
OkumaGösterim: 1001
Google Özel Arama

Gönderen Konu: Bir Baba Olarak Hz Muhammet (S.A.V)  (Okunma sayısı 1001 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

    sevdaligul

  • Administrator
  • *

  • İleti: 13121
  • Nerden: Konya
  • Rep: +6511/-0
  • Cinsiyet: Bay
  • GüLe SeVDaLı Bir GeNç
    • MSN Messenger - sevdaligul@gmail.com
    • Profili Görüntüle GüLe SeVDaLı BiR GeNçLiK
  • Çevrimdışı
Bir Baba Olarak Hz Muhammet (S.A.V)
« : 16 Nisan 2010, 21:11:08 »


 

BİR BABA OLARAK HZ. MUHAMMED (S.A.V)

Rasulullah (s.a.v)’in Hz. Hatice’den Kasım, Abdullah, Zeynep, Rukıyye, Ümmi Gülsüm ve Fatıma; Mar iye’den ise İbrahim olmak üzere yedi çocuğu vardı. Hz. Fatıma hariç hepsi  Rasulullah (s.a.v)’den önce vefat etmiştir.

Peygamber Efendimizi “baba” olarak incelerken; örnekleri sadece kendi çocuklarından vermekle yetinmeyeceğiz. Âl-i Nebi’nin birer parçasını teşkil eden, on yıl hizmetinde bulunan “Hadim’un-Nebi” (peygamberin hizmetçisi)  unvanıyla şerfyâb olan Enes (r.a)’den, “Hıbbu Rasulullah” (Allah elçisinin sevgilisi) unvanını alan Usame’den, Rasulullah (s.a.v)’in ciğerparelerin den; Hasan ve Hüseyin’den örnekler vereceğiz.

Efendimiz (s.a.v) çocuklarla ilgilenmeye onlar doğmadan önce başlardı. Hz. Fatıma’nın ilk doğumu yaklaşınca (Hz. Hasan’ın doğumu),  Rasulullah (s.a.v) kızına uğrar hal hatır sorardı. Yine yeni doğan çocuklara tahnik  ve dua’da bulunur, kulaklarına ezan ve kamet okur, isim koyardı.  Daha sonra ilk yedi gün içinde sünnet ettirir, başındaki ilk tüyü tıraş edip ağırlığınca tasattukta bulunur ve akika kurbanı keserdi.

Rasulullah (s.a.v) yeni doğan çocukların beslenmesiyle yakından ilgilenmiştir. İbrahim’in annesi Mar iye’nin sütü az olduğu için sağmal bir koyun alarak süt takviyesinde bulunmuştur.  Bunun yanı sıra sütanne tuttuğu da gelen rivayetler arasındadır.  Emzikli kadının hamile kalmasının, sütün yapısını bozduğunu, çocuk için zehir tesiri yaptığının altını ısrarla çizmiş, konunun üzerinde hassasiyetle durmuştur.

Rasulullah (s.a.v)’in çok dikkatli olduğu bir diğer nokta, çocuklar su istediğinde hemen vermesidir. Kızı Fatıma’nın evinde kaldığı bir gece önce Hasan sonra Hüseyin su istemiş, Efendimiz(s.a.v) de derhal kalkıp onların bu isteğini yerine getirmiştir.

Allah Resulü çocukların temizliği noktasına da büyük özen gösterirdi. Bu konuda ilk akla gelen yeni doğan torunu Hasan’ın sarı renkli bir beze sarıldığını görünce bunu hemen çıkarttırıp yerine beyaz bir kundağa sardırmıştır.  Eşiğe takılıp düşen Usame’nin kanayan yüzünün derhal yıkanmasını emretmiş -Hz. Aişe’nin ağır davranması üzerine – bizzat kalkıp yıkamıştır.

 Rasulullah (s.a.v)çocuklara sevgisini açıkça gösterirdi. Onları “cennetin kokusu” ve “gözümün nuru” diye tarif ederdi.  Bizim bugün sevgi deyince aklımıza; çocuğa bilgisayar alma, istediği markayı imkân nispetinde giydirme, arkadaşlarının yanında mahcup duruma düşmesin diye cep telefonu v.s. almak geliyor. Bilmiyoruz çocuklarımızın sevgiye ve ilgiye açolduklarını. Bilmiyoruz ki yavrularımız bize aç. Kaçımız akşam evinde televizyon açmadan sohbet edebiliyor artık? Hangimiz evlatlarının o gün neler yaptığını biliyor? Yada hangimizin evladı o gün anne-babalarının neler yaşadığını biliyor? Bîhaberiz birbirimizden. Biliyoruz, yoktu Hasan, Hüseyin, küçük Usame’nin, torun Umame’nin çeşit çeşit oyuncakları… Yoktu markalı giyecekleri. Hele bilgisayarları ve cep telefonları hiç yoktu. Ama onların ebeveyn sevgisine doymuş yürekleri vardı. Bu sevgi öğretmişti onlara büyüğe saygıyı küçüğe ilgiyi. Bu sevgi yetiştirmişti o yüce ruhları.

Enes (r.a) Rasulullah (s.a.v)’i “iyaline karşı nâsın en şereflisi” diyerek anlatır. Enes der ki: “Rasulullah (s.a.v)’den daha müşfik olan hiç kimseyi görmedim. Oğlu İbrahim’in Medine’nin kenarında oturan bir sütannesi vardı. Sütannesinin kocası demirciydi. Bizimle beraber Efendimiz oraya sık sık giderdi. Varınca demircinin izhirle dumanlandırılmış evine girer, çocuğu kucaklar, öper, koklar bir müddet sonra dönerdi.”  Efendimiz çocukları çok öperdi. Öyle ki dudaklarından, gözlerinden ve göbeklerinden öperdi.

Rasulullah (s.a.v)çocuklarına karşı şefkatli olan anneyi takdir etmiştir. Bir seferinde iki çocuğundan birini sırtına almış diğerininse elinden tutmuş olarak huzura gelen kadına övgüde bulunmuştur. Yine bir seferinde de Hz. Aişe’nin ikram ettiği üç hurmadan ikisini beraberindeki iki çocuğuna birer tane verip üçüncüsünü de kendisine ayırdığı halde bunu dayarım yarım çocuklarına paylaştıran kadına çocuklarına karşı gösterdiği şefkatten dolayı övmüş, methetmiştir.

Çocuklara karşı Efendimiz (s.a.v) son derece sabırlı idi. Namaz kılarken kız torunu Umame’yi omzunda taşır, rükû ve secdeye gittikçe yere bırakır, kıyama kalktıkça tekrar omzuna alırdı.  Bir gün namazda iken secde esnasında sırtına binen torununu, ininceye kadar secdesini uzatmış, rukuda bacaklarının arasından geçmek isteyen çocuğa bacağını aralamış, ona müdahale etmemiştir.   Hatta kucağında üstüne işeyen çocuğa müdahale etmemiş, “Bırakın oğlum tamamlasın” buyurmuştur. Ya biz! Çocuklarımıza karşı ne kadar sabırlıyız? Onlarla ne kadar çocuklaşabiliyoruz? Şakalaşabiliyor muyuz? Çocuklarla en iyi anlaşandı O. Enes’e “zül-Üzüneyn”(iki kulaklı) diye takılırdı.  Torunu Hasan’a “luka” (yaramaz) derdi.  Bazen de dilini çıkartıp çocukları güldürür, ağzına su doldurup suyu çocuklara püskürtürdü. Efendimizin çocuklara karşı şefkatinin bir başka tezahürü de onların vefatlarındaki hüznüdür. Ümmü Gülsüm öldüğü zaman kabrinin başına varıp ağlamıştır.  Yine oğlu İbrahim’in vefatında ağlamış ve şöyle demiştir: “Göz ağlar kalb üzülür, fakat Allah’ın rızasına uymayan söz sarf etmeyiz. Vallahi ey İbrahim! Ölümün sebebiyle hepimiz üzgünüz.

 Efendimiz (s.a.v) çocuklarla oyunlar oynamış ve çocuğu oyun oynamaya teşvik etmiştir. Hasan ve Hüseyni omzuna bindirdiği,  yine dört ayak üzere olup sırtında gezdirdiği,  bazen ayağı üzerinde salladığı,  bazen de göğsü üzerine çıkartıp yürüttüğü  gelen rivayetler arasındadır.

Rasulullah (s.a.v), çocuklara öğretilmesi gereken ilk kelimenin lailahe illallah olması gerektiğini söyler. Bunun yanında Efendimiz, yedi yaşında çocuklara namazın emredilmesini, on yaşında ise kılmazlarsa dövülmelerini ve yataklarının ayrılmasını emreder.  Bütün bunlara ilaveten yüzme, ok atma, at binme ve yazı yazma gibi bilgilerin de verilmesinin altını çizmiştir.

Allah Resulü çocuklara karşı müsamahakârdı. Enes (r.a): “Rasulullah (s.a.v),insanların ahlakça en güzel olanı idi. Bir gün beni bir işe yollamıştı. Vallahi gitmem diye ısrar ettim. İçimden de gitmek geliyordu. Yola çıktım. Sokakta oynayan bir çocuk grubuna rastladım. Orada biraz oyalandım. Birden ensemden biri yakaladı. Döndüm baktım, Allah Resulü gülerek bana “Ey Enesçik! Emrettiğim yere git” dedi.  Bu örnek bize Rasulullah (s.a.v)’in çocuklara bir iş buyurduğu zaman aynı zamanda onları takip edip başıboş bırakmadığını göstermektedir.

Sünnetullahta çocuklara bir taraftanda sosyalleşmelerinde yardımcı olunmuştur. Çocuklara bir kısım görevler verilmiş; bayram, düğün, ziyafet, mescide gitme gibi insanların Kalabalık olduğu mekânlara katılmaları sağlanmıştır.  Unutulmamalı ki, en iyi eğitim metodu yaşayarak, tecrübe ederek öğrenmek ve öğretmektir. İnsanların kalabalık oldukları yerlerde çocuklar nasıl davranacaklarını kendiliklerinden ve görerek öğrenirler.

Çocuklarımızı içinde bulunduğumuz imkânlar nispetinde meslek sahibi olma noktasında da eğitmeliyiz. Efendimizin aile çevresinde böyle bir telaşın olmadığını görüyoruz. O günün şartlarına göre böyle bir endişenin olmaması normaldir. Rasulullah (s.a.v)’in evlatları kızdır. Aile işlerini öğrenmek için de mektep ve hocaya lüzum yoktur. Ancak Allah Resulü İslam cemiyetinde çocukların bir meslek sahibi olarak yetişmesinde bazı prensipler belirlemiştir. “ilim öğrenmek kadın-erkek her Müslüman’a farzdır”,  emri âlimlerimiz tarafından farz-ı ayn ilimler fikrini uyandırmıştır. Bu fikir her çocuğa mutlaka öğrenilmesi gereken ilimler arasında birde meslek bilgisi koyma prensibini getirmiştir.  Bu konuda gelen nassları dikkate alarak İslam âlimleri, her babanın evladına kendi mesleğinden daha aşağı olmayacak bir meslek üzere yetiştirmesi gerektiğine hükmederler.

Rasulullah (s.a.v),ailesine mensup kimselerin evlilikleri konusuyla bizzat ilgilenmiştir. Efendimiz kızlarından birini evlendireceği vakit yüz yüze olmaksızın-perde gerisinden- “Ey kızım! Seni filan filan istiyor. İstemiyorsan hayır de. İstiyorsan sukut et. Sukut ikrardır” buyurdu.  Hz. Fatıma’yı Hz. Ali isteyince Rasulullah (s.a.v)    aynı şekilde hareket etmiş Fatıma’nın sukutu üzerine Hz. Ali’ye vermiştir.  Hz. Ali’den müstakil bir ev tutmasını istemiş,  ayrıca düğünde mütevazı bir yemek verilmiştir.  Rasulullah (s.a.v) kızını evlendirdikten sonrada yalnız bırakmamış yakından ilgilenmiştir. İlk iş olarak aralarında görev taksimi yapmıştır. Dâhili işleri (ev işleri) Hz. Fatıma’ya, harici işleri(dışarı ile ilgili işleri) Hz. Ali’ye vermiştir.

Efendimiz kızlarına karşı son derece müşfik bir babadır. Kızları evlendikten sonra karşılaştığında, onları alınlarından öpmüş,  ağladıklarında gözyaşlarını kendi elleriyle silmiştir.  Her şeyde ne de güzel örnektir.

Görüyoruz ki Allah Resulü, baba olarakta çocuklarının ve himayesindeki insanların çocuklarını  doğumlarından başlayıp hayatlarının her safhasında  yanlarında olmuştur. O’nun ümmeti olarak bize düşen görev; gittikçe değişen dünyamızda  -yarının problemli aileleri arasına girmeyi istemiyorsak- kur’anı ve sünneti baş tacı etmeliyiz. Rehberimiz Hz. Muhammed’tir. Ancak o zaman asr-ı saadetin tatlı meltemlerini hissedebiliriz yuvalarımızda. Kim bilir? Belki o zaman yetiştirebiliriz Alileri, Fatımaları; Hasanları, Hüseyinleri…

                                                                                                      Mihriban ÇAVUŞOĞLU

  ..........

 1 -Ağzında yumuşattığı hurma ile damağını ovmak

  2-Ebu Davut, Edeb/108

  3-Ebu Abdillah el-Hakîm en-Nişaburi, el-Müstedrek,3,s.179

  4-İbn-i Abdi’l-Ber,el-İstiâb fi Mağrifeti’l-Ashab,1,s.141

 5-Müslim, Fedail/63

 6 -Ebu Davut, Tıb/16

 7 -İbn-i Hacer, el-Metalibu’l Aliye,4,s.69

  8-Aliyyü’l-müttaki İbn Hüsamü’d-Din el-Hindî,kenzü’l-Ummal fi süneni’l-Akval ve’l-Efdal,16,s.261

 9 -İbn-i Sa’d,Ebu Abdillah Muhammet, et-Tabakatu’l-Kübra,.4,s.61

 10 -Heysemi, Nuru’-Din Ali ibn Ebi Bekr, Mecmeu’z-Zevaid ve Menbeu’l- Fevaid,8,s.156

  11-Müslim, Fedail/63

  12-Canan, İbrahim, Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye, s.152-154

  13-İbn-i Mâce, Edeb/3

  14-İbn-i Sa’d,a.g.e.8,s.232

 15 -Suyutî,Tarihu’l-Hulefa,s.189

 16 - İbn-i Mâce,Ruya/10

  17-Tirmizi,Birr/57; Ebu Davut,Edeb/92

  18-Suyuti,a.g.e.s.189

  19-Buhari, İlim/18

 20 -İbn-i Sa’d, a.g.e.8,s.38

  21-Müslim, Fedail/62

  22-İbn-i Hacer, a.g.e.4s.72

  23-el-Müttaki a.g.e.16,s260

  24-Ebu Abdillah el-Hakim en-Nişaburi,el-Müstedrek ale’-Sahihayn,4,s.5

  25-Buhari, el-Edebu’l-Müfred,s.96

 26 -Abdu’r-Rezzak ibn-i Muhammed es-San’ani,Musannef-u Abdurrezzak,11-16

  27-Ebu Davut,Salat/25

 28 -İbn-i Sa’d,a.g.e.3,s.21

 29 -Müslim,Fedail/54; Ebu Davut,Edeb/1

  30-Canan, İbrahim, a.g.e.185-186

 31 -İbn-i Mace,Mukaddime17

 32 -Canan, İbrahim, Hz. Peygamber ve Aile Hayatı İlmi Neşriyat, s.337

 33 -Canan, İbrahim, Kur’anda Çocuk, s.102-103

 34 -Muttaki, a.g.e. 7s.76-77

  35- İbn-i Sa’d,a.g.e.8,s.20

 36 - İbn-i Sa’d,a.g.e.3,s.22

  37- İbn-i Hacer, el-Metalibu’l Aliye,2,s.39

 38 - İbn-i Hacer, el-Metalibu’l Aliye,2,s.39

  39-Münavi, Feyzu’l-Kadir, 5,s.174

  40-Hakim,a.g.e.4s.48
Aklımdaki sensin
Fikrimdeki Sen
Sen tekderdimsin
Gülüm Benim


Paylaş delicious Paylaş digg Paylaş facebook Paylaş furl Paylaş linkedin Paylaş myspace Paylaş reddit Paylaş stumble Paylaş technorati Paylaş twitter
 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son İleti
1 Yanıt
1206 Gösterim
Son İleti 05 Nisan 2008, 11:12:07
Gönderen: hayat güzel
0 Yanıt
1808 Gösterim
Son İleti 09 Aralık 2008, 22:21:59
Gönderen: sevdaligul
0 Yanıt
336 Gösterim
Son İleti 02 Ekim 2015, 21:52:37
Gönderen: zubamba1
0 Yanıt
348 Gösterim
Son İleti 05 Ekim 2015, 08:44:05
Gönderen: zubamba1
0 Yanıt
317 Gösterim
Son İleti 07 Aralık 2015, 21:38:01
Gönderen: zubamba